6 Şubat'tan beri ne gördüm/ne gördük?Acı/dram/ağıt/matem adına ne varsa hepsini gördük!
Trajediyse, alasını yaşadık/yaşıyoruz!
Arşa ulaşan feryatları gördük/görüyoruz!
Deprem bölgesinde veya değil; yaşanan bu mahşeri çaresizliği herkes/hepimiz gördük/görüyoruz!
Ama başka ne gördüm biliyor muşunuz?İnanın, deprem ve sonuçları kadar üzücü olan bir şey!
Yozlaşmış siyaseti, hantal devleti ve kamusal yozlaşmanın ülkeyi ne hale getirdiğini gördüm!
Bu durum, deprem acısıyla acıyan içimi daha bir acıttı.
Ve ne yazık ki, ibretle izlemekten başka bir şey elimden gelmedi,
Hatta hiçbirimizin elinden bir şey gelmedi ve hala da gelmiyor!
Adeta içim karardı, ümitlerim yıkıldı!
"Böyle mi olmalıydı/böyle mi olacaktık/bunlar yaşanmalı mıydı/keşke olmasaydı…" dedim durdum içimden!
Fakat bu felaket esnasında içime su serpen/bu da varmış dedirten ve bir nebze olsun tünelin ucunda ışık gördürten başka bir şeyler daha oldu.
Söyleyeyim;Pırıl pırıl gençleri ve bu kardeşlerimizin hesapsız-kitapsız çabalarını,
Nasıl organize olup reaksiyon aldıklarını ve felaketin etkilerini azaltmaya koştuklarını gördüm!
Aslî görevleri acil müdahale olan merkezi kurumların/belediyelerin/illerde diğer sorumlu birimlerin,
Kuruluş amacı arama-kurtarma/afet bölgesine yardım ulaştırma ve depremzedeye el uzatma olanların sadece söz-söylem ve laf üretmelerine karşın; bu gençlerin
"az laf çok iş/söylem değil eylem" diyerek; her türlü zorluk/risk/imkansızlık ve hatta engellemelere rağmen bölgeye ulaştıklarını, ulaşamayanların bulundukları şehirlerde depremzedelere nasıl katkı sağlarız diye koşturduklarını gördüm!
Her türlü komünikasyon ve iletişimsel imkana sahip olan kurum ve kuruluşların TV'lerde acziyetini izlerken, bu gençler spontane ve amatörce organize olup bölgeye ulaştılar ve cansiperane çalışmalara başladılar.
Başı kapalısı-başı açığı, dinlisi-ateisti, Kürdü-Türkü, Alevisi-Sünnisi, sağcısı-solcusu, okuyanı-okumayanı; hepsi ama hepsi, farklılıkları bir kenara koyup bölgeye/enkazlara ve depremzedelere yardıma koştular!
Sormadılar kimseye;
"sen kimsin/necisin/dinin ne/siyasi fikrin ne/benden misin değil misin" filan diye,
Düşünmediler;
"burası hangi belde/hangi ilçe/hangi insanların yaşadığı yer" diye!
Sadece mücadeleye giriştiler, kazdılar/kazıdılar/canlı kurtarmaya çalıştılar ve yardım ettiler.
Hala da ediyorlar!Belki ceplerinde yol parası bile yoktu,
Belki araçlarındaki yakıt bile zar zor yetecekti,
Belki kıyafetleri bile yetersizdi ama bunların hiçbirini düşünmediler. Onlar,
"basit/sade/yalın" düşündüler ve sadece yardıma odaklandılar!
Sosyal Medya üzerinden öyle bir organize oldular ki; Edirne'deki Ayşe de, Van'daki Maho da, İstanbul'daki Erçağ da, Trabzon'daki Temel de, Diyarbakır'daki Sidar da, İzmir'deki Dilara da, Ankara'daki Berk de bu yardım networküne dahil oldu ve maksimum katkıyı nasıl sağlayabiliriz diye çırpındılar/gece-gündüz çabaladılar!
Belki birbirlerinin yüzünü bile sadece sosyal medya paylaşımlarından biliyorlardı,
Ama onlar için fark etmezdi ve fark etmedi; ortada reel bir felaket vardı ve ne yapıp-edip buna müdahale edilmeliydi!
Ettiler/ediyorlar.
Belki İstanbul'dan/Antalya'dan/İzmir'den/Ankara'dan/Eskişehir'den bölgeye gelenler kendi evlerinde yaşarken çayı-çorbası-kahvesi, temiz ve ütülü kıyafeti, yemeği/tatlısı önüne gelen ve bu işlere elini sürmemiş gençler idi.
Ama onlar
"yapamam/edemem veya nasıl yapabilirim ki…" demeden; bölgede enkazlara daldılar/yaralı taşıdılar/hayatta kalanlara çorba verdiler!
Arkadaşlar,Bu nedir biliyor musunuz?
Bu, o gençlerin tutkusu ve menfaatten arınmış amatör ruhunun hala nasıl capcanlı kaldığının işaretidir!
Bu, o gençlerin yaşama/yaşatmaya olan tutkusudur!
Ve öyle bir tutku ki; siyasi hesaplardan/para-pul kazanımından/sen-ben öncelemesinden arındırılmış; saf/pür ve sadece insan odaklı sapsade bir tutku!
Bu gençler ve yaptıkları,Ve ne yapabilecekleri neyi gösterdi?
Toplumsal refleks ile siyasal-kamusal olan arasındaki makasın ne kadar çok açıldığını,
Yani, geleneksel siyaset ve statik devlet yapısının iflasını gösterdi!
Başımıza gelen ve tarihin örneğine nadir rastladığı bu deprem; sosyolojinin isyanını, siyaset ve hantal devlete dair duygusal kopuşu da yüzeye vurdu ve somutlaştırdı!
Sonuç:Klişe bir laftır;
"Hiçbir şey, artık eskisi gibi olmayacak…"Ama ben eminim ki, bu gençleri ve bir durum karşısında sergilenen aksiyonu-reaksiyonu gördükten sonra,
Türkiye nüfusunun yarıdan fazlasının 40 yaş altı/seçmen kitlesinin üçte birinin de 30 yaş ve altı olduğunu düşününce,
Ve bu kesimi teşkil eden bireylerimizin, şu deprem karşısında amatör koordinasyon ve spontane organize oluşlarını da görünce;
Evet,
"hiçbir şey eskisi gibi olmayacak galiba" diyebiliyor ve içimi birazcık olsun ferahlatıyorum!
Belki iddialı bir laf gibi düşünebilirsiniz ama yakın zamanda yaşayacağımız seçim ve 2024'de yapılacak Yerel Seçimde, bu deprem sürecinde ortaya çıkan sosyolojik kırılmanın,
"yozlaşmış siyaset/hantal devlet ve atıl hale gelen kurumlar"ı nasıl tasfiye etmeye başladığını göreceğiz!
Bu arada, kimse zorlama yoruma kalkışmasın ve sözlerimden, kişisel/partisel bir mesaj çıkartmaya çalışmasın!
Yeniden ve üstüne basa basa söylüyorum,
"Yozlaşmış Siyaset" derken; harakiri yapmış/kendi kendini tüketmiş/işlevini kaybetmiş ve varoluş esaslarından uzaklaşmış siyasal bir zihniyetten bahsediyorum.
Herhangi bir parti veya siyaseti kastetmiyorum.
Topyekûn, tüm siyaset kurumlarını/politik yapıları/güncel siyasalı,
Özetle, mevcut ve var olan tüm siyasal konsepti kastediyorum!
Güzel gençler/değerli kardeşlerim,İyi ki varsınız,
Ve iyi ki, bizler gibi geleneksel/tabusal/statükocu ve kategorik düşünmeyip; hayata sadece ve sadece
"insan odaklı" bakıyorsunuz.
Allah sizlerden razı olsun ve bu millet sizlere minnettardır!
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.