12 Mayıs tarihli yazımda İsrail'in Mescid-i Aksa saldırısını konu etmiştim.
Saldırı nedenlerini ele alırken de şöyle demiştim;Birincisi;
"İsrail'de, Netanyahu hükümet kuramadı ve görev muhalefete verildi.
Muhalefet ise bölük pörçük.
Netanyahu durur mu!..
Orantısız güç kullanarak Kudüs'te Mescid-i Aksa saldırısı başlattı.
Amaç; kitleleri radikalleştirmek ve muhalefetin hükümet kurmasını engellemek…"
12 yıldır yönetiyordu.
Ülke 23 Mart'ta, iki yıl içinde dördüncü seçime gitti.
En fazla milletvekilini yine Netanyahu'nun Likud Parti'si kazandı; 53 adet…
İsrail Meclis'i 120 vekilden oluşuyor.
İktidar olmak için 61 oy lazım.
Şuanda mecliste irili ufaklı 13 parti temsil ediliyor.
Bu ortam ve koşulda Netanyahu'nun ihtiyacı olan sayı sadece 8 sandalye.
Doğal olarak, ilk görevlendirme Netanyahu'ya yapıldı ve her türlü alternatif ve angajmanı deneyen; hatta hiç olmadığı kadar tavizler bile verebilen Netanyahu, hükümeti kuramadı.
Kendisine daha önce destek olup/birlikte hareket eden siyasetçiler bu defa uzak durdular ve ittifak etmediler.
Görev muhalefete verildi ve bugün gelen haberlere göre 8 birbirine benzemez partiler uzlaşma sağladılar.
Öyle ki; Filistinci Arap Parti'si de ittifakta, Filistin Devleti fikrine en sert karşı çıkan da…
Netanyahu ise hala direniyor ve hatta güven oylaması yapılana dek de, devam edecek gibi…
Çünkü aşırı "dindar Yahudiler ve milliyetçiler", muhalefet blokunda yer alan partiler ve liderlerinin evlerinin önünde gösteri yapıyor.
Netanyahu yaptırıyor desek yanlış olmaz.Çünkü dünden bugüne iktidar süreçlerine bakıldığında, kaybedecek o kadar çok şeyi var ki…
Buradaki asıl mesele şu;12 yıldır iktidar olan, halen de başbakan olan ve sandıktan da iktidar olmak için sadece 8 eksikle çıkan Netanyahu, neden hükümet kuramadı?..
Sorulması gereken bu…
Bence, benzemezleri bir araya getiren ve koalisyon kurduran en önemli belirleyici, Netanyahu antipatisi ve karşıtlığı oldu.
İktidar olduğu 12 yıl boyunca, yaptıkları/yapmadıklarıyla halkı ve partileri bu tercihe mecbur bıraktığı kanaatindeyim.
Ki, bunu yapan partiler İsrail Partileri…
Dahili konular ve ayrışmalarda oldukça tutucu ve son anda hep ittifaklaşıcı olan bir ülke, burası…
Yani İsrail, Yahudilik her siyasetin önünde olan bir ülke…
Böylesi bir yapı/tutuculuk ve fanatizme sahip İsrail halkı ve partileri Netanyahu'yu götürmek uğruna Arap Parti'siyle bile, bir araya gelebiliyor ise; oluşan Netanyahu aleyhtarlığını, varın siz düşünün.
Peki; nedir bu Netanyahu istemezliği ve aleyhtarlığı?..Çok zamandır Amerika ve İsrail seçimlerini ve devlet reflekslerini takip ederim.
Hangi dinamiklerin öne çıktığına/hangi tercihlerin belirleyici olduğuna ve siyasi duygu durumun neleri göze alıp alamayacağına, hep dikkat ederim.
Ama son iki senedir İsrail'de durum bambaşkaydı.
Netanyahu için tehlike çanları çalıyordu.
Hele de Trump'ın kaybetmesiyle Netanyahu'nun Amerika eli iyice zayıflamıştı.
Çünkü her fırsatta Filistin'li mazlumlara saldırmayı iç politik malzeme olarak kullanıyordu.
Bu durum, bırakın İsrail halkı ve kamuoyunu; ABD'yi bile bıktırıp, küresel ölçekte Yahudi haklarını savunma konusunda zorda bırakmaya başladı.
Yahudileri savunmak zaten zordur; hele de İslam coğrafyası ortasında korsanlık/işgal ve gasp ile kurulmuş bir devletsen!..Hal/durum/konjonktür sürekli bir dikkat/itina ve özen gerektirirken Netanyahu zulmetmeye/her gün daha da azmaya ve Filistin kanı dökmeye devam etti.
Eeee, Yahudi de olsa neticede insan; huzur/güvenlik ve sakinlik istiyor.
İsrail kamuoyunda ve siyasetinde de ABD nezdinde de Netanyahu durdurmadığı saldırgan tavrıyla sonunu kendi getirdi.
Yeni ABD yönetimi/Başkan Biden, Netanyahu'nun sonunu, inceden inceye biçerek getirdi.
Çünkü, gözlemlediğim kadarıyla yeni ABD yönetimi, İsrail'de halk ve o ülke siyasetinde popülaritesi düşen/hedefe konan ve seçmen desteği azalan siyasilerle hareketi tercih etmeyecekti ve etmedi de!..
ABD'nin İsrail için hami/baba/küresel koruyucu olması bu gerçeği değiştirmeyecekti/değiştirmedi de!..
Ve öyle de oldu.Siz, birbirine benzemez 8 partinin, sadece doğal ve spontane bir iradeyle mi koalisyon uzlaşmasına vardığını düşünüyorsunuz!..
Tabi ki hayır ve mutlak bir ABD etkisiyle…
Peki, Netanyahu bunu hak etti mi?..
Bence çoktan hak etti ve malum son mukadderleşti.
Gösterdiği olağanüstü gayrete rağmen hükümet kuramadı,
Ama yine durmadı, bu defa da muhalefetin kuramaması için olağanüstü çabaladı.
Sonucu başarısız kılmak için her yolu denedi.
Hatta Mayıs yazımda bahsettiğim gibi, durduk yere Mescid-i Aksa'ya bile saldırdı/saldırttı.
Fakat nafile…
Hatta, bayramda yapılan bu saldırıyla kredisini daha da tüketti.
Şimdiyse eminim ki; derin derin düşünüyor!..
Tam bir ölüm-kalım sürecinde.
Çünkü 2000-2007 yılları arası cumhurbaşkanlığı yapmış Likud Parti'li Moshe Katsav'ın iddia edilen suçlarla ilgili yargılanıp, 7 yıl hapse mahkum olduğunu düşünürsek; hükümeti muhalefetin kurması Netanyahu için zor günlerin başlangıcıdır…
Peki, bu koalisyon hükümeti başarılı ve uzun süreli olur mu derseniz;
Sanmıyorum,
Ve pek ihtimal vermiyorum.
Bu arada;İçinde bir Arap Partisi olsa bile, kurulan/kurulacak olan koalisyonun da Filistin konusunda mutedil/müşfik ve uzlaşıcı olacağını hiç düşünmüyorum.
Netanyahu'nun gitmesi ve bu koalisyonun gelmesi nedeniyle, Filistin'liler adına boşuna sevinmeyelim.
Benim nazarımda al birini vur ötekine.
Filistin'e saldırı/zulüm ve cinayet konusunda ilk başlarda göstermelik bir itidal olabilecek olsa da; Netanyahu'dan geri kalacaklarını düşünmüyorum, maalesef!..
Ama bir gerçek var.
Tüm politikasını saldırganlık/katliam/Filistin düşmanlığı üzerine kuran Netanyahu'nun İsrail'i ne hale getirdiği ve böyle bir koalisyonu bile kurdurabildiği,
Ve İsrail siyasetinde Netanyahu'nun sonunun geldiği…
Belki de, zulmettiği Filistin'lilerin ahı tuttu/tutuyor…
Allah her şeyi gören/bilendir.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.