Sığınmacılar sorunu…
Keşke hiç olmasaydı,
Keşke Suriye'de hiç savaş çıkmasaydı,
Keşke Suriyeliler hiçbir ülkeye göç etmek zorunda kalmasalardı…
Ama maalesef keşke'lerle iş yürümüyor,
Gerçekler başka keşke'ler başka…
Neden böyle bir giriş yaptım?
Sığınmacılar konusunda ülke ikiye ayrılmış gibi!
Bir kesim "gitsin de gitsin! Ne olursa olsun yeter ki gitsin! Bir an evvel gitmeliler!" diye orantısız söz/söylem ve tepkilerle ortamı gerdikçe geriyor, tansiyonu yükseltiyor ve toplumsal sinir uçlarını kaşıyor!
Diğer bir kesim ise tam tersi,
Güzellemenin dibine vuruyor/sığınmacı övgüsünü abarttıkça abartıyor ve bu yaklaşımıyla toplumsal sinir uçlarını nasıl kaşıdığını düşünmüyor bile!..
Yok efendim, depremde ölenler pis kokuyormuş,
Cenaze yıkayan arkadaşları öyle söylemiş,
Ama birisi mis kokuyormuş ve o cenaze de Suriyeli birisiymiş!
Bakar mısınız Allah aşkına!
Bir taraf sorunu pervasızca millileştiriyor,
Diğer taraf sorunu önemsizleştirirken pervasızca dinileştiriyor!
Her şeyi/her değeri/her enstrümanı kullanmaktan zerre imtina etmiyorlar!
Her iki kesime de sesleniyorum!
Hanımlar/Beyler,
Bunu yapmayın/etmeyin/böyle davranmayın!
Her iki dil de zehirli bir dildir ve biri diğerinden daha makbul değildir!
Her iki kesim de toplumsal barış cinayeti işlemekten başka bir şey yapmamaktadır!
Arkadaşlar,
Sorunlar akıl ve akılcılıkla çözülür.
Fevri/aceleci ve uçuk öneriler sorunları sadece daha da içinden çıkılmaz hale getirir sorunun kapsamını genişletir ve günceli meşgul eder.
Olayı daha tehlikeli boyutlara taşır ve toplumsal agresyonu artırır.
Bu ise iç huzur ve barışa/güvenliğe ve toplumsal tahammüle halel getirir!
Yapılması gereken sakin/soğukkanlı ve akıllı harekettir.
Yapılması gereken, devlet erkinin sığınmacı aleyhtarlarına da sığınmacı övücülere de taviz vermemesi ve bu konuda devlet aklını devreye sokarak kontrolün elde olduğunu fark ettirmesidir!
İçişleri Bakanlığı operasyonlar yapıyor.
Mafya/Çeteler ve teröre karşı…
Ziyadesiyle iyi yapıyor ve devam da etmelidir…
Ak Parti iktidarlarının temel karakteristiği bu idi zaten; ülkenin mafyadan/çetelerden/terörizasyondan arındırılması ve vatandaşın huzur içinde/korkusuzca yaşayabilmesi idi.
İçişleri Bakanlığı önünde canlı bomba eylemi yapıldı.
Çok şükür ki, lanet eylemciler haricinde can kaybımız olmadı.
Bu eylemi şiddetle lanetliyor ve kınıyorum.
Bu eylem bile aslında yürütülen operasyonların ne kadar isabetli olduğunun yansıması ve devamına dair gerekliliğin elzem hale geldiğinin göstergesidir.
Bu arada,
Bugüne kadar yapılan ve halen de devam eden çok boyutlu operasyonların sınır ötesi ayağının da olacağı ve bugün-yarın başlayacağı kanaatindeyim.
Çünkü mafya/uyuşturucu/çete/terör gibi yapılanmaların dış bağlantısının olmaması mümkün değil.
Ama bir şey daha var; su uyur devlet uyumaz.
Güvenlik ve istihbarat birimlerimizin de bunlardan haberdar olmaması mümkün değil!
AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) FETÖ'den dolayı ceza alan birinin başvurusunu kabul edip/haklı bulup Türkiye'yi tazminata mahkum etmiş.
Kararı duyunca şaşırmadım doğrusu!
Çünkü AİHM denen mahkeme Türkiye aleyhine olacak her davada, davacı lehine sonuç vermekten imtina etmiyor.
Neden?
Başvurucunun veya teröristin hamisi olduğu için…
FETÖ'de de öyle, PKK'da da öyle/DHKP-C'de ve diğer terör örgütleriyle alakalı da aynen öyle!
Adalet Bakanı konuyla ilgili gerekli/derinlikli ve netlik içeren cevabı verdi.
Fazla bir şey söylemeye de gerek kalmadı.
Ama bu arada Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın konuya müdahil olarak AİHM kararına katılmıyoruz" açıklamasını da fevkalade olumlu buluyorum.
Ağız birliği ve tek seslilik açısından son derece yerindelikli bir açıklama…
Sonuç:
İç siyaset ve güvenlik açısından ilginç bir süreçteyiz.
Devlet otoritesi kendini yeniden göstermeye başladı ve hak ettiği muameleyi gören illegaller bir yandan feryat etmeye diğer yandan da farklı tepkiler göstermeye başladılar.
Bu ne demek?
Demek ki doğru işler yapılıyor…
Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğu,
Mafyalara/Çetelere/Örgütlere aman verilmeyeceği gösterilmeliydi ve en net şekilde gösterilmeye başlandı.
Devlet denen aygıt zaten böyledir ve böyle de olmalıdır.
Cumhurbaşkanımızın tabiriyle;
Durmak yok yola devam!..
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.