Doğu Akdeniz yaşanan sıcak ortam ve Türk-Yunan ilişkilerindeki gerginlik bu eksikliği daha da ortaya çıkarttı.
Macron diye bir adam var.
Yunanistan'da ise Miçotakis diye bir basiretsiz.
Macron'a basiretsiz bile demiyorum çünkü Beşinci Cumhuriyet'in kurucusu De Guille'ün kemikleri sızlıyordur.
Durumdan vazife çıkartıyor.
Sarkozy de Libya'da öyle yapmıştı.
Hadi Fransa şatafatlı dönemlerine nostalji yapıyor ama Fransa ve Macron denen tarih bilgisi, basiret ve feraset yoksunu adamın gazına gelen Yunanistan'a ne demeli…
Miçotakis tribüne oynuyor ve klasik Türk düşmanlığı üzerinden konsolidasyona gidiyor.
Macron da gazı verdikçe veriyor…
Ama nereye kadar…
Yunan halkı isyan etmeyecek mi, sonunda.
Tarihin en büyük ekonomik krizlerinden birinden Almanya desteğiyle, henüz çıkmışsın.
Daha toparlanamamışsın bile.
Zaten Avrupa'nın şımarık çocuğu olarak çalışmayan, üretmeyen ama büyük bir şevkle tüketen bir ülkesin.
Kalkmışsın Türkiye ile krizden pirim toplamaya çalışıyorsun.
Hulusi Akar'ın "Yunan halkı Macron'a meze olmamalı" dediği gibi; daha ne kadar Macron tetikçiliği yapabilirsiniz ki…
Kaldı ki, Virüs Pandemisinin küresel ekonomiye vurgunu ortada…
Hal böyleyken sen kalkıp, olmayan kaynaklarını kullanarak 10-15 milyar Euro'luk savaş ve silah yatırımı yapacaksın...
Macron uçak verecekmiş…
Verir verir.
Sen de al bakalım; al da gör, ilk seçimde bunun siyasi maliyetini.
Almanya ve Merkel, Macron'a kızgın ama onun gazıyla hareket eden Yunanistan ve Miçotakis'e daha kızgın.
Güya AB'den Türkiye'ye yaptırım kararı çıkartacaklardı.
Hani nerede karar…
AB'nin derdi, başından aşkın.
Yeni Dünya Düzeni oluşurken tüm yük Almanya'nın sırtında.
İngiltere ise çekilmiş kenara; gelişmeleri izliyor.
Hal böyleyken şımarık çocuk problem üstüne problem yaratıyor.
Hem de Türkiye'yi muhatap alarak.
Yeni Küresel Sistemin odak noktası olan bir coğrafyayı hedef alarak.
Sanırım ki; Macron'un da, Miçotakis'in de ilk seçimde tepetaklak gideceklerini söylemek kehanet olmasa gerek.
Bugün Meis adasına gelmişler.
Yahu gelsinler, gezsinler, görsünler.
Geldikleri gibi de giderler.
Türkiye kamuoyuna seslenmek istiyorum.
Bakın, bugün Miçotakis de konuşmak ve diyalogtan dem vurmuş.
Hırladı, zırladı, bağırdı, çağırdı şimdi ise ayakları yere basmaya başladı.
Türkiye husumet ve kiniyle bir noktaya kadar, ancak.
Sonrası vahim olur ki; Miçotakis de bunun farkında…
Avrupa'nın Merkel ablası da galiba kulağını bükmüş ve Macron gazıyla hareket etmemesini tembihlemiş.
Bu noktada bizim sakin olmamız lazım.
Yok efendim Yunanlılar şunu yapmış,
Fransız Fırkateyni Yunan limanlarına gelmiş,
Savaş uçakları Güney Kıbrıs'a inmiş,
Yunanistan savaş uçağı alıyormuş,
Yunan askerleri Meis adasına gelmiş…
Beylik bir laf gibi düşünebilirsiniz,
Ama inanın hiç de öyle değil; devlet geleneği ve geçmişi olan bir ülke olarak Yunanistan'ın her sözüne ve soyut hamlesine cevap vermek gibi bir lüksümüz yok.
Büyük devlet takip eder, izler, bakar ve vakti gelince tek hamleyle olayı kapatır.
Çünkü Türkiye olarak Yunanistan'la aynı refleksle hareket edemeyiz.
Onlarla eşdeğerleşemeyiz.
Haaa…
Sakın ciddiye almayalım gibi bir şey söylediğim düşünülmesin.
En detayına kadar dikkat edeceğiz, dikkate alacağız, gözleyip takip edeceğiz, tabi ki…
Ama doğru zaman, doğru yer ve doğru hamle en doğrusudur ve Türkiye'nin yapması gerekendir.
Ki; Doğu Akdeniz, Güney Kıbrıs, Fransa ve Yunanistan krizleriyle ilgili Erdoğan'ın sergilediği tavır, tarz ve tutum Türkiye'ye yaraşan ve olması gerekendir.
Gerek "bedelse bedel" sözüyle ve gerekse de diplomasi, konuşma ve istişare kapısını açık tutmasıyla doğru olan yapılmıştır.
Aksi veya fevri bir durum ve tutum yanlış olurdu.
Bazen izlemek ve beklemek en doğru hamledir.
Çünkü Yunanistan'ın bu krizi uzatmaya gücü ve mecali yok.
Bugüne kadar da, Fransa ve Macron'un gazlamasıyla geldi, zaten.
Ama artık bu kriz, özellikle Yunanistan açısından sürdürülebilir değil.
Sanıyorum, görüyorum ve öngörüyorum ki; Yunan halkı Macron'a meze olmayacak ve Miçotakis hükümetinin olmasına da müsaade etmeyecektir.
Erdoğan'ın "biz bedel ödemeye hazırız. Siz de hazırsanız hodri meydan…" restini gördüklerini düşünüyorum.
"İstikşafi" görüşmelerin yeniden başlayacağı kanaatindeyim.
Bugünden itibaren bakıp, göreceğiz….
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.