O günlerde sizlere "Allah’ın selamı üstünüze olsun" diye başlasa idim inanın bir çok okurum beni yobazlıkla suçlardı, bunu o günkü Genel Yayın Müdürüm Kenan Akın ile tartıştığımda Merhaba'nın da anlamı aynı gel sen "Merhaba" de dedi ve o gün böyle başlangıç yaptım. Ancak şimdi sanırım ihtiyacımız olan Rabbimizin bizi koruması, biz önemli değiliz tabi asıl bu gün fiili bir savaşa giren Mehmetçiklerimi koruması. Sonunda olanlar oluyor ve her şey bir bir gün ışığına çıkıyor sevgili okurlar.
Sizlere bugün çok önemli bir konuyu Terör örgütlerini ve bu terör örgütlerinin uzantılarını, kısaca ülkemde meydana gelen son durumu Bir Portre’ye taşıyarak anlatmaya ve sizleri daha net bilgilendirmeye çalışacağım.
Rahmetli Mahir Kaynak demişti ki; "bir olay olduğunda, olayın failini bulmak istiyorsanız olayın sonucunun kime yaradığına bakın. Bu olay kimin işine yarar? Bunu bilirseniz bu işi kimin yaptığını da bilirsiniz."
DEAŞ kurulduğundan bu yana çok farklı bir niteliğe büründü. Geldiğimiz noktada hareket tarzları, yaptıkları, katliamları ve saldırdıkları hedefler dikkate alındığında tamamıyla birileri tarafından güdümlendiğini görmekteyiz.
DEAŞ artık tam bir tetikçi gibi hareket etmeye başlamıştır.
Bu tetikçinin arkasına bakınca kimler var kimler…?
ABD’den Neocan’lar (ABD'deki savaş yanlısı çığırtkan şahinler) var,
Mossad’ıyla İsrail var,
Türkiye’ye husumeti ve düşmanlığı iyice alenileşen Almanya var,
Fransa var,
İran var,
Özellikle, ABD Neocan’ların Türkiye yıkım ekibi olan ve Ülkemize zarar verme konusunda çok büyük hasarlara yol açan, sosyal medyasıyla, gazete ve Televizyonlarıyla ve her türlü lojistik desteği sağlayan “paralel yapı” en başrolde var.
“İngiliz siyasası” ise zaten, Türkiye düşmanlığı noktasında olan herkesin, her devletin, her milletin fikir babası olarak her boyutta düşmanlık içinde var...
Suruç olayına bakıyoruz, evet bunu DEAŞ denen katil örgüt yaptı. Ama bugüne kadar hiç böyle cüretkar olmayan bu örgüt böylesi bir şeye nasıl tevessül edebildi, nasıl buna cesaret edebildi..?
Çünkü; DEAŞ’ı kuran, büyüten bu cani örgütün ekonomik, siyasal, lojistik “ağa-babaları” konumundaki devletler, Türkiye’nin huzurundan huzursuzdular ve Ülkemizdeki huzuru kaçırmak için her fırsatı kullandıkları gibi; DEAŞ katliam örgütünü de kullanacaklardı. Ki kullanmaya başladılar da… Düşünün bir ilimizde canlı bomba patlatıyor, daha birkaç gün geçmeden sınırdaki askerimize ateş açıp bir askerimizi şehit edip birkaçını yaralayabiliyor. Bu olayları aşağıda söyleyeceklerimle birlikte değerlendirdiğimizde tek bir hedefleri görünüyor.
Bu bağlamda; 7 Haziran seçim öncesi Diyarbakır’da HDP mitinginde patlayan bombaya geriye dönüp bakınca bunun PKK tarafından gerçekleştirildiği kuvvetle muhtemel bir durum almıştır. Tam da bu noktada kimin kimle ittifak ettiği, kimin kimle iş tuttuğu, şaşırtıcı şekilde gelişmekte ve ortaya çıkmaktadır.
Çünkü; DEAŞ’la ilgili şu anda en fazla dikkat edilmesi gereken bir husus da, son dönemlerde bu örgüte katılımların niteliği ve verilen ekonomik- lojistik desteğin kaynağındadır.
PKK-PYD ve Güney Doğu'dan ve de Kürt’lerden ciddi katılımlar olduğunu maalesef görmekteyiz. Daha düne kadar “Kobani” diye yeri göğü inletenler bugün müşterek düşman gördükleri Ülkemize karşı ittifak halinde hareket etmeye başlamışlardır.
Gerçi, Kuzey Suriye’deki PYD için DEAŞ’la ittifak ve birlikte iş tutma yeni bir şey değildi. Onlar daha önceleri de, ilkesizce bazen Esed güçleriyle, bazen de DEAŞ örgütüyle ittifak etmeye alışıklar.
Hal böyle olunca da artık tek düşman Türkiye ve aynı deliğe işeyenler ise yine aynı figürler ve hainler…
Tüm bunlara bir de ülkemizin huzurunun baş belası ve ülke çınarının içinde büyüyen “kemirgen kurt Paralel Yapı”da eklenince tamamlanıyor. Paralel Yapı tüm imkanlarını seferber ederek , Türkiye düşmanlığı yapan tüm paramiliter güçlere adeta sekreteryal hizmetler sunmaya başlamış durumda.
Bunların bu alçaklıklarını Şanlıurfa’da evlerinde canice katledilen, şehit iki polisimizin olayında da ortaya çıkan duyumlar çerçevesinde görmekteyiz.
Şimdi son zamanlarda yaşadığımız olayları Merhum Mahir Kaynak Hoca'nın yukarıdaki sözü çerçevesinde irdelemeye çalışalım;
Tam seçim öncesi Diyarbakır’da HDP mitinginde bomba patlatılıyor.
Kimin işine yaradığını seçim sonuç oranlarında herkes gördü. İstifade eden ise HDP oldu. Bu şaşırtıcı bile gelmedi kimseye. Çünkü bu parti ve arkasındaki silahlı örgüt için insan canının hiçbir değeri yok. Ölen insanın hangi etnik kimliğe sahip olduğunun da önemi yok. Daha ötesi; kendi menfaatleri için prim yapacaksa Kürt ölümü bile en güzel bir fırsattır onlar için. Güya bir de Kürtler için terörize haldeler ya…
Suruç’da bomba patlatılıyor, 32 kişi hayatını kaybediyor, üstlenen DEAŞ oluyor. Hemen her olayda, hatta Gey ve Lezbiyenlerin yürüyüşünde bile en ön safta olan HDP’lilerden, sanki önceden haber almışlar gibi kimse yok orada. Peki bu olay kimin işine yarıyor? HDP’nin ve ülkeyi karıştırmak için her türlü fırsatı kaçırmayan Türkiye düşmanlarının…
Hemen iki gün sonra canice ve alçakça iki polisimiz şehit ediliyor ve bu olayı PKK üstleniyor ertesi gün DEAŞ sınırdan ateş açıyor bir askerimiz şehit oluyor, birkaç askerimiz yaralanıyor…
Olaya bakıyoruz müthiş bir alçak ittifak var.
Bu noktada yukarıda da belirttiğim gibi, PKK, PYD, ESED, ABD Neoconları; İran, İngiltere, Fransa, Almanya, İsrail ittifakını ve tüm bu oluşuma ülke içinde taşeronluk yapan ve hepsinin yapacağı kötülüklere şerefsizce ve sinsice kapıyı açarak işlerini kolaylaştıran “Paralel Yapı” var…
Çok kritik bir noktadan geçiyoruz..
Şuanda içerden ve dışarıdan, haince, alçakça, kalleşçe bir saldırı içindeyiz. Türkiye’ye muhalefet ve düşmanlık konusunda bir “Suruç” harekatı başlamış halde. Görünürde hiç, biraraya gelemeyecek denilen şer odakları ve Terörist örgütler müşterek haldeler.
Ama bilinmelidir ki; Türkiye sınırdan DEAŞ’a karşı sınır ötesi ateşe başlaması gibi, başta bu caniler ordusu olmak üzere, başka düşmanlarına da, asla fırsat vermeyecektir. Şuana dek sessizliğimiz, zaafımız gibi algılanmasın. İçerdeki ihanet şebekeleri de, dışarıdaki ülke düşmanları da; artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilsinler, bilmeliler ve bileceklerdir de…
Çünkü artık bıçak kemiğe dayandı ve hainler hadlerini aştılar…
Bundan sonra ülkemize verilecek her tür saldırı ve sıkıntıya en sert ve şiddetle karşılık verilecek, ülkemize husumet besleyip, saldıranların başı ezilecektir..
Fazla söze gerek varmı Sevgili okurlarım? Bir Portre yazarı yazıyorsa bu yazıyı iyi okunmalı. Haftaya İnşallah daha güzel aydınlık yazılarda buluşmak üzere sağlıcakla kalın hepiniz Allah'a emanet olun.