Paralel Yapı ile mücadelede nerdeyiz?

Erdoğan ve onun açtığı siyasi yolda istikbal elde edenlerde gördüğüm “neme lazımcılık” tavırlarını şaşkınlıkla izliyorum. Erdoğan’ın mücadele heyecanının binde birini göremiyorum maalesef. Türkiye tarihinin örneğine şahit olmadığı bu lanet yapıya ve tehlikeye karşı rehavet içinde olmak, bastığın dalı kesmekten başka bir şey değildir.

Haberlere bakıyorum; “emniyette şu kadar, yargıda bu kadar” bilmem ne gibi haberler veriliyor ve Paralel Yapı’nın tamamen tasfiyesinden söz ediliyor. Halbuki mücadele hala başlangıç safhasında ve asla rehavet kaldırmayacak noktadadır. Şu anda PKK ile doğu şehirlerimizde çok ciddi mücadele verilirken bu yapının işbirliklerini görüyoruz. Operasyon yapan polise, jandarmaya hala zarar verebildiklerini görüyoruz. Hala gövdeyi içten kemiren Paralel unsurları görüyoruz.

Hani nerde tam temizlik, hani nerde paralel yapının tasfiyesi…

Hala devletin hemen her kurumunda sessizliğe bürünüp uykuya yatmış haldeler. Temizlenen hala nerdeyse hiçbir şey yok. Hala kamunun imkanlarını kullanmaktalar. Hala iş ve işlemlerini yürütmeye devam etmekteler…

Beyler akıllı olalım, soğukkanlı olalım ve aklımızı başımıza alalım, mücadeleyi cansiperane sürdürelim. Emin olun yoksa bu yapı yaralı hayvan gibi çok daha tehlikeli olacaktır ve olabilir. Çünkü gösterilen gaflet, rehavet ve  boşvermişlik öyle bir noktaya gelir ki; hepinizin ihaneti olur. İşte o zaman da ah vah ederek; keşke  keşke demeye başlarız ki,  “atı alan paralel yapı Üsküdar’ı geçmiş” olur. 

Tüm bu nedenlerle sorumluluk ve insiyatif noktasındaki herkese tam da bugün söylüyorum ki; paralel yapıyla vermediğiniz mücadele milliyetinize  saygısızlık, milliyetinize umursuzluk ve devletinize ihanet olur.

AK Parti’nin Truva Atları…

Adama sorarlar; bugüne kadar nerdeydin…? Bugün emekli siyasetçi olunca mı aklın başına geldi? Makam, mevki, yetki ve sorumluluk sahibiyken  sustun da şimdi mi konuşmak aklına geldi? 

Ben de Bülent Arınç’a, Hüseyin Çelik’e, Sadullah Ergin’e ve onun gibi çaptan ve gündemden düşenlere aynı soruları soruyorum...

Beyler yaptığınız ayıp, çok ayıp… 13 senedir nerdeydiniz, aklınız nerdeydi, bilginiz nerdeydi, insafınız nerdeydi… Biriniz mütevazi-mütekebbir kişilikle güya duygusalmış gibi ağlayarak kendince prim yapmaya çalıştınız, şimdi ise tam “köprüden geçerken” en kritik noktada kervanı bozuyorsunuz. Biriniz 1950’den bu yana en uzun Milli Eğitim Bakanlığı yapmış birisi olarak “ben bunu şöyle şöyle Erdoğan’a da söyledim” diyorsunuz. Biriniz yıllarca Adalet Bakanlığı yapıyor  ama şimdi çıkıp “yok efendim ben Erdoğan’dan habersiz bir şey yapmadım” diyorsunuz. Beyler, siz kimsiniz, necisiniz? Kusura bakmayın da sizler satıcısınız, yolda yol arkadaşını satansınız, siz korkak ve zavallısınız ve ne yazık ki kişilik yoksunu, sırttan hançer sokanlardansınız. 

Diyelim ki sizler dediğinizi gerçekten yaptınız ve söylediniz her şeyi. Sizin tüm telkinlerinize rağmen Erdoğan sizi dikkate almadı. Pekala neden o zaman tavır koymadınız, neden o zaman kamuoyuna da konuşmadınız, neden o zaman “delikanlı” gibi istifa etmediniz ve haysiyetlice açıklamalar yaparak “sözlerimin itibar görmediği yerde durmam” demediniz. 

Kaldı ki Sayın Cumhurbaşkanı’nı iyi tanırım, birisi karşısına çıkıp adam gibi bir konuyu anlattığında asla “sus, dur, konuşma“ demez tam tersi dinler ve kafasına yatıyorsa yetkiyi de size verir üstelik. “git gereğini yap” diyerek. 

Ama yapamazsınız, yapamazdınız, yapamadınız… 

Zira işinize gelmedi, zira sizler bozulacak düzeni bekleyip durdunuz. Halk sahip çıkmasa Ülkesine sizler şimdilerde çoktan FETÖ sandalında keyif çatıyordunuz. Kasım seçimlerinin sonucunu asla göremediniz. Çünkü Türk halkını hiç tanımadınız ve tüm planlarınız bozuldu, tıpkı Paralel yapıdan medet uman PKK gibi İş dünyasından bazıları gibi, Muhalefet gibi.

Kusura bakmayın inanın dilim varmıyor ama bu tavrınıza Anadolu’da “kahpelik” derler fakat ben demeyeceğim yine de…

Son uyarımda maalesef son günlerde Sayın Cumhurbaşkanımın yakın çevresinde ki,  gördüğüm aşırı rahatlık beni çok etkiliyor. Sanki bir çok sıkıntıda beraber savaşmamışız gibi ve sanki savaş bitmiş, rehavet dönemi gelmiş gibi bir tavır içindeler. Bu konuyu da bir sonraki Bir Portrede yazacağım. Malumunuz benim inandığım, güvendiğim tek insan Cumhurbaşkanımız, R. Tayyip Erdoğan onun yanında ki, birkaç kişi bunların dışında da kimseye inancımda boyun borcumda yok. Yazımda geniş detayları ile bu konulara girip uyarılarımı sıralayacağım.

Bir sonraki Bir Portre’de buluşmak ümidi ile sağlıcak ile kalın sevgili okurlarım.
OGÜNhaber