Ne olsaydı, Rusya/Putin enerji silahını kullanamazdı!..

Malum, gündemin ana konusu Rusya'nın Ukrayna işgali ve yancı/artçı/genişleyen ve derinleşen etkileri…

Biliyorsunuz,
Ben de, son birkaç yıldır yeni dünya düzeni ve buna bağlı gelişmeleri irdeleyip sizlerle paylaşıyorum.
Ana konu Rusya ve Putin olunca ise dersime daha çok çalışıyorum.

Bu bağlamda, Ufuk Ayhan Hoca'nın bir makalesi elime geçti.
Kafkaslar Ekseninde Orta Asya Enerji Durumu ve Enerji Transportuna/lojistiğine/taşınmasına dair bir analiz…
Türk Dünyası Sosyal Bilimler Kongresinde yaptığı bir sunum…
İlginç ve manidar tespitler var.
Hele de bu değerlendirme ve tespitlerin 2008'de yapıldığını düşünürseniz, daha da manidarlaşıyor.

Taaa 15 yıl önce ne demiş Ufuk Hoca;
Rusya, enerjiyi tekelinde tutmaya başlamış,
Keza, enerji lojistiğini de…
Sadece kendi topraklarındaki değil, Sovyetler Birliği coğrafyasında kurulan diğer devletlerin enerji kaynakları konusunda da inisiyatif sahibi olmuş,
Bu ülkeler, kendi topraklarındaki enerjiyi dünya piyasasına kendileri arz edemez halde,
Bölge ülkelerindeki doğalgaz ve petrol, Rusya tarafından sistematik şekilde küresel bir siyaset aracı ve hatta silaha dönüşüyor.
Bu duruma karşı olan ve Batı'yla/ABD'nin enerji politikasıyla birlikte hareket etmek isteyen bölge ülkeleri Rusya tarafından bir şekilde zapt-u rapt altına alınıyor.

Örnek mi?
Gürcistan ve Ukrayna diyor.
Adeta Ukrayna'nın başına gelenlerin işaret fişeğine dikkat çekiyor.

Çözüm olarak ne diyor peki?
Rusya ile beraber ama sadece Rusya'yla olmayan/Rusya'ya bağımlı olmayan bir enerji politikası…
Üretiminden transportuna kadar çeşitlilik…
Ve ülkelerin sahip oldukları enerji kaynaklarının piyasalara arzını kendi irade/imkan ve inisiyatifleriyle yapabilmesi…

Bu neyi sağlayacak?
Yine Ufuk Hoca'nın tespit ve değerlendirmesinden hareket edersek;
Arz çeşitliliğini ve Rusya'ya bağımlı hale gelmemeyi,
Enerji kart ve kozunun Rusya'nın elinde toplanmamasını sağlamış olacak…

Peki bu sağlandı mı? Bu tekelleşme engellendi mi?
Kendi yorumumla devam edeyim.
Başta Almanya olmak üzere, neredeyse tüm Avrupa ülkelerinin Rusya karşısında sus-pus oluşlarına bakın derim.

Neden?
Özellikle doğalgazda ve hatta petrol noktasında bile Avrupa ülkelerinin Rusya'ya eli mahkum halleri ortada…

Peki Rusya ne yapıyor?
Avrupa'ya yakınlaştığı için hem Ukrayna'yı işgal ediyor hem de uygulanan her türlü yaptırıma rağmen Avrupa'ya rest çekiyor.
"Madem beni düşman ilan ettiniz, ben de size doğalgazı ruble ile satacağım" diyebiliyor.

Avrupa, Rusya'nın restine rest diyebiliyor mu?
Sadece kem-küm…
Ki, hadi desen; farklı kaynaklardan doğalgaza erişim ve edinim bugünden yarına olacak bir şey değil.

Peki Türkiye'de durum ne?
Avrupa ülkelerinden pek de bir farkımız yok.
Hatta, Rusya ile ilişki denkleminde, Avrupa'ya nazaran daha negatif durumdayız.

Nasıl?
Doğalgazın yanında, buğday, arpa, mısır alımında,
Devam eden nükleer santral inşasında,
Yaş sebze-meyve ihracatında,
Ve turizm politikamızda, Rusya öyle büyük bir yer alıyor ki; net bir tavır sergileyemiyor ve yutkunmak zorunda kalıyorsun!..
Gerçi, bu zorundalık ve mecburiyet bir yanıyla hayırlı da oldu.
Çünkü an itibariyle, Türk Dış Politikası takdire şayan bir "denge politikası" yürütüyor.

Peki, Ufuk Hoca'nın ve hatta kaynakça olarak atıfta bulunduğu pek çok uzmanın dikkat çektiği bu konuyu, ilgili ve yetkili merciiler düşünmedi mi…
Düşünmemiş olması mümkün değil.
Ama demek ki, düşünmek yetmiyor,
Ki, yetmediğini sadece Türkiye değil tüm Avrupa bile gördü/görüyor ve en yakıcı şekilde yaşıyor.
Demek ki, yüzleşmek gerekiyormuş!..

Amerika'ya gelince,
Yani, Düzenin Efendisine,
Paranın Sahiplerine,
Düzen yıkıp, her şeye rağmen yeni bir düzen kuranlara gelince;
Bu durum, tam da onların istediği münbit ortamı oluşturdu.
Çünkü "yeni düzen" için "kaos" gerekiyordu ve Rusya'nın elinde tekelleşen enerji kozu, özellikle Avrupa'yı hizaya sokmak için gerekli bir enstrümandı.
Ki, Putin de bunu kullanmak zorunda kaldı ve işgali başlattı.

Peki, Türkiye olarak Ufuk Hoca'nın 15 sene önce söylediklerini dikkate alarak önlemler oluştursaydık ne olurdu?
Daha özgür/özgün ve ülkesel menfaatleri maksimize edecek, daha esnek ve elimiz daha güçlü bir diplomasi yapabilirdik.
Daha az yutkunurduk,
Avrupa'nın bile, söz konusu enerji olunca Rusya'ya karşı yutkunduğu bir ortamda, Türkiye olarak daha bağımsız ve daha "kazan-kazan"cı bir politika ile daha kazanan olma ihtimalimiz, daha yüksek olurdu.

Bunu neden diyorum?
Çünkü enerji noktasında, bir Rusya tekeli oluşmuş olsa bile, bunun aktif hale gelmesi ve ülkeler nezdinde somutlaşması için transport/lojistik/taşıma durumu olmazsa olmaz mesabesinde bir koşuldur.
Bunun için de Anadolu vazgeçilmez ve en rantabl coğrafyadır.
Ki dikkat ederseniz, Rus gazının Avrupa'ya taşınmasının ana hattı/aksı Türkiye'den geçmektedir.
Eğer ki, Rusya'nın Ukrayna işgaliyle bugün ortaya çıkan/yani somutlaşan enerji arz güvenliğindeki sıkıntılar giderilmek istense ve kaynak çeşitlemesi yapılacak olsa, enerji lojistiğine dair en önemli ve rantabl güzergah yine Türkiye üzerinden oluşacaktır.

Umuyor ve inanıyorum ki;
Enerji arz ve transportunda yeni/ilave/farklı bir eksen veya çeşitlemeci yaklaşım oluşması halinde, -ki, oluşmak da zorunda- Türkiye olarak bu defa, coğrafyamızın avantajını ülkesel menfaatler doğrultusunda kullanabiliriz.
Zaten bu durum, pek çok Batı'lı değerlendirmeciler tarafından da dile getirilmeye başlandı bile…

Sonuç:
Ufuk Ayhan Hoca ve ona mümasil uzmanların görüşüne dün başvurmamış olsak da; bugün yeni bir kavşaktayız ve konuya müdahil herkesin fikrinden istifade etmek ülkesel menfaatlerimiz gereğidir.
Bu arkadaşlarımızın görüşleri çerçevesinde simülasyonlar yaparak/farklı senaryolar kurgulayarak/A-B-C planları oluşturarak yeni düzenin enerji projeksiyonunda, hak ettiğimiz yeri almaya mecbur ve hatta mahkumuz.


Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber