Telebyad’ın PYD (PKK’nın Suriye kolu ve Kobani merkezli Kürt birliği) tarafından ele geçirilmesiyle birlikte, bu bölgeye ilişkin kuşkular artmaya başladı. PYD’nin silahlı kolu olan YPG güçleri Kuzey Suriye boyunca ilerlemeyi sürdürmektedirler.
Koalisyon güçlerinin de hava bombardımanlarıyla önleri açılan Kuzey Suriye Kürtlerinin Türkiye sınırı boyunca ilerleyişleri ilginç bir şekilde hızlanmış durumdadır. Ne hikmetse DEAŞ (İŞİD), gizli bir emir gelmiş gibi çatışmaksızın veya çatışıyormuş gibi yaparak bölgeyi PYD güçlerine bırakarak merkezleri olan Rakka’ya doğru çekilmektedirler.
İlginçtir ki; Esed güçleri de bu bölgeyi sanki Kürt güçlerine teslim etmişcesine müdahele etmez durumdadır. An itibariyle Kuzey Suriye Kürtleri olan PYD’liler Kobani ve Cezire kantonları arasında irtibat için çok önem arzeden Telebyad’ı da ele geçirmiş durumdalar. Böylece Kuzey Irak sınırından başlayıp Kamışlı, Haseke, Cezire ve Kobani arasındaki Telabyad’ı da ele geçirerek Kuzey Irak’tan başlayan bir koridor oluşturmuş vaziyetteler. Bundan sonra ise hedef Cerablus, Azez ve Afrin.
Bu da oluşunca Hatay sınırına dayanmış olacaklar ve Lazkiye’deki Bayır bucak Türkmen bölgesiyle karşı karşıya kalacaklardır. Böylelikle de adeta, arka plandaki denize ulaşma hedeflerine ulaştıran; Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi benzeri oluşturacakları özerk bir bölgeyle bağımsızlık iddialarına bir adım daha yaklaşmış olacaklardır.
Telebyad’ın önemi:
Telebyad PYD Güçlerine ait Kobani ve Cezire arasında irtibatın kurulmasını sağlayabilecek oldukça stratejik öneme sahip bir bölgedir. Arap ve Türkmen nüfusa sahip olan bu yerde hemen hemen hiç Kürt nüfus bulunmamaktadır. Hal böyleyken de buradaki nüfusun Türkiye’ye göçe zorlanarak bu bölgede demografik (nüfus) yapı değiştirilmek istenmektedir. Çünkü buradan göç ettirilen Türkmen ve Arapların yerine Kürtler yerleştirildiği duyumları gelmektedir. Amaç ise, düşünülen Kürt koridorunu tesis etmektir. Hatta son gelen mültecilerin bir kısmının “ gidin Türkiye’ye ve bir daha da gelmeyin” şeklinde kendilerini göçe zorlayan PYD ‘lilerin beyanları oldukça düşündürücüdür. Türkiye’deki Kürt’lerin de Kobani üzerinden fırtına koparmalarının arka planındaki gizli düşünceleri de böylelikle ortaya çıkmaktadır.
ABD öncülüğündeki koalisyonun hedefinin Batı ve Kürt petrolüne alternatif yol açmaya çalışıp çalışmadığı düşünülüyor.. Zira, buna göre Suriye sınırının güneyinde PKK kantonları arasında bulunan Arap ve Türkmenler, DAEŞ'e karşı operasyon bahanesiyle Türkiye'ye göçe zorlanıyor olması kesinlikle ciddiye alınması gereken bir reel durumdur.
Türkiye’nin durumu:
Suriye’deki iç savaş nedeniyle en fazla mağdur olan, mülteci akınına uğrayan, maddi ve sosyo-kültürel sıkıntı çeken ülke Türkiye’dir. Bu savaş başladığından beri Türkmenlere yapılan yardımın ne kadar önem arzettiği şimdi daha iyi görülmektedir. Hatta Adana’daki Mit Tırlarının durdurulmasının ne kadar planlı bir strateji olduğu ve Türkiye’nin Suriye’deki Türkmenlere olan desteğini baltalamak olduğu şimdi daha iyi anlaşılmaktadır. Artık gelinen nokta; Türkiye’nin daha sert ve zecri tedbirler ve kararlar alma süreci gerekmektedir. Birkaç gün önce Başbakan Davutoğlu’nun da sınır birliklerine verdiği yeni ve daha sert talimatlar bunun yansımasıdır. Türkiye’nin ABD’ye bu bölgede olan son gelişmelerin “ iyice kaygı artırıcı olduğu ve sürecin böyle sürmesi halinde müdahele de dahil pek çok yeni önlemler” alacağını söylemesi durumun vahametini ortaya koymaktadır.
Eğer durum bu cihette devam ederse Kuzey Suriye’den mülteci akınının yeniden başlaması ve takriben 150-200 bin civarı Suriye’linin Türkiye’ye gelmesi an meselesidir. Bu da üzerinde yeterinde maddi manevi yük oluşturan sıkıntıya yeni sorunların eklenmesi anlamına gelmektedir. Bu bağlamda Başbakan ve Cumhurbaşkanı olayın ciddiyetinin idrakinde olarak, konuyla alakalı bölgeden gelen istihbari bilgiler ışığında yeniden ve tekraren ciddi değerlendirmeler yapmaktadırlar. Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti’nin her türlü tedbiri alacağı ve hatta müdahele de dahil; Kuzey Suriye’de harita ve demografik yapıyı değiştirmeye yönelik bu harekata müsaade etmeyeceği dile getirilmektedir. Çünkü bu durum doğrudan Türkiye’nin güvenliğini tehdit edecek olan yeni bir yapılanmadır. Yıllarca PKK Teröründen muzdarip olmuş Türkiye’nin, kuzey Suriye’de PKK’nin Suriye kolu olan PYD’ ye ABD ve Batılı destekçilerine rağmen böylesi bir yapılanlamaya izin vermeyeceği aşikardır.
Bayır Bucak Türkmenleri:
Bunlar Oğuz Boyundan gelen Türkmenler olup, Türkiye ile sürekli irtibat ve iyi ilişkiler içinde bulunmuşlardır. Asi Nehri Vadisi boyunca Hama, humus, özellikle de Halep, Lazkiye, Trablusşam bölgesinde yerleşik olup baba ve oğul Esed yönetimlerinin tüm asimilasyon çabalarına rağmen ayakta kalabilmeyi başarmışlardır. Hatay-yayladağı’ından Lazkiye’ye doğru yerleşik olanların şimdiki Suriye’de, Türkiye açısından önemi çok büyüktür. Ülkemiz de özellikle bu bölgedeki Türkmenlerin ihtiyaçlarının karşılanması ve verdikleri mücadelede ayakta kalabilmeleri için gerekli her tür desteği vermeleri neticesinde halen varlıklarını sürdürmektedirler.
Önümüzdeki bir yıl bu bölge açısından çok değişik süreçlerin olacağı kritik bir zaman olacak gibi görünmektedir. Bu bağlamda da; koalisyon çalışmaları içindeyken asla göz ardı etmeyeceğimiz çok ciddi bir tehlike ve risk ortadadır. Bu nedenle Ülkemizde en kısa zamanda bu bölgeye yönelik hassasiyeti olan bir hükümetin kurulması elzemdir. Ak Parti ve MHP’nin duyarlıklarını da dikkate aldığımızda, Kuzey Suriye’deki gelişmelerin ve bölgedeki Türkmen’lerin durumu bile dahili ihtilafları bırakarak, harice karşı bir ittifakın ne kadar lüzumlu ve aciliyet kesbettiğini göstermektedir.
Son söz;
Yukarıda özetlemeye çalıştığım Kuzey Suriye’deki gelişmeleri dikkate alarak vatanperverliğin öne çıkartılarak, ülke bütünlüğü ve harici tehlikelerden dolayı ivedilikle içerde bir ittifak oluşması ve hızla bir hükümet kurulması gereğine inanıyorum. Bu nedenle de siyasi partilerimizi uyararak, iç kavgalardan, iktidar hırsından uzaklaşarak milli birlik ve beraberliğin tesisini sağlayacak bir hükümetin oluşmasını şiddetle öneriyorum. Yoksa her şey için çok geç kalınmış olacak, biz dahilde “kayıkçı kavgası” verirken, Kuzey Suriye’de “atı alan Üsküdar’ı geçecek”, bölgedeki Türkmen kardeşlerimiz çok acılara düçar kalacak ve Türkiye’nin güney sınırı boyunca, yeni ve oldukça tehlikeli bir risk ve istenmeyen oluşum ortaya çıkacaktır.
Umarım açıklamalarımı iyi analiz edersiniz.
Yeni Bir Portrede buluşmak üzere sağlıcakla kalın sevgili okurlarım.