—7 Ekim 2023; Hamas İsrail’e saldırdı…
İsrail’e büyük zarar veren bir saldırı gibi görünse de, tam da İsrail’in istediği ve yapacağı katliamlara gerekçe olacak bir saldırıydı.
10 aydır dur durak bilmeksizin Gazze’de katliam/soykırım ve taş üstünde taş koymayan bir yıkım yaşandı.
Halen de yaşanıyor…
—Mayıs ayında ilginç bir helikopter kazası oldu ve İran Cumhurbaşkanı/Dışişleri Bakanı ve birkaç general hayatını kaybetti.
—Temmuz’da İran’da seçimler oldu ve Pezeşkiyan Cumhurbaşkanı seçildi.
—Geçen hafta Netanyahu Amerika’yı ziyaret etti ve Amerikan Kongresinde konuştu.
Öyle bir konuşma ki, Ortadoğu’da kan/gözyaşı ve ölümden başka bir şey yapmayan Netanyahu, yirmi dakikalık konuşmasında 50 defa ayakta alkışlandı!
—Geldik 30 Temmuz’a/İran Cumhurbaşkanı’nın yemin törenine…
Günün akşamında İsrail Beyrut’u vurdu ve Hizbullah’ın ikinci adamına suikast düzenledi.
Gecenin ilerleyen vakitlerine kadar İsrail/Hizbullah arasında “öldürdük/öldüremediniz” şeklinde laf düellosu devam ederken asıl bomba olay gece yarısından sonra ajanslara düştü:
Tahran’a yemin törenine gelen Hamas’ın Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye ikamet ettiği gizli konuta yapılan bir saldırı sonrası hayatını kaybetti.
Bu öyle bir olay ki,
Mesaj içinde mesaj/mesaj üstüne mesaj ve herkese mesaj içeriyor.
İsrail diyor ki;
Aynı anda iki ayrı hedefi imha edebilecek kudrete sahibim,
Hem de İran tarafından kurulan/kollanan ve büyütülen iki örgütün tepesine saldırabilirim,
Ki öyle de yaptım ve iki hedefi de ortadan kaldırdım.
Hadi, Beyrut’taki Hizbullah’ın ikinci adamına olan saldırıyı geçtik,
Ama İran’ın kalbinde,
Başkent Tahran’da,
Ortadoğu’nun kalbi mesabesindeki Hamas’ın birinci adamını vurup katletmesine ne demeli!
Mesaj açık;
Yeni cumhurbaşkanına hem ölen/öldürülen selefi İbrahim Reisi’yi hatırlatılıyor,
Hem bundan sonra olabilecekler/başına gelebilecekler noktasında fragman sunuyor.
Bu arada,
İsmail Haniye’nin konutu nasıl vuruldu?
Dronla mı/uçaktan atılan bir bombayla mı?
Yoksa başka bir şekilde mi?
Biliyor muyuz? Henüz meçhul…
İsrail üstlendi mi? Henüz değil…
Peki, İran’ın gerçekten haberi veya alakası veya katkısı veya herhangi bir bilgisi yok mu bu suikastla?
Mesela,
Hamas’da yönetimsel bir değişiklik düşünülmüş,
Buna İran da onay ve katkı sağlamış olamaz mı?..
Yahut da çok zorlanmış/sıkıştırılmış ve İran’da bu eylemin gerçekleşmesi konusunda mecbur bırakılmış olamaz mı?
Bundan sonra olacaklara ve Hamas’ın yeni yönetimine bakarsak bazı iz ve işaretleri göreceğimizden kuşkum yok!
Peki, bu cinayetin faili sadece İsrail mi?
İngiltere ve Amerika veya bu ülkelerde hakim olan ve İran’la da ticari ilişkileri devam eden bazı güç odakları da müdahil olmuş olamaz mı?
Veya güç gibi/akıl gibi/silah gibi ve en önemlisi para gibi her şeyi belirleyecek kudretteki enstrümanlara sahip birilerinin oyun planı bu durumun vuku bulmasını gerektirmiş olamaz mı?
Arkadaşlar!
Devir, bir taşla birkaç kuş vurma değil; tüm ovayı ele geçirme/kuşları vurma ve kontrol etme devridir.
Belki hatırlarsınız,
7 Ekim Hamas Saldırısı için “İsrail’in 11 Eylül’ü” demiştim.
“İsrail kendisi isteseydi, ekmeğine bu kadar yağ süremezdi” diye söylemiştim.
Maalesef Ortadoğu ateşi ve İsrail’in terörizasyonu her geçen gün artıyor ve devam edecek gibi…
İran’ın/Hizbullah’ın/El-Kassam Tugaylarının intihar yeminlerine filan çok itibar etmiyorum.
Birkaç göstermelik kükreme/saldırı/ağıtlar yakmanın ötesinde bir şey olmaz!
Ya İran?
İran, bölgede vekalet savaşını en iyi yapan ülkedir.
Hizbullah da/Hamas da/Haşdi Şabi de ve hatta El-Fetih örgütü bile İran’ın aparatları olmaktan kurtulamıyor.
Birkaç yıl önce ulviyet derecesinde yüceltilen Komutan Kasım Süleymanî öldürüldü; İran ne yaptı/intikamını mı aldı veya nasıl bir intikam aldı?
Kocaman bir hiç…
Daha üç ay önce ölen/öldürülen Cumhurbaşkanları için ne araştırması yaptılar veya nasıl bir soruşturma gerçekleştirdiler?
Kocaman bir hiç…
Yaklaşık 10 aydır Gazze yerle bir ediliyor,
İnsansızlaştırılıyor ve hem büyük bir çökme hem de soykırım gerçekleştiriliyor,
İran ne yapıyor?
Laf laf laf… Adeta bana dokunmayan İsrail bin yaşasın kabilinden umursuzluk ve sağıra yatma!
Bu arada,
Önümüzdeki günlerde bu ve benzeri suikastların artarak/coğrafi olarak genişleyerek ve rütbesel olarak daha önemlileşerek devam edebileceğini sakın unutmayın derim!
Arkadaşlar!
Kıldan ince kılıçtan keskin bir süreçteyiz.
Hele de bölgesel boyutta her şeyin olabileceği, herkesin hedef haline gelebileceği bir zamandan geçiyoruz.
Sürekli tekrarladığım şey hep şu idi:
Yönetimde akıl ve akılcılık/romantizmden uzak diplomasi/gelişmeleri iyi ve doğru okuyabilirlik ve milliyetçi-ümmetçi hamasetten uzak ülkesel menfaatleri önceleyen bir uluslararası siyaset…
Şuanda bu tarz-ı diplomasi ve soğukkanlı devlet adamlığına en fazla ihtiyaç duyduğumuz andır!
Hamaset yapmanın,
Ütopyacılığın,
Ve “stratejik derinlik” adı altında teorik fetihçiliğin/ümmetçi lejyonerliğin/ “Işık doğudan gelir” şeklinde özetlenen Oriental bağnazlığın ve güncellenmemiş-zaman ve zeminin ruhuna uzak kalmış tarihselci mefkureciliğin ne zamanı ve ne de yeridir.
Zaman, doğru okuma/soğukkanlı olma/hızlı ve isabetli karar alma/kazanan tarafta olabilme ve kalabilme basireti gösterebilme zamanıdır.
Aksi nedir?
Çırak çıkmak/treni kaçırmak/kaybedenler kulübüne üye olmak ve mevcudu bile koruyamamaktır!
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.