Hakeme atılan yumruğun Türkiye'nin imajına ve toplumsal huzura maliyeti!..

Biz böyleyiz; "neler oldu/yapılması gereken neler yapılmadı/neden dolayı bu noktaya geldik" demeyiz.
Sadece sonucu/olayı ve yaşanan vahameti görür, görünene odaklanır ve sadece onu konuşuruz!
Ne oldu/ne olmuştu?
Ankaragücü başkanı Ankara'da oynanan maç sonrası hakemi yumrukladı.
Bununla da kalınmadı; yere düşen hakeme acımasızca tekmeler atıldı!..
Başka bir deyişle, şiddetin sıradanlaşmasını/şu veya bu şekilde yücelen/yüceltilen, yükselen/yükseltilen sıradanların, kuralları iplemeyerek kendi kurallarını sahaya sürmesinin dayanılmaz hafifliğini yaşadık!
Bu olay kimin işine yarar?
Ankaragücü'nün mü/Türk futbolunun mu yoksa toplumsal huzurun mu?
Cevap;
Hiç kimsenin…
Kime zarar verir?
Türkiye'nin uluslararası imajına,
Türk sporuna/Türk futboluna,
Toplumsal barış ve huzura,
Kısaca herkese!..

Olay vahim/olay lanetlik/olay rezil ve alçakça…
Amenna,
Ama arkadaşlar, olaylar bu hale nasıl geldi ve nasıl bu hale geldik!
İçimizde nasıl bir hunharlık birikmiş ki yere düşen bir hakemi tekmelemekten geri durmadık!
Gelin, sebebini birlikte irdeleyelim;
Sebep kanun/kural/yönetmelik ve ceza olmaması değil; kuralların/kanunların ve ceza faktörünün adil/eşit/yerinde ve zamanında herkese aynı uygulanmamasıdır!
Yoksa emin olun yasal bağlamda ve kurallar çerçevesinde hemen her şey var ve oldukça da net.
Ama uygulama olmazsa en iyi kuralı da/kanunu da çıkartsanız ne yazar ki…
Buyurun işte,
Sonuç ortada…
Bu olmaması gereken olay/bu yaşanan utanç verici hadise ve ülkemizi cümle aleme rezil eden bu yumruk bağıra bağıra geldi!

Arkadaşlar!
Futbol kulüpleri olduğu için Futbol Federasyonu Başkanlığı var.
Kulüpler olmasa federasyona ne gerek olur ki…
Süper lig ve alt lig kulüp başkanları feryat ediyor,
Adaletsizlikten dem vuruyor,
Hakem/VAR kararlarından canlarının yandığını söylüyor ama duyan var mı; yok!..
Sorumlusu kim?
Sadece federasyon mu/kanun yapıcılar mı/kamu otoritesi mi?
Hayır,
Sorumlu sen/ben/o/onlar,
Hepimiz!...
Neden?
Çünkü kurallara uymayı/kanunlara riayeti/usule uygun davranışı mülayimlik ve acizlik olarak düşünüyoruz.
Sosyolojik refleksimiz böyle maalesef…
Kuralları delmek/by-pass etmek/arkadan dolanmak için sergilediğimiz enerjiyi işimizi daha iyi yapmak/başarılı olmak ve çabalamak için kullansak, emin olun daha büyük başarı kazanırız.
Ama yok,
İlla, arkadan dolaşacak ve kuraldışı kazançlar elde edeceğiz!
Yoksa, sanki başarının tadı olmuyor!
Bu neyi getiriyor?
Altta kalanın canı çıksın,
Kurallar benden yana esniyor ise harika/süper/her şey çok güzel, benim aleyhime işliyor ise kural da kötü/uygulama da kötü/ her şey kötü!..
Dün birine yapılan kuralsızlığı veya ihlali yahut da haksız uygulamayı görmezden gelirsen; hayat böyledir işte, aynı kural döner dolaşır gelir ve seni de vurur!
Tam bu noktada ise feryat başlar;
"Neden böyle oluyor/nasıl böyle yapılabilir! Haksızlıklar neden bizi hedefliyor!"
Ama arkadaş,
Dün başkasına yapılırken sesin çıkmıyordu,
Dün başkası feryat ederken sağırdın,
Dün kural uygulaması veya daha spesifik söyleyişle, hakem kararları/hataları işine gelirken sus-pus haldeydin!
Sonra peki?
Sonrası malum!
Sonrası yumruk/sonrası kavga/sonrası illegalite!..
Sonrası, şiddetin sıradanlaşması/kuralların unutulması ve güçlünün sahaya inmesi!..
Demem o ki; Ankaragücü maçında yaşanan elim ve lanet olay bir sonuçtur!
Anlık bir sinirin/o maçta olanların ve Halil Umut Meler'in o maçtaki uygulaması değil; çok zamandır süregelen haksız uygulamaların sonucudur!

Arkadaşlar!
Bardağı taşıran son damladır deriz.
Yok yok; bardağı taşıran bardağın dolması/dolu olması/taşmaya ramak kalmasıdır.
Evet, görünürde son damla suçlu ama bardağı son damlanın taşırması noktasına getirenlerin/yaşanan süreçlerin/bardağı dolduranların hiç mi suçu yok!

Sonuç:
Bir olay yaşandı,
Kazananı hiç yok ama kaybedeni çoktan da çok!
Peki bu olay ders olur mu?
Keşke olsa/keşke bu olay milat olsa/keşke kural uygulamasına dair objektiviteden taviz verilmeyecek olsa…
Keşke, bırakın hata yapan hakeme yumruk atmayı/yumruk atmak akıllardan bile geçmese!
Keşke, yapılan hatalara rağmen hakemlerimizde art niyet olmasa ve adil yönetim esas alınsa!
Keşke, kurallar uygulanırken, kimse sen/ben/o ayrımı yapmadan "kurallar herkesedir/herkese eşittir ve herkesi bağlar!" inancıyla hareket etse…

Ümitli miyim?
Değilim…
Neden?
Birkaç gün sonra yeni yeni olaylar/konular/gelişmeler gündemi işgal etmeye başlayacak,
Bu olay unutulacak,
Yumruk atan attığıyla yiyen yediğiyle kalacak; kuralsızlık veya uygulamada adaletsizlik kaldığı yerden devam edecek!..
Son cümle:
Bugüne kadar pek çok noktada olmazı olduran/klişeleri yıkan, bu olaya da öncelikli olarak ve en üst ilgiyle eğilen Cumhurbaşkanımız, "hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktır" pratiğini öne çıkartarak masaya yumruğunu vurur ve kural uygulanmasında hata veya ihmali olanları ayırt etmeksizin oyundan alır adil uygulama konusunda tavizsizliği öne çıkartır!
Ki buna inanıyorum,
Ama Cumhurbaşkanımız nereye yetişsin ki!..
Bu yüzden de, her şerde bir hayır vardır demek istiyorum ama tutunacak bir dal bulamıyorum.
Çünkü bu bozulma ve çürüme topyekûndur ve ancak topyekûn bir silkiniş/uyanış ve objektiviteyle durdurulabilir!
Ne yazık ki en üzüldüğüm şey de şudur:
Ben de dahil; hepimiz her şeyi Cumhurbaşkanımızdan bekliyoruz!..



Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber