Kriz var; Ne yapmalıyız? Hemen/Şimdi/Acilen israfı azaltmaya başlamalıyız!..

Nedeni ne olursa olsun,
Neden kaynaklı olursa olsun;
İktidarın yönetiminden veya muhalefetin muhalefet edemeyişinden,
Küresel ekonomik gidişattan veya girdi maliyetlerinin artışından; hepsini bir kenara koyalım.

Bir kriz yaşıyor muyuz?
Evet.
Sıkıntıda mıyız?
Kesinlikle.
Yaşanan fiyat artışları ve zamlar herkesin canını yakıyor mu?
İstisnasız…
Muhalefetin eleştirilerinin haklı/haksız olması, çözüm oluyor mu?
O da hayır…

Yani demem o ki; sabahlara kadar konuşsak/gece-gündüz tartışsak; kendi kendimize ve/veya objektif ekonomik parametrelere göre haklı da çıksak;
Yok yok yok,
Bir çözüm getirmiyor!..
Aç karın doyurmuyor.

Yüz yüze olduğumuz acı bir gerçek var,
O da, ekonomik kriz/hayat pahalılığı ve her geçen gün artan sıkıntılar…
Kaldı ki, şu gerçeği de asla göz ardı edemeyiz ve etmemeliyiz de; iktidar mükemmel bir yönetim örneği sergileseydi bile, bu kriz olacaktı/olurdu.
Çünkü tüm dünyayla ilgili/tüm ülke ve halkları etkileyen küresel bir sorunla karşı karşıyayız.
Ki şahsen, iktidarın da gıda başta olmak üzere temel tüketim malzemelerindeki sıkıntılara çözüm için cansiperane çare arayışında olduğunu da yakinen biliyorum.

O halde, "Senin çözümün ne peki" diyebilirsiniz.

Sorunun başka bir boyutuna ve siyaset üstü kısmına parmak basmak istiyorum.
Bana göre "birey olarak yapılacağı yapmak/yapmamamız gerekeni yapmamak" çözümün ilk adımıdır.
"Karanlığa söveceğine bir mum yak" sözü var ya; o misal…
Yani, ne demek istiyorum?
İsrafın azaltılmasını/önlenmesini kastediyorum.

"Aman be ya; biz de, önemli bir şey/mucizevi bir çözüm önereceksin sanıyorduk" diyebilirsiniz.

Arkadaşlar,
Hayat deveranı sürüyor; akşam oluyor/sabah oluyor/ertesi günler hep geliyor.
Kriz var diye/sıkıntıdayız diye/hayat zorlaştı diye, hayat döngüsü durmuyor.

Misal;
Pandemi ne zaman başlamıştı?
2020 Mart'ında…
"Alışamayız/katlanamayız/böyle olmaz" diyorduk.
Ama bakın; iki sene geçti ve bu iki sene hayat durmadı.
Burada da durum böyle,
"Bugün başlamazsak acaba ne zaman?" sorusuna verilecek cevap, en doğru mesajı verecektir.

Şuanda en büyük sıkıntı nerede?
Gıda ürünlerinde…
Ki, insan denen varlığın aksatmadığı/aksatamadan sürdürmek zorunda olduğu en önemli eylem yeme-içmedir.
İsraf bağlamında son beş yıl için bir değerlendirme yapalım.
Ortalama 25-26 milyon ton gıda çöpe gidiyor.
Bir kamyonun 10-15 ton çöp taşıdığını düşünürsek; yaklaşık, 2 milyon kamyon gıda çöpe gidiyor.

Ekmek bazlı bakarsak; ortalama her evde, alınan her üç ekmekten birisi çöpe gidiyor.
Gıda israfının tahmini toplam değeri 4 milyar Euro,
Yani 60 milyar TL civarı…
Gıda üretiminin ve dolayısıyla da israfın "su" bazlı maliyeti ise akıl alır gibi değil.
Mesela, sadece ekmek israfının suya yansıyan boyutu 2 milyon 500 bin metreküp kayıp demektir.
Bu ne demek derseniz; aşağı yukarı İstanbul'un bir günlük su ihtiyacı kadardır.

Daha mikro bir örnek verirsek;
(Türkiye'de İsrafı Önleme Vakfı verilerine göre) bir kilo tereyağı için, 5 bin 300 litre su harcanıyor.

Düşünün arkadaşlar,
Lütfen bir düşünün,
Bu israf denen zulmü her alanda bir düşünün!..
Zincirleme maliyetini düşünün!..

Elektrikte/ısınmada/giyinmede düşünün,
Mesela;
Tek lambayla da gayet güzel aydınlanabilmek varken; çoklu lambalarla/fantezi yapar gibi, biraz da gösteriş sergilercesine yaptığımız israfı düşünün…

Ben, asla tüketmeyin demiyorum.
Almayın/yemeyin/içmeyin/giymeyin demiyorum.
Sadece israf etmeyelim/çöpe atmayalım/heba etmeyelim diyorum.

"…Ama tasarrufu sadece ben mi yapacağım,
Filanca kişi/falanca kurum/feşmekanca yönetim yapmıyor ama…" gibi düşünmeden,
Kötü örneği, örneklem almadan,
İki yanlıştan bir doğru çıkartmaya çalışmadan bunu yapalım/yapmalıyız ve yapmaya mecburuz.

"Benim yapmamla ne olacak ki/ben denizde bir katre gibiyim" demeyin,
Çünkü toplum bireylerden,
Yani "sen/ben/o/onlar"dan oluşur.
Ve, 84 milyon nüfus da "bir olan bireylerin" toplanmasıyla oluşmaktadır.

"Tamam tamam da; millet olarak biz israf etmeme seferberliğine girmişken devlet israfa devam ediyor" derseniz; diyeceğim şudur;
Evet haklısınız,
Devletin de,
Yani kurumların/kuruluşların ve kamu yöneticilerinin de bu seferberliğe katılması ve hatta onların önderlik edip, başlatması şarttır.
Yönetici etvarıyla (tavırlarıyla) örnek olursa, ahalinin de buna katılması ve katkı sağlaması en güçlü şekilde olacaktır.

Buradan sesleniyorum,
Kimse, şapkadan tavşan çıkacağını beklemesin,
Kimse, mucizevi bir ekonomik rahatlama hayal etmesin.
Kimse haklılık/haksızlık iddialaşmasına girmesin.
Çünkü her gelen gün, dünden daha beter geliyor ve gelecek gibi görünüyor.

Ama bir gerçek var.
Kriz dönemleri alışkanlıkları değiştirmek için en ideal süreçlerdir.
Hepiniz bilirsiniz; "zor, oyunu bozar" derler.

Mesela;
2020 Ocak ayında, "iki sene sonra toplumun üçte ikisi maske kullanacak" dense kim inanırdı,
Ama bakın; kullanıyoruz.
Neden?
Bir sağlık krizi yaşadık/yaşıyoruz.
Yapmam dediklerimizi yapıyor/yapmadan duramam dediklerimizden vazgeçebildik/vazgeçebiliyoruz.

Bu yüzden de,
"Ama/fakat/lakin" demeden,
Şunu/bunu/onu bahane etmeden,
En basit/sade/yalın şekilde ve yapılabilirliği en kolay ve en mümkün olandan başlayarak;
Ekmeğimizi, suyumuzu, elektriğimizi kullanırken itina gösterelim/dikkat edelim/bilinçli davranalım, israftan şiddetle kaçınalım.

İnanın öyle bir hal alacaktır ki;
Bireysel olarak da, genel boyutla da çok ciddi pozitif sonuçlar verdiğini çok kısa sürede hepimiz görmeye başlayacağız.

Az yiyin/elektriği açmayın/su kullanmayın demiyorum.
Sadece ve sadece, israf etmeyelim diyorum.

Bu konuda, başta iktidar olmak üzere; tüm siyasi parti başkanlarının da dahil olacağı bir seferberlik durumu hepimizin menfaatinedir.

Arkadaşlar,
İsrafın, dini/milleti/etnisitesi/partisi/siyaseti/kamusu-özeli/zengini-fakiri yoktur.
İsraf israftır ve herkesin/her kesimin/hepimizin zararınadır.
Sadece İslam dini değil; bütün dinler de israfı men eder.

Sonuç:
Yaşadığımız şu kriz sürecinde,
Koca koca laflar etmek yerine,
Suçlu aramaktan/sen-ben kavgasından ziyade,
Gözümüzü açmalı, aklımızı başımıza devşirmeli,
İlk/hemen/şimdi yapılacak olanı yapmaya odaklanmalıyız.

Ben, kimseye iktidarı eleştirmeyin,
Muhalefeti yermeyin,
Siyaseti askıya alın falan/filan gibi bir şey asla demiyorum.

Dediğim şey, tüm bunlardan bağımsız şekilde olabilirliği olan ve olduğunda ise; hepimizin yararına olacak olan bir öneridir.

Kaldı ki; bu dediğimi yapmak sorumlu aramaya da/eleştirmeye de/partisel siyasetin işleyişine de engel değildir.

Gelin/lütfen ve acilen israfın azaltılmasına başlayalım!..



Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber