Siyaset gündeminin büyük bir kısmını işgal ediyor.
"CHP bir aday bulamadı ve Kılıçdaroğlu Gül'e sarılıyor,
Ya CHP'liler buna ne diyecek,
Kılıçdaroğlu'nda bu Gül ısrarı neden…" gibi gibi, soru ve söylemler almış başını gidiyor.
Sadece CHP mi tartışıyor bunu…
AK Parti de dahil, tüm partiler ve siyaset yazıp, çizip yorumlayanlar da, bu konu üzerinde…
Ama ben, bu konuda oluşan genel kanaat ve yaklaşımın haricinde düşünüyorum.
Bence Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı adaylığı için Gül'ü hiç düşünmüyor.
Adres şaşırtıyor,
Asıl adayının yıpranmasını istemiyor,
Bunlardan da öte "
nereye vuruyorum, ses nereden geliyor…" misali belki de kıs kıs gülüyordur.
Bir adım daha ileri gideyim.
Bence Kılıçdaroğlu'nun kafasında, kimi aday yapmak istediği de hazır.
Aynısını, İstanbul Büyükşehir Adaylığında da yaptı.
Herkes, başta Muharrem İnce olmak üzere pek çok ismi iddia etti, konuştu ve tartıştı.
Ama son kertede, vakit aday ilanına gelince tanınırlığı % 15'lerde olan Beylikdüzü Belediye başkanı Ekrem İmamoğlu'nu aday gösterdi.
Hatta "
bir-iki yıldır da düşünüyor ve uygun görüyordum" dedi.
Peki İmamoğlu planı başarıya ulaştı mı..?
Evet ulaştı; sonuç ortada ve İmamoğlu bugün İBB Belediye Başkanı.
"
Garcaş(karış) Maraş garcaş; inni(iğneyi) bulan buldu.." diye bir söz var.
Sanıyor ve okuyorum ki Kılıçdaroğlu da bunu yapıyor.
Abdullah Gül üzerinden, eminim; "
Garcaş siyaset garcaş; benim adayım hazır.." diyordur.
Bir de "
Z Kuşağı" diye söylenen; istenci ve hazzı yücelten, sınırsızlığı, reddiyecilik ve itirazı rüşt ispatı gibi düşünen "
en genç seçmenlerin" AK Parti'yi tercih etmeyeceği algısı
Millet İttifakı tarafından fırsat gibi görülmektedir.
Ama dikkatinizi çekerim; bu kuşak AK Parti'ye karşıyken diğer partilere muhabbet içinde mi, peki…
Eğer bu algıdalarsa; muhalefetin en büyük hesap hatası buradadır.
Çünkü bu kuşak AK Parti'ye en sert karşıtlık sergiliyor olabilir ama unutmayalım ki; gidip oylarını CHP'ye de verecek değiller.
Toplu bir siyasi reddiyecilik içindeler.
Kılıçdaroğlu'nun Gül söylem ve yorumlarını; bence, söylenmeyen bir şeylerin gizlenmesi, kamufle edilmesi ve hatta "
Asıl Oğlan"ın isminin deklere edilmesi için henüz vakit erken düşüncesinden kaynaklı olduğu kanaatindeyim.
Ama dış politika hiç olmadığı kadar kritik günler yaşıyor. Savaş, savaş sonrası ve hatta müzakere-mütareke süreçleri yaşanır gibi…
Hal böyleyken; iç siyaset tespitleri, yorum ve planları yaparken de "
24 saat uzun bir süredir" sözünü, gündemde tutma günlerinde olduğumuzu unutmamak gerekir.
Son olarak; siyaset ve seçim konusunda defalarca şapkadan tavşan çıkartan bir Erdoğan var. Muhalefet, son yerel seçimlerdeki sonuçları yine alırım rehavetine girerse –ki biraz da o sarhoşlukta gibi- ; emin olun ki, Erdoğan onları yine şaşırtabilir.
Ve Kılıçdaroğlu'nun Gül söz ve söylemleri konusunda Erdoğan'ın "
itiyatlı ve oyunu gördüm" tavrını gördüğümü düşünüyorum.
Dikkat ederseniz parti sözcülerinden konuya dair bazı söz ve irdelemeler işitiyoruz. Ama Erdoğan'ın Kılıçdaroğlu'nun Gül iddia ve söylemlerini ciddiye alıp cevap bile vermediğini hepimiz müşahade ediyoruz.
Bu tavır, Erdoğan'ın "
ne yapmayacağını, neyi planladığını ve nereye varmak istediğini" görüyorum refleksidir. Hatta bu oyunu tersine çevirip Kılıçdaroğlu'nun elinde patlatabileceğini de ihtimal dahilinde tutmak lazımdır.
Olay ve konuya bu açıdan da bakmanızda kesinlikle fayda vardır.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.