Keşke söylemeseydin Biden!..

Kınıyorum…
Şiddetle, esefle ve hışımla kınıyorum.
Tamamen siyasi ve hasmanelik içeren bu söylem ve tanımı tanımıyorum.

Amerikan Yönetimi ve özellikle Biden, tarihsel gerçeklikten uzak/altı ve içi boş/nereden tutsan nahoş açıklamalarıyla Türk-Amerikan ilişkilerinde telafisi oldukça zor bir problematik başlatmıştır.

Ve ABD bunu, bile-isteye/bilinçli ve müttefikliğe yakışmayan bir düşmancılık içinde yapmıştır.

Peki ne olacak!..
Hayat devam ediyor.

ABD böyle dedi diye, karalar bağlamayacak/yas tutmayacak/yıkılmayacak ve önümüze bakacağız.

Kendince ülkemize ayar vermeyi/diz çöktürmeyi planlayan ABD bu yaklaşımıyla, Türkiye ve milletimizi daha da hırslandırmış/zindeleştirmiş ve hareketlendirmiştir.

"Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır" demiyorum.
Çünkü var olan dünyada Türkiye'nin yeri de belli/konumu da/stratejisi de…

Teori ve kehanetler havada uçuşuyor.
Yok efendim, bu tavırla ABD Türkiye'yi Rusya ve Çin'in kucağına itiyormuş,
Türkiye'nin Batı blokuyla bağını zayıflatıyormuş da; bilmem ne…

Bunlara çok itibar etmiyorum.
ABD'nin bir söylem veya açıklamasıyla 180 derece değişecek politikalarla hareket eden bir ülke değiliz.

Türkiye olarak; ABD'ye/Avrupa'ya rağmen ne yapacağını/ne yapmayacağını bilen ve bilinçle hareket eden bir ülkeyiz.

Biz, ABD ve Avrupa ile işbirliği ve asgari düzeyde bile olsa birlikteliğe girip Rusya'ya mesafeli dururken; bunu, ne ABD ve ne de Avrupa ülkeleri istiyor diye yaptık.

Ülkesel menfaatlerimiz, diplomatik politikalarımız, devlet geleneğimiz ve çok boyutlu gelecek projeksiyonlarımız öyle gerektirdiği için böyle davrandık/davranıyoruz.

ABD'nin bu yaklaşımıyla ne yolumuzdan sapacağız ne öfkeyle hareket edeceğiz ve ne de agresif bir romantizmle küskünleşeceğiz.

Geçmişte Ronald Reagan da o malum/meşum ve haksız kelimeyi söylemişti.
Ne oldu!..
Dünya yıkıldı ve biz de altında mı kalmıştık!..
Yine önümüze bakacağız…

Güya "müttefikimiz/stratejik ortağımız" ABD'nin küresel oportunizmde geldiği sınırsızlığı göz önüne alarak daha akıllı/akılcı, daha dikkatli, daha diplomatik şekilde farklı yol/yöntem ve enstrümanları da gündeme alarak yolumuza devam edeceğiz.

Oyunu kuralına göre oynayacağız.

"Kazan-Kazan" stratejisini daha iyi kurgulamak/planlamak ve uygulamak zorunda olduğumuzu yine ve yeniden düşünecek ve o minvalde yürüyeceğiz. Çünkü biz de, "kazan-kazan" politikasında bir şeyleri eksik yapmış/noksan bırakmış olabiliriz!..

Bize karşı başta ABD olmak üzere, "sözde dost/müttefik/ortak"ların bu yaptıklarından hareketle; menfaatleri için her zaman her şeyi yapacaklarını bir kez daha bilerek ve bilenerek hareket etmeye mecbur ve mahkum olduğumuzu bir kez daha idrak edeceğiz/etmeliyiz…

Haaa, bu arada;
Ülkesel menfaatler söz konusu ise; -ki, günümüz dünyasında da bu böyledir- Türkiye ABD'yi, ABD de Türkiye'yi yok sayamaz.
Kim ne derse desin, bu iki devlet küresel bir realite ve mihenk taşı gibidir.

Evet, kızgınız; Amerika'ya/Biden'a…
Ben de kızdım ve duygusal tepkimi ilk cümlelerimde dile getirdim.
Eeee… O kadar.

Ama bu ilelebet sürmez/süremez.
Devletler arasında küslük olmaz.
Daimi bir dostluk/düşmanlık da olmaz.

Yakın zamanda, belki bir iki ay içinde Türkiye-ABD/Erdoğan-Biden arasında yoğun/sıkı ve detaylı görüşmeler yapıldığını görebiliriz.

Arka kapı diplomasi her zaman işler; hele de böylesi anlarda…
Belki başlamıştır bile…
ABD bize göre biraz daha soğukkanlı,
Çünkü telefon görüşmesinin ertesi günü bu açıklamayı yapabiliyor.
Bu ne demek…

Yani diyor ki, ABD;
İhtilafa düşeriz/farklı düşünürüz/sıkıştırırız ama iletişimi kesmeyiz…
Çünkü ABD biliyor ki;
Afrika politikasında,
Afganistan, Libya, Irak, Suriye sorununda,
Türki Cumhuriyetler, Güney Asya ve Ortadoğu denkleminde hep ve daima Türkiye'ye ihtiyaç duyacaktır.

Bunun idrak ve bilincindedir.

Ama Amerika bu; babasına bile "havuç/sopa" stratejisini izler.
O yüzden de, hamaset/duygusallık/romantizm hemen sonlanmalı; mevcut durum ve kodlara göre konumlanarak "durmak yok, yola devam…" demeliyiz.

Olaya özellikle tarih bilimi/diplomasi/uluslararası siyaset vb. gibi boyutlarla bakmadım ve bakmayacağız.

O konuda sınırsız yorum/yazım/söylem zaten var ve hepimiz işitiyor/okuyoruz.
Somutluğu tercih ettim/ediyorum.
Gerçek bu: ABD başkanı soykırım dedi…
Dediyse dedi…
Ağıt da yok/küfür de….
Ne yapacağız.?
Önümüze bakacağız…


Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.


OGÜNhaber