"Bir öğretmen tahtaya şöyle yazdı:9x1 = 79x2 = 189x3 = 279x4 = 369x5 = 459x6 = 549x7 = 639x8 = 729x9 = 819x10 = 90Yazmayı bitirip sınıfa döndü,Bütün sınıf ilk sırada yapmış olduğu hata yüzünden kendisine gülmekteydi.Öğretmen telaşsız ve sakin bir şekilde herkesin susmasını bekledi.Herkesin sessiz olmasını bekledi,Sonra da asıl dersi vermeye başladı;"İlk işlemi bilerek ve özellikle hatalı yazdım. Sizin hatanız olmadan önce insanların size nasıl davranacağını göstermek için!Dikkat edin,Kimse dokuz kez doğru cevabı yazdığım için beni övmedi,Beni tebrik etmedi,Ama hepiniz yapmış olduğum tek hata nedeniyle beni yargıladı ve bana güldü.İşte, size vermek istediğim ders bu idi…İnsanlar yaptığınız yüzlerce doğru şeyi anlamaz, görmez ve takdir etmez!Ama yaptığınız tek bir hata sebebiyle sizi yargılar…"***
Hikaye bu…
Bazen düşünüyorum da,
Allah'ın yarattığı canlılar içinde böyle davranan başka bir varlık var mı?Galiba yok,
Ya da ben bilmiyorum…
Biliyor musunuz,
Kedi/köpek/at/eşek/inek gibi canlılar bile yaptığımız onlarca hataya/yanlışa rağmen bir defa yaptığımız iyiliği/doğruyu hatırlar ve onu öne çıkartır.
İnsan ise tam tersi!..
Bir anda her şeyi devirip dökeriz,
Onca yapılan doğruları/güzellikleri/ hoş ve hoşa giden şeyleri silip geçer ve bir noktadan dolayı yargılar da yargılarız.
Basit bir örnek,Ama mesajı çok büyük…Dokuz doğruyu görmeyip bir yanlıştan/hatadan dolayı öğretmeni cehaletle yargılamak, aşağılamak ve gülmek…
Tabi ki yanlış yanlıştır,
Amenna,
Hatta yazılan dokuz tane doğru, o bir şıkkın yanlış oluşunu ortadan kaldırmaz.
Söylemek, dile getirmek ve düzeltmek de lazım,
Ama lisan-ı münasiple,
Kırmadan/dökmeden ve doğruların hakkını gözeterek…
***
Duruma farklı bir bakış olabilirliğini de göstermek için bir anekdot anlatacağım.Hz. Peygamber bir gün arkadaşlarıyla yürürken yol kenarında bir hayvan leşi görürler.Sahabelerden bazıları manzara karşısında "Ne kadar da pis kokuyor" demekten kendilerini alamaz. Bu durum karşısında Allah Rasûlü'nün tepkisi ise bir hayli farklı olur:"Köpeğin nede güzel dişleri var!.." buyururlar.İşte buyurun,
Hz. Peygamberin bakmasına ve görebilmenin farkına bakın.
***
Tamam, hataları pas geçmeyelim,
Görmezden de gelmeyelim,
Ama doğruları da yok saymayalım,
Bir hataya tüm doğruları kurban etmeyelim…
İnsan yeter ki öğrenmek istesin,
Bırakın doğrularla öğrenmeyi; yanlıştan bile doğruya nasıl ulaşacağını öğrenebilir.
Bazen iyinin iyiliğini, kötünün kötülüğünden öğreniriz,
Bazen doğrunun değerini, yanlışın yanlışlığından öğreniriz.
Unutmayalım ki;Beyazın beyazlığını fark ettiren, siyahın siyahlığıdır,
Gecenin karanlığının yoğunluğu, gündüzün aydınlığını fark ettirir.
Olayın bir de, insan ilişkilerine tekabül eden bir boyutu var.
İki şekilde kendini gösterir.Birincisi;Yapılan tüm iyiliği/doğruluğu/hasenatı unutup, tek bir hataya/yanlışa odaklanarak, yapılan ve yaşanan onca güzelliği silip geçmek…
Bu düpedüz nankörlüktür,
Vefasızlık ve kadir-kıymet bilmemektir.
Bir de bozuk plak gibi,
"…ama o da bana şunu yapmasaydı" diye takılıp kalırlar.
Ama arkadaş, yapılan bir ton doğruyu/katkıyı/güzelliği silip atmanı nereye koyacağız!..
Bunun adı da körlüktür,
Akıl ve kalp gözünün görmemesi,
Gönül körlüğüdür!..
İkincisi ve de es geçilmemesi gereken diğer bir husus ise şudur;Kimi insanlarsa, hep yaptığı doğruları/iyiliği/güzelliği öne çıkartır ve yaptığı yanlışı/hatayı görmezden gelir.
Hatta yanlışının görülmesine kızar.
Hatta ve hatta sinsice ve kurnazca yanlış ve hatasını doğruların arasında gizlemeye çalışır.
Zaman zaman da, tıpkı
"Diyet" hikayesindeki adam gibi,
"…ben seni kurtarmasaydım şimdi elin kesilmiş olacaktı, o torbayı taşıyamayacaktın, bir elin varsa benim sayemdedir…" başa kakar.
Tabi, bu da işin bir başka boyutu,
Bu durumu ve böyle insanları da göz ardı edemeyiz…
Sonuç:Doğrunun hakkını vermezsek doğruya ulaşmak/doğrulaşmak ve doğru yapmaya başlamak zorlaşır.
Hataya/yanlışa odaklı şekilde bakarsak,
Doğruyu görmez, tek hatayla ve sadece yargılarsak,
Emin olun ki,
Kaybeden, doğruları görülmeyen kişi değil; sadece yanlışı görmeye odaklanan olur!..
Arkadaşlar,Polyannacı olalım demiyorum,
Yanlışı/hatayı hiç görmeyin, umursamayın ve her şeye toz-pembe bakın demiyorum.
Ama doğrunun hakkını, iyiliğin hatırını, güzelliğin hukukunu da göz ardı etmeyin diyorum.
Hakkı teslim edin,Hakkıyla görün ve
"doğru/yanlış" denkleminde hakkaniyetli olmak lazım diyorum.
Vesselam!..
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.