Daha önce sürekli yıllarca tanıdığım insanları Bir Portre yaptım veya konuk yazarlar alarak onların çizdiği portreleri sizlere aktardık, ancak bu hafta tesadüfen tanıdığım 70 yaşında bir teyzeyi, onun hayat hikâyesini aktarıp ilk kez yeni tanıdığım bir insanın portresi ile çıkacağım karşınıza, dedikten sonra hemen hikâyemize ve buna bağlı da 70'li yaşlardaki Feruze Bulut teyzemizin portresine geçelim.
Bu haftaki portremi okuyanlardan büyük bir çoğunluğu yakınlarından birini kaybetmenin acısını yaşamıştır ve onların bir evleri de mezarlıklar olmuştur. Merak ederler kaybettiklerini. Ancak Feriköy'de sevdikleri olanların gözleri arkada kalmasın, çünkü onların ''Feruze Ana'' var.
Bendeniz birkaç aydır ziyaretine gidemediğim rahmetli babamın Feriköy mezarlığındaki kabrine ziyaret için, ani bir karar vererek Maslak'ta katıldığım bir toplantıdan sonra yola koyulduğumda, oldukça stresli geçen bir hafta başının sendromunu mu yaşıyordum dersiniz yoksa artık iyice yozlaşmış hayatların bizlerde bıraktığı kötü etkilerden bir türlü kurtulamamak mı, yoksa da yıllara meydan okumamıza rağmen bir türlü sadece kendini düşünen ve benden başkası tufan diyen insanlardan olamadığımız için mi dersiniz o gün kendimi hiç iyi hissetmiyordum ve sanırım uzun zamandır ziyaretine gidemediğim rahmetli babacığıma önce bir Yasin-i şerif okumak sonrada yıllardır yaptığım gibi onunla dertleşip rahatlamak istedim. Sonunda bu duygu ve düşüncelerle girdiğim ama her zaman içeri girdikten sonra son derece kendimi huzurlu ve rahat hissettiğim Feriköy Mezarlığı'nı son zamanlarda Belediyenin de ilgi ve alakası sayesinde daha da güzelleşmiş buldum.
BABAYA ZİYARETÖncelikle rahmetli babacığımın bundan tam 33 yıl önce bizi bırakarak kendine mekan seçtiği malikanesinin önüne geldiğimde daha sohbete başlamadan rahatlamaya başladığımı hissettim. Eh sonrasında önce Allah kabul ederse okuduğum dualarla hem rahmetli babama hem de burada yatan tüm ebediyete intikal etmiş insanlarımıza rahmet dileklerimi ilettikten sonra da başladım babacığımla sohbete.
Tabii benim bu halimi gören yanımda buralara kadar eşlik eden Fırat kardeşimin bana doğru bakışlarındaki şaşkınlık sonrası(sanırım ağabeyim kimle konuşuyor böyle diye düşünmeye başlamıştı) ona babamı tam 16 yaşında iken 33 yıl önce kaybettiğimde nasıl bir günde 16 yaşımdan babamın vefat ettiği 50 yaşına geldimse bu günde 33 yıl sonra onunla konuşup 16 yaşıma geri dönmek istiyorum dediğimde ise beni çok iyi tanımasına rağmen ağabey iyi misin dedi. Bunu şu yüzden anlatıyorum sevgili okurlar insan sadece insanlar ile konuşmaz, insan bazen cansız varlıklarla bazen hayvanlarla bazen de özellikle de çok sıkıştığı dönemlerde daha fazlada olsa Yüce Allah ile konuşmaz mı zaten.
İşte bende böyle bir duygu içinde babacığımla derleşmek istemiştim. Ama Fırat'ın bakışları bir anda sohbetimin yanlış anlaşılacağı kanaatine kaptırıp ben tam ona hadi siz biraz beni babamla yalnız bırakın derken; işte bu Portremizin kahramanı olan Feruze Ana çıktı ortaya. ''ONLARIN ARKADAŞIYIM'' Elinde zor kaldırabileceği bir bidon ile babamın malikânesindeki çiçekleri sulamak istedi.
Ancak 10 dakika önce bu çiçek bahçesi ve malikâne(babamın mezarlığı) belediye mezarlık görevlilerince yıkanıp sulandığından suya ihtiyaç kalmamıştı.
Ben de Feruze Ana'ya sağ ol ana dedim bakışımlarımı kaçırmayan Fırat'ta hemen Feruze Ana'ya ufak bir teşekkür bedeli vermek istedi.
Ancak Feruze Ana önce suyu dökeceğim sonra bu parayı alacağım ayrıca ben Necdet ile (Rahmetli babamdan bahsediyordu) iyi tanışırım yıllardır buralara gelir giderim hepsi ile arkadaşız biz deyince iyice sevdim Feruze Ana'yı.
Bu arada da Fırat bir yandan Feruze Ana'nın elindeki suyu babamın mezarına döküyor bir yandan da sanki benim biraz önceki halimi anlamaya çalışıyor gibi idi.
Ben Feruze Ana'nın buradakilerin hepsi yıllardır benim arkadaşım sözünü yakalayınca hemen babacığımdan yarım kalan sohbetimiz için bir izin isteyip yıllardır burada ona arkadaşlık yapan Feruze Ana ile sohbete koyuldum.
Feruze Ana, yani Feruze Bulut Hacıhüsrev'li yani burada oturuyor yıllardır. Buradaki lisede yıllarca hademelik yapmış ve sonunda emekli olmuş.
Hademelik yıllarında Feriköy Mezarlığında yan gelir olsun diye başladığı su dökme işinde mezarlarını ziyarete gelen insanlara su vererek bahşiş alıp yan gelir yapmış.
ZOR BİR HAYAT
Zira bu yan gelire ihtiyacı varmış tam 5 çocuğu olmuş Feruze Ana'nın ve bu çocukları buradan kazandığı bahşişler ve hademelikten aldığı maaş ile okutmuş. Hem de hepsi üniversiteyi okuyup koca adam ve kadınlar olmuşlar. Feruze Ana onları anlatırken gözlerinde öyle bir ışık belirdi ki inanın bu ışığı almış olmak hele birde babacığımı da görüp onunla da konuşmuş olmak da eklenince ben ful dolu bir pil oluverdim bir anda. Sonra Feruze Ana ile sohbete devam ettik. Feruze Ana ile sohbetimiz devam ederken bizi merak ve heyecan ile dinleyen Fırat kardeşim ile resmini çekmek istedim.
Benim gazeteci olduğumu o an öğrendi ve ''oğul belki çocuklarım kızar kırılır bana şimdilerde hepsi üst makamlarda, biri ressam, hem de tanınmış, diğeri bir bankada üst düzey yönetici ''diye başlayınca yerimden doğrulup onun önce elini öptüm ve ''benim senin gibi bir anam olsa ve bizim için her şeyi yapıp okutup üst düzey yerlerde yönetici olmamızı sağlasa ben onun bu şekilde gazetede çıkmasından değil utanmak, onunla gurur duyardım ana, rahat ol çocuklarında seninle mutlaka gurur duyuyordur'' dedim.
Feruze Ana bunun da sebebini anlatmaya başladı ''Şimdilerde çocuklarımın hiçbir şeye ihtiyaçları yok şükürler olsun. Artık ben onlara değil onlar bana bakacak durumda, zaten emekli maaşım da yetiyor bana, bir yavrumu kaybettik, diğerlerinin ise artık kendi hayatları var. Ama ben yıllarca buralara gelip su dökerken mezarlara bir şeyi anladım ki burada yatan insanlar ile dost olmuşum nerede ise çoğunu isimlerinden tanıyorum artık.
Birçok rahmetli merhum ve merhumenin yakınları gelmiyor artık ve bari hayatımın son zamanlarında yıllarca arkadaşlarım sayesinde elde ettiklerimin tam helâlığını alayım diyerek ben yaz kış her gün buraya gelip hiçbir bedel beklemeden onların kuruyan mezar topraklarını suluyorum ve biliyor musun oğul bazen onlarla konuşuyorum ve bana teşekkür ediyorlar'' dediğinde gözlerimizden karşılıklı damla gelmeye başlamıştı bile. Sonunda Feruze Ana'yı daha zorlamamam gerektiğini düşünüp bana tek tek anlatmasına rağmen, çocuklarının özel hayatını sizlere anlatmanın bir anlamı olduğunu sanmıyorum ancak Feruze Ana'yı bu kadarcık bile olsa anlatmak kısaca onun yaşam hikâyesini özetlemek istedim bu hafta sizlere.
MEZARLIĞIN YAŞAYAN SAKİNİSizlerce adı ne olur bilmem ama ben Feruze Ana'ya Feriköy Mezarlığının yaşayan sakini demeyi uygun gördüm, sizlerde kendinizce bir ad verin ama bu muhterem kadına... Feruze Ana'yı birçok gazeteci tanıyıp onunla röportaj yapmak ve hata yılın anası seçip resimlemek istemişler, ancak o hep çocuklarını düşünüp annen mezarlıkların anası demesinler diye bunu kabul etmemiş.
İlk kez bize poz verip bir şeyler anlattığında ise ona ''Benim seninle benzer tarafım var anacığım, ben de zaman zaman buraya gelip senin yaptığın gibi tüm yatan müminler ile olmasa da babamla sohbet ediyor, onu hissediyorum daha da önemlisi hepimizin bir gün kim olursak olalım buraya geleceğimizi biliyorum.
Tek fark ise dışarıda malikânelerde yaşayanlar, buraya gelip zindana girebilirken, dışarıda zindanlarda yaşayanlar buraya gelip malikânelerde son günü bekleyebilir'' dediğimde Feruze Ana bana dönüp ''Seni tanımıyorum ama dışarıda da burada da malikânelerde yaşayanlardan olasın'' dediğinde artık veda vaktimiz gelmişti.
Feruze Ana'nın temennisine teşekkür edip Allah bilir dediğimde, onun ise bu dünyada malikânelerde yaşamamış olsa da öbür dünyasını malikânelerde yaşayacak gibi hazırladığını görüp onun hikâyesine şahit oldum. Vedalaştık hem Feruze Ana hem de babam ile en kısa zamanda tekrar buluşmak üzere.
Arabaya binerken de Feruze Ana sesleniyordu bana ''Güle güle yolun açık olsun Necdet'i merak etme'' Babamı ilk kez Feriköy Mezarlığı'nda birine emanet etmenin hazzı ile buradan ayrılırken ''sen çok yaşa Allah sana ömür versin ki.
Buradaki yüzlerce yatan Müslüman din kardeşlerimiz yalnız kalmasınlar diyordum'' Feruze Ana'ya.
Benim yalnız kalmasınlar da ki kastım ise, cansız bedenlerini bıraktığımız son ikametleri ile ilgili tabii ki yoksa sonsuz âlemde onlar zaten yalnız değiller.
Sevgili okurlar sanırım bu hafta Feruze Ana ile beraber bir gün bizi bekleyen ve hiç unutmamamız gereken son ikametlerimizi de portre yapmış olduk.
Umarım yazım sizlerde karamsarlık yerine güzel bir seda bırakır, zira bazı insanların buraları ziyaret etmekte zorlandığını biliyorum ve bunun hiç doğru olmadığını da.
''Bir Portre''mizi bu haftada burada bitirirken haftaya yeni ''Bir Portre''de buluşmak ümidi ile sağlıcakla kalın. CRA 02.Ağustos.2009 Pazar - 05:16:00