2021’de girdiğimiz/girdirildiğimiz Gri Liste’den bugün itibariyle çıktık…
Acaba neden girmiştik neden çıkartıldık?
Asıl sorulması gereken soru bu…
Önce “Gri Liste” ne demek; ona bakalım:
FATF (Financial Action Task Force) diye bir kuruluş var,
Türkçesi Mali Eylem Görev Gücü…
Bu kuruluş 1989 yılında G-7 ülkeleri olan ABD/Almanya/Japonya/Fransa/Kanada/İngiltere ve İtalya tarafından kara para aklamanın uluslararası alanda önlenmesi amacıyla kurulmuş.
OECD’ye (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) bağlı bir örgüt...
Kuruluş amacı olarak pek çok madde sıralansa da, temel vizyonu ve öne çıkartılan esas argümanı terörün finansmanı ile mücadeledir.
Toplam 39 üyesi vardır.
Türkiye, Eylül-1991 tarihinde FATF denilen bu kuruluşa üye olmuştur.
Bu örgüt, “Kara Para/terörün finansmanı/şeffaflık/vergi kaçakçılığı/İnsan kaçakçılığı vb.” gibi konularda ülkeleri inceler ve bir karara varır.
Bu karar sonrası “Gri Liste”ye alınırsanız artık sıkıntıdasınızdır.
Yabancı yatırımcının uğramayacağı ve finansal işlemlerine şüpheyle bakılan bir ülkesiniz demektir.
Peki bu kurum/örgüt kimin kontrolünde?
Veya gerçekten bağımsız/hakkaniyetli ve objektif işleyen bir örgüt mü?
Arkadaşlar!
Nasıl, 1944’de dolar “rezerv para” yapılırken,
Yani uluslararası ticarette kullanılacak para birimi “dolar” olurken,
Eş zamanlı olarak kurulan “Dünya Bankası/IMF” gibi düzenleyici ve denetleyici müesseseler uluslararası bağımsız ve küresel iyilik meleği yardımsever kuruluşlar olarak lanse edilirken;
Bunun böyle olmadığı, her şeyin ve hepsinin hakiminin Amerika ve dolayısıyla da “Aklı/Gücü/Parayı/Silahı” elinde tutan Paranın Sahipleri olduğu herkesin malumu olduğu gibi, FATH denilen “Gri Liste”ci bu örgütün de sahibi/yöneteni/hükmedeni yine aynı kişiler/güçler/merkezlerdir.…
Uygun gördüler veya işlerine öyle geldi; Türkiye listeye alındı,
Uygun gördüler veya işlerine böyle geldi; Türkiye listeden çıkartıldı…
Bunu söylerken de şu realiteyi asla gözden ırak etmemek lazım:
Türkiye de bu listeye girmek için adeta her türlü “kara ve gri eylemi” işlemekten imtina etmedi maalesef!..
Yani o birilerinin ekmeğine yağ sürdü durdu!
Bir şey daha var:
Bu sıralar Maliye bürokratları harıl harıl “vergi paketi/reformu” hazırlıyor.
İktisatçı Mahfi Eğilmez konuyla ilgili bir değerlendirme yapmış:
“2023 itibariyle Türkiye’ GSYH’sı 1,1 Trilyon dolar.
Bunun yüzde 30’luk kısmının (yaklaşık 300 milyar dolar/1,6 Trilyon Lira) kayıt dışı olduğu söyleniyor. Söylemekten de öte, kuvvetle muhtemel şekilde belirtiliyor.”
Eğilmez’in vurguladığı can alıcı nokta ise şu:
“Ne yazık ki bu sağlıksız yapıyı düzeltebilmek,
Kayıt dışı ekonomiyi kayda almak,
Vergi dışı servet ve gelirleri vergilendirmek için eksik de olsa, küçücük bir umut ışığı olan gider incelemesi düzenlemesi bile tasarıdan çıkarılmış!”
Hal böyleyken,
Ve üstelik bayram değil seyran değilken; acaba neyin karşılığı olarak “gri listeden” çıktık/çıkartıldık?
Çok iyi biliyorum ve bilenler iyi bilir ki bu adamlar, bir şey almadan asla bir şey vermezler!
Peki listeden çıkmak bir başarı mı?
Evet, çıkmamız iyi oldu ama aslolan ve asıl başarı listeye hiç girmemekti!
İkinci bir Konu:
Türkiye gündemine daha doğrusu iktidarın gündemine yeni giren bir konu var.
3. Dünya Savaşı riski…
Efendiler!
Ama bu savaş başlayalı zaten çok oldu ki…
Şunu anlamakta zorlanıyorum; neden çıkacak bir dünya savaşının Birinci ve İkinci Dünya savaşlarına benzer şekilde çıkması bekleniyor,
Veya neden öyle tahayyül ediliyor!
Elin oğlu, yeni savaş formülasyonlarını yıllar önce yazdı/muhtelif şekillerde test etti ve şimdi de sahneye sürdü zaten!
Askeri, teknolojik, enformatik, diplomatik, ekonomik, kültürel ve diğer taktikleri de kapsar şekilde “hibrit/lineer olmayan/asimetrik/psikolojik” boyutta olabildiğine devam ediyor ama galiba bir tek biz ve bizim devletlülerimiz bunun farkında değiller veya henüz farkına vardılar!
Arkadaşlar!
Anadolu tabiriyle “Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti!”
Bizler anti-Amerikancılık/anti-Kapitalizm vb. gibi kavramsal hamasetle uğraşırken veya “Büyük Doğuculuk/Rusyacılık/Çincilik” yaparken, “cambaza bak cambaza” kabilinden Ukrayna-Rusya savaşına, Ortadoğu’da İsrail’in Gazze’yi yok etmesine, Suriye’de açılan dipsiz savaş kuyusuna bakarken, birileri küresel dengeleri yerinden oynatacak pahada ağır yükte hafif çip üretimini Tayvan’dan Amerika’ya taşıdı bile…
Bizler ise hala “doların hakimiyeti sona eriyor” diyerek oyunda oynaşta ve havaya yumruk sallama derdindeyiz!
Yıllardır yazıyorum;
“Yeni Dünya Düzeni/Yeni Parasal Sistem için tren yola çıktı,
Hazırlık yapanlar ve doğru safta yer alanlar yok olmaz veya hasar görmez veya az hasarla süreci atlatırlar diye bas bas bağırıyorum!”
Bilindik savaş yöntemlerinin çok çok fevkinde yeni hakimiyet ve savaş enstrümanları sahne alıyor ve daha da genişleyerek artacak diye anlatıp duruyorum ama sanki fantastik bir hikaye anlatıyormuşum gibi algılıyor millet!
Buyurun işte!
“Bilgi-Savaş-Yapay Zeka” üçlemesi gündemin ana konusu haline geldi!
Dünyanın herhangi bir yerinde olan herhangi bir olay asla spontane ve doğal şekilde olmaz/olamaz derken, tam da kastettiğim bunlardı.
Siz daha durun; bunlar da ne ki…
Çok yakın zamanda,
Belki de birkaç yıl içinde, elin oğlu bir tuşa basarak hedef coğrafya ve ülkeleri kilitleyecek,
Uçakların kalkamayacak/finans ve bankacılık sistemin çökecek/
Elektriklerin kesilecek,
Suların içilmez hale gelecek!
Hatta bindiğin lüks arabandan dışarı çıkamayacak, bir hücrede esir gibi olacaksın!
Kovid virüsüyle oluşturulan Pandemi sürecinde olduğu gibi, istedikleri coğrafyaları/ülkeleri/devletleri ve hatta gerekirse tüm dünyayı kilitleyebilecekler!
Hal ve ahval böyleyken,
Büyük Oyun tüm parametreleriyle sahne alırken Türkiye olarak biz ne yapıyoruz?
Önümüze koyulan gündemlerle oyuncak oynuyor,
Türk’ün Türk’e propagandasını yapıyor,
Daha da içe kapanıyor, kayıkçı kavgasını harladıkça harlıyor,
Söz ve söylemsel atışmalarla sidik yarıştırıyoruz!
Sonra da kalkıp “çıkacak 3. Dünya Savaşı için her şekilde hazırız!” diye hava yapıyor,
“Yaşasın! Gri Listeden çıktık” diye sevinç naraları atıyoruz!
Ne söylenir ki!
Allah akıl/fikir/basiret/feraset versin!
Üçüncü bir Konu:
Normalleşme ve Yumuşama Sürecinden bahsedildi.
Merak ediyorum;
Normal bir şey kaldı mı da “normalleşmeden” bahsettik/bahsediyoruz?
Sizce Erdoğan ile Bahçeli arasında yaşananlar normal mi?
Erdoğan ile Özgür Özel görüşmeleri ve sonrasında yaşananlar normal mi?
14-28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı ve 31 Mart 2024 Yerel Seçim sonuçları normal mi?
Önce israfın dibine vurup sonra tasarruf önlemleri alınması normal mi?
Ekonomik hasarın sebebi başka iken, çözümü vergi artırmakta/kemer sıktırmakta ve kısaca halka yüklemekte aramak normal mi?
Sinan Ateş Cinayetiyle ilgili yaşanan gelişmeler ve işleyen süreç normal mi?
Son olarak;
Amerika’da mevcut başkan kaybedip yeni bir başkan kazanırsa devir-teslim törenine kadar eskiler gelecek olanlarla görüşmeler yaparak kamusal bilgileri ve kurumsal sırları teslim ederler.
Buradan hareketle;
CHP heyetinin Maliye Bakanı ile görüşmesi çok normal mi yoksa başka bir esprisi var da biz mi bilmiyoruz?
Sonuç:
Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete…
Açıkçası dünya için bir “Kıyamet Senaryosu” var ve uygulama devam ediyor.
Biz bunun neresindeyiz?
İki-üç sene önce yazdığım pek çok yazıda bahsettiğim gibi çok önemli bir coğrafi/stratejik kavşakta olmamıza rağmen “başat aktörlerden” birisi olmadığımız bir gerçek!
Çünkü yerellikten/iç kavgalardan başımızı kaldırıp küresel gelişmeleri takip edip/doğru okumalar yaparak yola çıkartılan “Yeni Dünya Düzeni” trenine binemedik maalesef!
Söylemek zorundayım ki yaya kaldık/yine çırak çıktık!
Hal böyle olunca da “figüran” olmaktan öteye geçemedik!
Bundan sonra ne olur derseniz;
Küresel çapta da, Türkiye özelinde de çok şey olur ve olacak!
Acı olan ise Türkiye olarak “etken” olabilecekken “edilgen” olmaktan kendimizi kurtaramamış olmamızdır!
Ya iktidar değişirse?
Hamam aynı, tas aynı olduktan sonra ne değişir ki…
Kendimiz çalar, yine kendimiz oynarız!..
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.