Her fırsatta, köy kahvehanesinde sohbeti dinlenirmiş.
Bir nevi 'Ekmek Teknesi'nin Heredot Cevdet'i gibi…
Son zamanlarda köydeki gençler içki, sigara ve kumara düşkün hale gelmişler.
Hal böyle olunca; köyün, bu sözü dinlenen kişisi kahve sohbetlerinde sık sık içki, kumar ve sigaranın kötülüklerinden söz etmeye başlamış.
Birgün ahali yine bir kahve sohbeti sonrası derler ki:
" - Hocam..! (muteber gördükleri için Hocam derlermiş)
Siz, sık sık içki, sigara, kumarın kötülüklerinden söz ediyorsunuz da..!
İçki sizin oğlanda.. !
Kumar sizin oğlanda.. !
Sigara sizin oğlanda.. !
Bizim oğlanları da sizinki ayartıyor.
Sizin oğlanı vazgeçirebilseydiniz…"
Köylünün Hocam dediği bu kişi eve gider, oğlunu karşısına alır, olanları bir bir anlatır.
" - Oğlum.. !
Gel vazgeç.
Yoksa, ya başka yere taşınacağım, ya da, bir daha ahalinin yüzüne bakamam."
Oğlu dikkatle dinler.
"- Haklısın Babacığım.
Yalnız bir koşulum var; bu akşam birlikte içelim, sonra dilime değdirmeyeceğim,
Sigarayı da bırakacağım, kumara da tövbe edeceğim."
Adam düşünür; ne yapsın, kabul eder..
Akşam oğlan mangalı yakar,
Üç beş pirzola, üç beş köfte, kavun, iyisinden beyaz peynir, yetmişlik boğma rakıyla masayı donatır.
Adam, bir tövbe-estağfurullah çeker ve oğluna eşlik eder.
Gece yarısına doğru içkiler, mezeler biter.
Oğlan masayı toplarken;
" - Teşekkür ederim Babacığım, sen beni kırmadın,
Ben de sözümde duracağım, seni mahcup etmeyeceğim.."
Tabi, bizim bilge adamın keyfi yerinde…
Oğluna döner;
" - Bak oğlum…
Kumarı bırak..!
Sigarayı bırak..!
Ama rakı için acele etme; şu kavun mevsimi bir geçiversin..."