Hizmet ve siyaset adamı, Necmettin Erbakan..


"Akıl, bir işin sonunu düşünmektir”
. Yani kârını, zararını çok iyi hesap ederek bir işe girişmektir. Çünkü son pişmanlık para etmeyecektir. Ve “ah keşke” sözleri, akılsızlığın neticesidir. Necmettin Erbakan

Dünyalık nimet ve etiketleri hiçe sayan hizmet ve siyaset adamı Necmettin Erbakan..

Merhaba Sevgili Ogün Gazetesi okurları yeni bir haftada daha sizlerle olmanın mutluluğu içerisindeyiz. Yüce Allah’ıma her yeni güne başlamak için uyandığım vakitlerde hep şükrediyorum. “Bir portre” yayın hayatına başladığı ilk günden bu güne bir hesaplama yaparsak, çoğunlukla portremizde yaşayan şahsiyetleri sağlıklarında kaleme aldığımızı fark edeceksiniz. Lakin ne zaman portre sayfamızda rahmetli olmuş bir dostumuzu veya önemli bir simayı kaleme alsam neden sağlığında onu anlatmadık diyerek üzülüyorum.

Bu sayımızda da duygusal ve hüzünlü bir atmosfer altında Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı ve eski Başbakanlarımızdan Rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı kaleme alacağım. Refah-Yol hükümeti zamanında Başbakan olan Necmettin Erbakan’ı Milletvekili Fethi Acar ile beraber ziyarete gitmiş ve ilk olarak Rahmetli devlet büyüğümüz ile o zaman tanışma fırsatı bulmuştum.

Sayın Erbakan ile yaptığımız sohbette gördüğüm ilim ve irfan gerçekten beni çok etkilemişti. Ülkeye sahip çıkma konusunda ki düşünceleri ile zarafeti hala zihnimde yerini korumaktadır. Ülke meselelerinden bahis ederken, gözlerinin içinin ışıldadığını hissettiren Başbakan Erbakan, bize bazı tavsiyeler ile yaşam çizgimizde faydalı olacak bilgiler de vermişti. O zaman ki! Yaptığımız sohbet benim yaşam ve dünya görüşümde bazı değişikliklere gitmeme de vesile olmuştur. Tüm Ülkemiz insanlarına başsağlığı diliyorum. Benim Erbakan hoca ile ilgili çok anım yok ancak değerli kardeşim Ferhat Yıldırım’ın Güzel Vatan Gazetemiz için yaptığı Erbakan hoca portresini görünce, ondan Ogün’de de hocayı senin kaleminden dinleyelim diye ricada bulundum. Oda tabi ağabey gururla deyince şimdi satırlarımın devamını Ferhat Yıldırım’a bırakıyorum.

Memleketin Kurtuluş reçetesini hazırlayan lider Öncelikle değerli Bir Portre Yazarı sevgili ağabeyim’in Necmettin Erbakan’ın anlatıldığı sayfada şahsıma yer ayırdığı için teşekkürlerimi iletir, değerli büyüğümüz, eski Başbakanımız ve hizmet adamı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a Allah’tan Rahmet, kederli ailesi başta olmak üzere tüm insanlığa sabırlar dilerim. Kader 16 yaşındayken arkadaşlarımızla yolumuzu Ankara’da ki Refah Partisi Genel Merkezine düşürmüştü. Hiç unutmuyorum Ankara ziyaretimizi Ramazan ayında gerçekleştirmiştik.
Gece Refah Partisi Genel Merkezinde bulunan misafirhane de geçirdik. Ardından sahur vakti geldi ve hep beraber yemekhaneye geçtik. Bizim gibi yurdun dört bir yanından gelen vatandaşlarla beraber yemeklerimizi yemeye başladık. Bir yandan da yanımdaki büyüklerimle sohbet ediyorduk. Birden salonda bir hareketlilik olmuştu. hareketliliğin sebebi Necmettin Erbakan’ın yemekhaneye partililerle beraber sahur yapmak için gelmesiydi.

GENÇLER OLMADAN UYGULANAMAZ
Erbakan Hoca’yı sahurda karşımda görünce çok şaşırmıştım. Evini çolunu çocuğunu bırakıp, buraya gelmesi bana fazla fedakâr bir tavır olarak gelmişti. O gece yaptığı konuşmada; gençlerin gelecek için çok önemli olduğunu vurgulayarak, memleketin kurtuluş reçetesinin gençler olmadan uygulanmasının imkânsız olduğunu belirtmişti.


ERBAKAN HOCANIN BAHİS ETTİĞİ GENÇLER BUGÜN KURTULUŞ REÇETESİNİ UYGULUYORLAR
Rahmetli Erbakan hoca o zaman bana söylediğini yıllar önce başka gençlere de söylemişti. İşte o gençler bu gün, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan, Milletvekili ve Kabine Üyeleri oldular ve bahis edilen reçeteyi uyguluyorlar.

BATININ EN GELİŞMİŞ TANKI “LEOPARD”LARIN ATEŞLEME SİSTEMİNİ YENİDEN PROGRAMLAMIŞTI
Bugün, Batı Blokunun en gelişmiş tankı olan Leopard tankının yüksek savaş etkinlikleriyle, en ağır şartlarda bile görevini yerine getirmeleri, olumlu şöhretinin doğruluğunu ortaya koymaktadır. 40 ton ağırlığında, 2 metre 62 santim yüksekliğinde 6 metre 94 santim uzunluğunda ve 3 metre 25 santim eninde olan leopard tankları 65 kilometre sürat yapabilmektedir. Top menzili 5.500 metredir. Motoru 4 zamanlı sıvı soğutuculu ve değişik tip yakıt yakan V10 tipidir. 4 vitesli hidrolik devirli olup elektro-hidrolik dişlidir. (Almanların 1. Dünya Savaşında Rusya hücumu sırasında bu tankların yakıtları donduğu ve çalışmadığı için, leopardların en zor hava şartlarında, üstelik hem benzin, hem mazot, hem gazyağı hem de gerekirse zeytinyağı ile bile çalışacak şekilde, bunların ateşleme sistemlerini Erbakan yeniden icat ve dizayn etmiştir)


Nisan 1977 tarihinde gazetecilere verdiği röportaj vasıtasıyla Necmettin Erbakan’ı kendi ağzından öğrenelim..

Gençliği, özel hayatı, politikaya atılışı ve siyasi mücadelesi ile kendi ağzından ve kendi anlatımıyla; “Necmettin Erbakan”

Necmettin ERBAKAN: Efendim bizim dedelerimiz kozan oğullarındandır. Kozan oğulları bugünkü Fethiye ile Adana arasındaki sahil bölgesinde hükümrandılar. Selçuklu Türklerindendir. Osmanlılara asker ve vergi vermekle beraber kendi içişlerine müstakil kalmışlardır. Bu hal Cennetmekân Sultan Hamit zamanına kadar sürmüştür. Sultan Hamit bu beyliğe son verildiğinde büyük dedemin ağabeyi son kozan beyi idi. Beylik son bulduktan sonra büyük dedem ve ağabeyi Sultan tarafından İstanbul’a getirilmişlerdir. Rahmetlik babam Mehmet Sabri Bey İstanbul’da bulunduğu zaman hukuk tahsili yapmıştır. O zamanın hukuk tahsili tabii… Kadı olarak göreve başlamıştır. Ve ilk görevi Muş’un genç kazasında olmuştur. Balkan harbi falan sırasında olabilir. Çünkü seferberlikte Erzurum’daydı. (Rus ve Ermeni saldırıları sırasında) O acıları yaşamıştır. Kendisi bundan sonra takriben 40 sene Türkiye’nin muhtelif yerlerinde kadılık ve ağır ceza reisliği olarak görev yapmıştır. Evet, 40 yıl bu görev esnasında Bingöl Genç’den başlayarak, Türkiye’nin çeşitli yerlerini dolaşmıştır, bu meyanda Kastamonu’da bulunmuştur. Tekirdağ’da bulunmuştur. Erzurum’da bulunmuştur. Sinop’ta bulunmuştur. Afyon, Kayseri, Trabzon… Buralarda kadı ve ağır ceza reisi olarak görev yapmıştır. Sinop’tayken, 29 Ekim 1926 yılında ben doğmuşum. Sinop’tan sonra Kayseri’de, Trabzon’da ve kısa bir süre de Afyon’da bulunduk. Benim nüfus kütüğüm Afyon’a kayıtlı idi. Oradayken nüfusa kaydedilmiş bulunuyor idik.

Kardeşlerinden hiçbiri baba mesleğini seçmiyordu
Biz 6 tane kardeşiz. En büyük kardeşim Ankara’da cilt ve deri hastalıkları profesörüdür; Nizamettin Erbakan. O’nun küçüğü İzmir’de göz profesörüdür; Selahattin Erbakan. Ben 3 numarayım. 4 numara Kemalettin Erbakan, İstanbul’da diş tabibidir. 5 numara kız kardeşimdir. Eczacılık Fakültesini bitirmiştir, ismi Atıfet Aydın, evlidir. Ondan sonra 6 numara mühendislik tahsil etmiştir ve serbest olarak çalışmaktadır. İsmi Akgün Erbakan‘dır. Görüldüğü gibi ailede büyük çoğunluk tıp ve mühendislik tahsili üzerindedir ve hiçbir tanesi de baba mesleğine intisap edememiştir. Hâlbuki rahmetli Pederim çok arzu ederdi…

İlk ezan sesini 4 yaşında duyuyor ve ruhuna işliyordu
Sinop’tan sonra Kayseri’ye geldik, Kayseri’de 5 sene oturduk. Çocukluğumuzun ilk dönemiyle ilgili hatıraların mekânı Kayseri’dir. O yıllardan hatırladığımız hadiseler Laleli Cami’siyle ilgilidir. Bu bir Selçuklu Camisidir. Çocukluğumuz Laleli Cami’sinin avlusunda oynayarak geçmiştir. Ve ramazan günleri camide birçok yaşlı insanların sükûnet ve vakar içinde camiye girip çıkışlarını hala hatırlarım. Ve yine Kayseri’de ilk defa bir Cuma günü ezan sesini duyduğumu hatırlıyorum. 3 veya 4 yaşında idim. Bir sene önce Kayseri’ye gittiğimiz zaman, çocukluğumuzda oturduğumuz evler duruyordu. Bu evleri gezdik. O vakitler oturduğumuz ev, hacı İbrahim Efendi isminde bir muhterem zatındı. Asıl ev kısmını bize vermişti…

Kendisi onun yanındaki kulübe gibi kısmında oturan çok değerli bir insandı. Şimdi onun torunu bizim oturduğumuz evde oturuyor. Gittiğimiz zaman o genç çocuk bize evi gezdirdi. Fakat evin içerisindeki her noktayı benim ondan çok bilmeme hayret etti. Meselâ evin merdivenin altında bizim, söğüt dallarından yaptığımız düdükleri koyduğumuz taşın oyukları vardı. Tabii, o oyukları adamcağız ne bilsin, şurada şunlar var, şunun arkasında şunlar var, dedikçe şaşırıyordu.

İstanbul Erkek Lisesi’ni birincilikle bitirdi
İstanbul Erkek Lisesi’nden sonra Teknik Üniversite’ye girdik. Aslında İstanbul Erkek Lisesi’ni birincilikle bitirmiştik. Teknik Üniversiteye isterseniz imtihansız girebilirsiniz dediler. 30 kişi imtihansız girmişti. Ben bunu kabul etmedim, imtihana girdim. Bu imtihana aşağı yukarı 2 bin talebe girmiş idi. İlk 10 kişinin arasında derece aldık.

Tarihin ilk ayakkabılı eylemi Erbakan’ın Milli Sanayi mücadelesiyle yapılıyordu
Her ne kadar Irak'lı El Zeydi'nin Bush'a fırlattığı ayakkabı tarihe geçmiş olsa da, dünya da ilk ayakkabılı protestonun patenti de bize ait çıktı. Hem de tam 50 yıl önceki bir olaydı. Peki, ayakkabıyı fırlatan ile muhatap olan kim olmaktaydı?

Yıl 1961. Yer Ankara... Birinci Otomotiv Sanayi Kongresi yapılmaktaydı. Kongreye katılanlar arasında işadamları, bürokratlar, mühendisler, gazeteciler vardı. Kongre'nin öncülüğünü yapan isimse daha sonra Türkiye'nin siyasi hayatına damgasını vuracak olan Prof. Dr.Necmettin Erbakan’dı.
Erbakan,1956 yılında daha 30 yaşında iken Gümüş Motor Fabrikasını kurarak Türkiye'nin ilk büyük sanayi hamlesini gerçekleştirmiş, yine 1960 yılında Ankara'da yapılan Sanayi Kongresinde ilk kez "Türkiye'nin kendi otomobilini üretebileceği" fikrini ortaya atmıştı. 1961 yılındaki Otomotiv Kongresi bu çabaların bir sonucu toplanmıştı. Kongre salonu oldukça kalabalık ve heyecanlıydı. Salonda Türkiye'nin kendi otomobilini üretebileceğinin inancı ile heyecanlanan mühendislerin yanı sıra, yerli otomobil fikrine karşı çıkan işbirlikçi Masonlar da bulunmaktaydı. Kürsüye çıkan bir konuşmacı salondaki heyecanın aksine otomotiv sanayinin zorluklarından bahsetmekte ve yerli otomobil fikrine karşı çıkmaktaydı. O sırada ön sıralarda oturan genç bir mühendis, bir kürsüde konuşan kişiye, bir de ayakkabılarına bakmaktaydı. Makina Kimya Endüstrisi'nde (MKE) çalışan Erbakan’ın Millici ekibinden olduğu anlaşılan mühendisin ayağında kurumun yeni dağıttığı postallardan vardı.

Konuşmacının; "Bursa'da şeftali üretmek otomotiv üretmekten hem daha kolay hem daha kazançlıdır" dediği anda da ortalık karışmıştı. "otomotiv yerine şeftali üretmeyi" önermesine dayanamayan genç mühendis ayağından çıkardığı postalı kürsüdeki konuşmacıya fırlatmıştı.

MKE'li vatansever: "Bize otomobili siz ürettirmiyorsunuz, sizler bizi batıya mahkûm ve mecbur ediyorsunuz" diye bağırmaktaydı. Ve bu genç mühendiste Erbakan gibi, milli ve yerli kalkınma sevdalısıydı. Herkes unutmuş olsa da işte bu olay ilk ayakkabılı protesto eylemi olarak tarihe geçmiş bulunmaktadır. Artık yazmak zorundayız. Her şeye rağmen Türkiye'nin ilk yerli otomobili "Devrim"i yapma fikri bu kongre'nin sonucunda ortaya çıkmıştır. Yapılmıştır da... Ama biliyorsunuz benzin koymayı unuttukları() için yürümemiş ve öylece kalmıştır. Oysa, Erbakan ilk yerli otomobil fikrini 50 yıl önce ortaya attığında, ne Kore'nin Hyundai'si, Ne İran'ın Samand'ı, ne Hindistan'ın Tata'sı, ne Çin'in Cherry'si vardı. Ne kadar acıdır ki, şimdi sokaklarımız Hyundai, Tata, Cherry ile dolup taşmaktadır.





OGÜNhaber