Adamın biri, bisikletle sınırdan geçiyormuş.
Selesinde kocaman bir torba!
Gümrük görevlisi şüphelenmiş haliyle.
"Aç torbayı" demiş,
Açmış, kum çıkmış…
İki gün sonra, aynı adam ıslık çala çala gelmiş sınır kapısına, çıkış yapacak,
Selesinde gene torba…
"Aç" demişler,
Açmış, yine kum.
İki gün sonra, aynı adam pedal çevire çevire gelmiş sınır kapısına,
Selede gene torba!
Bu sefer, polis çağırmışlar, narkotikçi gözüyle incelemişler, nafile,
Bildiğin kum...
Delirecekler...
Bir, üç, beş, hep aynı manzara…
Adam geliyor geze geze,
Termal kamerayla bakıyorlar,
Kumu tahlil yapıyorlar,
Köpeklere koklatıyorlar,
Uyduyla takip ediyorlar, hikâye…
Kumun içinde başka bir şey yok.
Sadece kum…
Aradan yıllar geçiyor.
Emekli olan Gümrük görevlisi çarşıda rastlıyor o adama...
"İçim içimi yiyor" diyor,
"Bu saatten sonra bir şey yapamam sana.
Allah aşkına söyle, ne kaçırıyordun o torbayla?"
Adam cevap veriyor;
"Bisiklet."
Kum olur gidersin böyle; bakış açını değiştirmezsen…Al işte…
Adam madara ediyor,
Belki de bir yerleriyle gülüyordur; her defasında…
Kum gibi un ufak ediyor; senin güvenliğini, tedbirini ve aklını..
Sınır görevlilerini küçümsediğim sakın düşünülmesin.
Bu durum hepimiz için geçerli.
Bir problemi çözmek için çalışırız.
Çok bariz bir hata vardır; defalarca bakarız ama göremeyiz.
Çünkü bakıyor görmüyoruz.
Hep aynı noktaya odaklanıyoruz.
Kaldı ki; insan beyni sürekli aynı konu ve tehlikeye odaklanınca esası kaçırabilir.
Konuyla alakasız birisi gelir ve hem de üstünkörü bir bakışla “hata şurada” der.
Ben nasıl göremedim diye hayıflanırız.
Ama bu böyledir.
Görünenin arkasına nüfuz edip, farkedebilirlik farklı bir şeydir,
Değişik bir haslettir.
Einstein; "Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp, farklı sonuçlar beklemek deliliktir" der.
Ve ne yazık ki; bu delilik hali hep tekerrür eder.
Sosyal, siyasi ve ekonomik sorunlarla ilgili de durum benzerlik arzeder.
Seçmen neden bizi tercih etmiyor, denir.
Yaklaşım tarzını değiştirmez, başarısızlığın muhasebesini yapmaz ve seçmenle empati yaparak "neyi değiştirmem lazım" demezsen; kum olur gidersin.
Sandığa gömülürsün.
Gündem yapıcılar ve belirleyiciler de, bizi bu tuzağa hep düşürürler.
Asıl odaklanılması ve gündemde olması gereken sorunu unutturup, bizi suni gündemlere gark ederler.
Biz de sanki asli sorun, esas problem ve en güncel gündem oymuş gibi farkında bile olmadan uyar, angaje oluruz.
Uyanık olduğumuzu iddia ederek hem de…
Kimse bize kül yutturamaz diyerek…
Halbuki bırak külü; kumu bile yutmuşuz da haberimiz yok.
Hani deriz ya; "gözünü aç ve iyi bak" diye.
İyi bakabilmek, görünenin ötesine geçebilmektir.
Görünmeyeni, gizi, gizemi, görünende gizleneni fark edebilmektir.
Yoksa sonumuz bisiklet kaçakçısında sürekli uyuşturucu arayan sınır görevlilerinin acziyetine benzer.
Algılar uyuşturucu vb. gibi şeylerin kaçırılmasına odaklanmıştır, çünkü.
Bisiklete dair soru ve sorgu akla bile gelmiyor.
Kafa selede ve kafalar kuma sokulmuş halde.
Kum gibi karışmış akıllar.
Dikkatler kuma takılı kalmış,
Takıntı olmuş kum.
Bisiklet, kumda saklı ama görebilen yok.
Çünkü, aklederek bakabilen yok…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.