Ve Üstad başladı anlatmaya…
Aslında inanın ülkemizde, Cumhuriyet tarihinin en önemli dönemini yaşıyoruz. Zira paralel yapı, aslında Cumhuriyetimizi öyle bir hedef almış ki öncelikle masum ve faydalı bir hareket olarak görünen cemaat; zaman içinde kendi kadrolarını öyle mevkiilere getirmiş ki, aslında MİT Müsteşarımız Hakan Fidan ve özellikle Sn. Cumhurbaşkanı'mız bu felaketi hissedip her şeyi göze alarak bu yapıya dur! diyemese idi; belki 2015 değil ama, 2019'da ülkemiz tamamen paralel yapının Diktasına girmiş olacaktı. Sn. Cumhurbaşkanı’mızın bu dik ve net tavrı, tünelin sonunu görmeye başladığını zanneden paralel yapı için hüsran olmuştur.
“Paralel Oyun”un planı şöyle idi: Önce dünyada özellikle de Türkiye’ye mücavir bölgede Tayyip Erdoğan'ın karizması ve liderliği sayesinde Türkiye'nin yeterince güçlenmesi sağlanacak. Sonra Tayyip Erdoğan’ın kadrolarındaki kendi yandaşları ile tamamen kontrolü ele alınacak ve daha sonra “dış işbirlikçiler”inin de desteğiyle, Tayyip Erdoğan'a gerçekleştirilecek fiili ve siyasi bir suikastla AKP'yi çökertip iktidar ele geçirilecekti. Zira; Tayyip Erdoğan yaşarken, kendi planlarının yeterince başarılı olamayacağının hesaplarını yapıyorlardı. (Uzun Adam’ın ölümü için düzenlelen beddua seansları da Takdiri İlahi'nin malumudur) Ancak bu planların gerçekleşeceğinin zaman alacağını gördükleri için dershaneler olayıyla para musluklarının kısılmaya başlanması ve planlarından haberdar olan MİT'i ele geçiremeyeceklerini anlayınca, biraz da panikleyerek; önce bakanlar üzerinden saldırıyı başlatıp, bu saldırının hemen peşinden muhalefet ve sosyal medyayı da rahat kullanabileceklerini düşündükleri için plan değişikliğine giderek, yeni “Paralel oyun”larını harekete geçtiler. Ancak bu yeni planlar Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ın Halk tarafından kucaklanmasıyla bozuldu. Bu noktada, Paralel Yapı'ya bazı dış güçler, verdikleri sözleri tam yerine getiremediler. Özellikle, ABD bu konuda ikiye bölündü. Merkeziyetçiler ile neo-con'lar kendi içlerinde savaşa girdi. Bu durumda Türk halk'ı kazananı belirledi ve Türkiye kazandı. Şimdi ise, “Paralel yapı” her gün biraz daha çökmenin eşiğine gelmiş durumdadır. Bu konuda geri adım atmayan Tayyip Erdoğan ve ekibi şimdilik savaşın ilk raundunun galibi durumundadır...
Bundan sonra artık mağlup olan taraf teslim olma noktasına gelmiş gibi görünüyor ise de; kanaatimce, esas savaş şimdi başlıyor. Çünkü Sn. CUMHURBAŞKANI'mızın emri ile kurulan özel araştırma komisyonu çalışmalarında, bugüne kadar MİT'in geldiği başarılı noktadan devamla, “Paralel Yapı”nın varlığının ve planlarının dehşetini, ekonomik, siyasi ve ulusal güvenliğe dair vehametini her gün biraz daha dehşetengiz şekilde ortaya koyuyor diye düşünmekteyim. Benim de edindiğim bazı bilgilere göre, çok özel yetkilerle kurulan bu komisyon yaklaşık 4 ay önce Paralel Yapı'nın finans kaynaklarını kesmek için yola çıktığında, 64 şirket üzerinden inceleme yapmaya başlamış; ancak tehlikenin korkunç boyutu Kamu kurum ve Özel Sektör firmalarının öyle derinlerine kadar ilerlemiş ki; İstanbul boyutunda başlayan bu inceleme, şimdilerde neredeyse yurt genelini kapsayan 1000 adet şirkete kadar uzanmış durumdadır. Bana göre bu durum, Paralel tuzak ve tehlikenin, en ciddi halkalarından biridir. Bu arada; bu incelemeler sırasında da, işin boyutu, öyle kişi ve ciddi şirketlere ulaşmış ki; önceleri “Paralel yapı'nın" kadroları tarafından bu incelemeler engellenmek istenmiş, ancak yine MİT'in ve bu komisyonun başarılı çalışmaları sayesinde, bürokrasinin etkili noktalarındaki bu “Paralel kadro”lar, titizlikle temizlenmeye başlamış ve çalışmalara sekte vurulması engellenmiştir. HSYK'daki seçimle gelen final bu kadroların daha da çabuk temizlenmesine ışık tutmuş, halen bürokraside, temizlenmesi gereken ciddi unsurlar var olsa da, panik havasına giren bu kadrolar artık nerede ise, birbirlerini ihbar eder bir panik haline düşmüşlerdir. “Paralel Tuzak” tehlikesinin başka bir yanı da maalesef, bu yapıyla ilişkiye giren iş, spor, sanat hatta siyaset dünyasından çok tanıdık isimlerin bu komisyonun raporlarını hazırlamasını müteakip, hazırlanacak adli dosyalarda adlarının öğrenileceği bir gerçektir. Bu komisyon çalışmalarını öyle bir titizlikle yürütüyormuş ki; raporlar ve bunları doğrulayacak kanıtlar adalete intikal ettiğinde kimsenin konuşacak, itiraz edecek bir hali kalmayacakmış. Bu konuda öncelikle Sn. Cumhurbaşkanımız ve Sn. Başbakanımız başta olmak üzere, şuan ki hükümet, kararlılığını ve desteğini net bir şekilde ortaya koyuyormuş. Üstad’tan duyduğum kısacık bilgilere göre bile olayın vehametinin maddi boyutu ve dönen dolaplar fırtına öncesi sessizliği andırır bir boyuta ulaşmış haldedir. Yani bundan da şu anlaşılıyor ki; kamuoyu “Paralel yapı”nın ülkemiz üzerinde oynadığı oyunların sadece %10'unu biliyor durumdadır. Ama artık “takke düştü kel göründü” söyleyişi manasında pandora'nın kutusu açılmıştır, Paralel pislikler ortaya dökülmeye başlamış, dönülmez bir hesaplaşma içeren “devr-i sabık” sürecine girilmiştir. Üstada ısrarla bu bilgilere nasıl ulaştığını ve tarafıma ulaşan soruları sorduğumda; benimde verebileceğim cevaplar şimdilik bu kadar… Ama sanıyorum ki; aralık sonuna kadar tüm bu soruların bir bölümünün cevaplarını hep beraber öğreneceğiz. Ancak; devamla şunu da ilave edeyim ki; “Paralel Yapı”nın yarattığı ekonomik ve bürokratik deprem dışında, düne kadar karşı ve kavgalıymış gibi olduğunu gösterdiği Pkk ve diğer terör örgütleri ile de, hatta küçük mafyacıklarla bile ülke düzenini bozmak için, şu günlerde her türlü temasa geçtiğ duyulmaktadır. Sanıyorum bu konuda da, hükümet ciddi çalışmalar yapıyor ve yakında kamuoyuna bomba etkisinde bilgiler yetkili makamlarca açıklanabileceğini ifade etti.
Evet sevgili okurlar… Ben, sizlere sadece inandığım ve birikimi ve bilgileriyle Üstad kabul ettiğim; ismini basın ve kişisel ahlak anlayışım çerçevesinde ve ilkeler doğrultusunda saklı tuttuğum Üstad'ın açıklamalarını kalemim yettiğince anlatırken şunu da söylemeden geçemeyeceğim; “Paralel Yapı”nın ve “müsteşrik” Dış İşbirlikçilerinin her fırsatta neden Sn. Cumhurbaşkanı'mıza saldırdığını, “Paralel Tehlike”nin boyutlarını gördükçe, O'nun içinin nasıl sızladığını anlamakta zorluk çekmiyorum. İşte bu yüzden de; bugüne kadar neden sn. Cumhurbaşkanı'ı desteklediğim ve bunda gerçekten haklı olduğumu vicdani bir müsterihlikle görebiliyorum. Önemli olan benim haklılığımı görmem değil; önemli olan dünya konjonktüründeki layık olduğu konumuna gelmeye başlayan Türkiye'mdir. Burada hangi görüşte olursak olalım, hepimizin tek aşkı olan Ülkemizin geleceğidir.
Geçmişte de olduğu gibi; ülkemizi içerden ve dışardan yıkmaya çalışacak mihraklar olmuş ve olmaya da devam edecektir. Ancak Türk Milleti'i, daha bilinçli ve şuuruyla buna geçit vermemiş ve vermeyecektir. İşte paralel yapı ve onun destekçileri dış güçler, bunu hesaba katmamış ama Allah'ın izniyle hezimete uğrayacakları gün yaklaşmıştır.
Daha fazla söze gerek olmadığını, düşünerek; dünyada hak ettiği yeri alacak olan Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Ulusu, Kurtuluş Savaşında olduğu gibi bugün de Kuvvayi Milliye ruhuyla dik durup eğilmeyerek yine büyük bir sınav verdi ve geçti. Dün verdiği var olma mücadelelerinden galip çıkan bu necip millet ve ülke; dahili ve harici alçakça saldırılara karşı da galip çıkacak ve kimse Türk Ulusu'nu yok etmeyi başaramayacağını anlayacaktır. İnanın Atatürk'ün dediği gibi bu Ulusun muhtaç olduğu kudret damarlarındaki asil kanda mevcut ve bu asil kan dünyada hiçbir ulusta yoktur.
Haftaya yeni Bir Portre 'de görüşmek üzere sağlıcakla kalın sevgili okurlarım.