İlber Ortaylı:"Acil. Acil. Acil. Dünya inşaat sektöründe ilk sırada yer alan bu ülkenin müteahhitleri nerede? İş makinaları nerede? Vinçler, Ekskavatörler acilen bölgeye sevk edilmeli. Şu an zamanla yarışılıyor. Yarın çok geç olabilir. Binlerce insan büyük umutlarla iş makinalarını bekliyor…"Acıyla takip ediyorum!Gayretli, çaresiz, acılı ve sorumlu insanlarımızın çabasını,
Dişiyle-tırnağıyla
"bir kişiyi daha canlı çıkartabilir miyiz" mücadelesini, içim acıyarak ve gözlerim dolu dolu takip ediyorum.
İnsanın bir vinç, bir kepçe, bir dozer gibi iş makinası olası gelir mi!
Evet, benim iş makinası olasım geldi/geliyor!
Neden biliyor musunuz?Enkaza dört elle saldıran ve adeta tırnağıyla kazıyan insanların, dev bir beton bloka/tablaya denk gelmesiyle birlikte yaşadıkları üzüntüyü, kederi ve çaresizliği görünce; içimden, "keşke iş makinası olsam da; o beton bloku kaldırsam" diye canım yandığı için!
Haksız mı İlber Ortaylı Hoca!Evet, neredesiniz makine parkıyla övünen yüce müteahhitler,
Neredesiniz,
"inşaatta dünyada ilk beşteyiz" diyen, saygın iş adamları!
Neredesiniz, inşaat sayesinde
"sıfırdan milyonerliğe" koşan ve servetine servet katan kerameti kendinden menkul,
"taahhüt bizim işimiz" diyen inşaatçılar!
Size değil,
Paranıza-pulunuza da değil,
Hatta yaptığınız binalara da değil; kepçenize/vincinize/buldozerinize ihtiyacı var bu milletin!
Şimdi yoksa ne zaman?İnsanımız ölüyor; görmüyor musunuz!
Bir makinanız, onlarca insana cansuyu olacak/canlandıracak ve kurtaracak.
Bir evladı babasına, bir anneyi evladına kavuşturacak!
Çok şey mi istiyor bu millet sizden.
Hanımlar/Beyler,Düşünmeyin bile,
Hemen gönderin şu makinaları.
Hoca'nın dediği gibi, emin olun ki;
"yarın çok geç olacak", canlar yitecek ve vicdanlar kanayacak!
İnsan eliyle, iş makinalarıyla dev gibi dikilen ama karton misali devrilen binalar yine bir insanı/insanları eziyor, boğuyor ve öldürmeye doymuyor; görmüyor musunuz!
Kalkmıyor/kaldırılamıyor arkadaş;
O tonlarca beton yığınları, insan eliyle kaldırılıp da; ölüm uykusundaki insanlarımıza ulaşmaya yol vermiyor!
"Sesimi duyan var mı!" haykırışları bitmiyor,
"Yardım eden yok mu!" yakarışları dinmiyor!
Çok kızgınım/kırgınım ve başta kendi kendimden olmak üzere, insan olduğumdan utanıyorum!Böylesi yaşanan her felaket esnasında ve sonrasında,
"Şöyle yapmalıyız/böyle etmeliyiz. Şuna müsamaha göstermemeli, şöyle iş yapanlara taviz vermemeliyiz.." deyip deyip; sonra, hiçbir şey olmamış gibi/balık hafızalı davrandığımız için, insan olduğumdan utanıyorum!
"
Yok efendim, keskin ve kati tedbirler alacağız,Vay efendim, en katı kuralları getireceğiz,Aman efendim, tavizsiz kanunlar çıkartacağız ve bir daha böylesi acılar yaşanmasına asla müsaade etmeyeceğiz" diye naralar atıp; sonra celladına aşık mazoşist misali, malzemeden çalan/yuva diye tuzaklar yapan/ev diye mezar satanlara alkış tuttuğumuz için utanıyorum ve herkesin de utanması lazım!
Eğer insan isek,
İnsanlığımızın kırıntısı kalmışsa,
Vicdan denen mefhum bir nebze olsun hala varsa,
Böylesi, Cumhuriyet tarihimizin en büyük felaketi sonrası, başımızı iki elimizin arasına alır/düşürür ve yapılması gerekenleri yaparız!
Hem de, en katı/sert ve tavizsiz şekilde…
Hammurabi diye bir adam var,Milattan Önce yaşamış ve Birinci Babil Krallığı'nın altıncı kralıdır.
Adıyla anılan kanunlarıyla meşhurdur.
Kanunnamesinin 229. Maddesi ne der biliyor musunuz?
Belki biliyorsunuzdur/okumuşsunuzdur ama ben yine de yineleyeyim;
"Bir usta herhangi biri için bir bina inşa eder ve yapılan ev yeterince sağlam olmayıp sahibinin üstüne çökerek ölümüne sebep olursa o inşaatı yapan ustanın başı uçurulur!.."Peki Hammurabi bu hükmü getirdiği için inşaat ustalarının
(müteahhit) düşmanı mı idi,
Veya ülkesinin imarını istemediği için mi bu maddeyi koymuştu!
Yahut da, sürekli zorluk çıkartan/suyu yokuşa süren ve bürokrasiyi artırmaktan haz alan bir hükümdar olduğu için mi böyle keskin bir maddeye gereksinim duymuştu!
Yoksa insan hayatını hiçbir şeye değişmeyen/herkesi, işini düzgün yapmaya sevk eden veya hile ve haksız kazancı içinden dahi geçirenlere,
"…sakın ha; aklından bile geçirme. Asla tavizim olmaz ve kısasa kısas hükmünü en sert şekilde uygularım" kararlılığını göstermek ve böylesi bir konuda yoruma mahal vermeksizin "kanuni netlik esastır" gereğini ve pratiğini ilan mı etmek istemişti?
Evet aynen bunu istemiş ve bunu yapmıştı.
Bu hükmü kanun maddesi yapmakla, basit/sade/yalın şekilde, bu konunun tartışmaya bile açık olmaması gereğini, kör göze dahi sokmak istemişti!
Arkadaşlar,Defalarca yaşadık/yıkıldık ve yüzlerle öldük!
Defalarca söz verdik/yapacağız ve bu defa taviz olmayacak dedik!
Sonuç?Verdiğimiz her sözü yedik,
İhanetlerimize yenilerin ekledik,
Hadi kendimizi geçtik ama çocuklarımızın dahi ölümüne yol verdik.
Yani bir şey yapmadık.
Hatta kendimizi bile kandırdık,
Celladımızla kurduğumuz ahlaksız ilişkiye, kaldığımız yerden devam ettik ve bugünkü felaketle yüz yüze geldik!
O halde şimdi soruyorum:İnşaat konusunda, Hammurabi gibi bir kanun mu yapacağız,
Yoksa,
"ölen ölür kalan sağlar bizimdir" umursuzluğuyla;
"alan razı satan razı" diyerek, ölmeye ve öldürmeye/ölü seviciliğe/ölümcül melankoliye devam mı edeceğiz?
Son olarak;Burada iktidarı mı/muhalefeti mi yoksa müteahhitleri mi eleştirdiğimi düşünmeye çalışmayın.
Çünkü herkesi/hepimizi eleştirdim.
Gereği gibi kanunu çıkartmayan siyasetçiyi seçen kim? Biz!
Kanunu uygulamayan belediye başkanlarına oy veren kim? Biz!
Hiçbir şey olamayanı müteahhit yapan kim? Biz.
Kötü inşaat yapan müteahhitin makyajlı evlerine itibar edip; sormadan sorgulamadan/sağlam mı değil mi demeden aymazlık içinde satın alan kim? Yine biz!
O yüzden herhangi birini muhatap almadım ve bir siyasi bir mesaj vermedim!
Mesaj hepimizedir!
Çünkü sorumlu hepimizdir!
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.