Gözlemlerim; Gençler ne istiyor/neyi sevmiyor/neleri istemiyor?..

Eski siyasilerin yeniden gündeme gelmesinin beyhudeliğine/pirim yapmayacağına ve oy getirmeyeceğine vurgu yapmıştım.

Nedeniyse, günümüz "yeni kuşağın", eskinin "yeni kuşaklarından" daha bir yeni ve yepyeni düşünce ve yaklaşımlarla hareket ettiğine dikkat çekmiştim.

Peki, günümüz "yeni kuşak" neye göre/nasıl ve hangi motivasyonla hareket eder.
Yazımda bu konuyu anlatacağım.
Ayrıntıya boğmadan birkaç rakam vereceğim.

Öncelikle, çok kullanılan birkaç kavramı açıklayalım.
X/Y/Z kuşağı söylemi…

Yani, bununla kimler/hangi nesil/hangi yaşlar kastediliyor?
X Kuşağı: 1965-1980 arası doğanlar,
Y Kuşağı: 1980-1996 arası doğanlar,
Z Kuşağı 1996-2010 veya 1999-2012 arası doğanlar…

Burada Y Kuşağının bir kısmı ve Z Kuşağının tamamını (31 yaş altı) kapsayan bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Neden?
Çünkü 2023 veya olası bir erken seçimde oy kullanacak seçmen kitlesinin % 33'ü 18-31 yaş aralığından oluşmaktadır.
Bu % 33'ün de, üçte biri 18-24 yaş grubu olan Z Kuşağından teşekkül etmektedir.

Seksenli yıllarda gençtim ama aktif olmasam da siyasetin tam içindeydim.
O yüzden de kendi kuşağımın hangi sebep ve saiklerle hareket edeceğini ve ettiğini; başta kendimden olmak üzere iyi bilirdim.

Doksanlı yıllarda artık 30 yaş üstü olmuştum,
Gençlik yıllarım, henüz geride kalmıştı/kalıyordu,
Adeta geçiş dönemim gibiydi.
Bu yüzden gençlerin bakış açısından/reflekslerinden ve hangi sebeplerle tercih kullandıklarından uzak değildim.

Geldik günümüze;
Artık, altmışlı yaşları yaşıyorum.
Ama gençlerden kopmadım,
Onlarla konuşmayı/istişareyi/fikir ve düşüncelerini duymayı seviyor ve bunu ihmal de etmiyorum.
Hatta daha sakin/dingin/sabırlı şekilde dinliyor; günümüz "genç kuşağın/Z Kuşağının" kendi gençliğim ve öncekilerden farkını/farklı yaklaşımlarını/fikir ve düşüncelerini daha önyargısız ve önkoşulsuz değerlendirebiliyorum.

Bu bağlamda;
Sizlerle, yapılan saha araştırmalarını/sosyolojik çalışmaları ve akademik analizleri paylaşmayacağım.

Bugünün gençliğine dair, amatörce ama deneyim ve tecrübelerim çerçevesinde kendi gözlem ve değerlendirmelerimi dile getireceğim.
—Ben, 30'lu yaşlardan sonra bilgisayarı görmüşken bu nesil teknolojinin içine doğdu ve bilgisayarla büyüdüler.
—Eskinin çocukları sokakta oynardı, bu neslin çocukları ve hatta Z Kuşağı kısmı bilgisayarda/bilgisayarla oynar.
—Eski gençler aile/köy/mahalle gelenekleriyle şekillenirdi, şimdikiler daha evrensel alışkanlıklarla büyüyor ve hareket ediyorlar.
—Şimdikiler daha özgüvenli/daha az kuralcı ve daha bireyseldirler.
—Daha özgün/özgür ve özgürlükçü yaşamı severler.
"Anne-babam ne der ki…" yaklaşımını pek dikkate almazlar ve hatta onlarla, onların daha gelenekçi/statükocu ve değişmezleşmiş fikirlerinin, değişmesi gereğini tartışırlar/konuşurlar.
Eskiden saygısızlık gibi düşünülen bu yaklaşımın da saygısızlık olmadığını düşünürler ve aslında saygıda da kusur etmezler.
—Oy kullanmada, eskinin gençlerine göre, ana-baba etki ve baskısına, daha karşı/daha bağımsız ve hatta daha farklı tercih içindedirler.
—Otoriteyi/buyurganlığı/kısıtlamacılığı sevmezler.
—Takım tutar gibi parti tutmaz; bir sonraki seçimde başka partiye oy vermeyi yadırgamazlar.
—Pratik ve süratli düşünürler, bazen acelecidirler, hayal dünyaları geniştir.
—Bir anda birkaç işe teşebbüs edebilirler hatta bunu başarırlar da…
—Hızla akan yenileşmeye ayak uydurmada zorlanmazlar. Hızları hızla değişen, gelişen bilişim/iletişim ve teknoloji gibidir.
—Klasik medya araçlarına itibar etmezler. Daha dijital ve teknolojik enstrümanları kullanırlar.
—İlginç gelebilir ama bu kuşak daha merhametli/daha hassas/daha çevrecidir. Teknolojik materyallerle iç içe olmalarına rağmen daha insancı/daha objektif ve daha tarafsızdırlar.
—Dün ve dündekilere çok itibar etmezler; hep, daha ileriye bakmayı seçerler.
—Daha söylenebilecek çok şey var ama bilişim ve dijitalizasyonla ilgili şu yaklaşımlarını da söyleyip noktalayacağım.
Hızla gelişen bilişim nedeniyle ve teknolojiden kopmamaları sebebiyle, bırakın dede-torun kopukluğunu; maalesef veya kaçınılmaz olarak ana-baba/evlat arasında baş döndürücü bir kuşak değişimi ve kopuş yaşanmaktadır.

Şimdi siyaset yapanlara/siyasetçilere/siyasi partilere şunu sormak istiyorum.
—Karşınızda tek sesliliğe; dinsel ve ideolojik tekliğe itiraz eden ve bu tarz klişelere kendini yakın hissetmeyen,
—Hatta klişe söylemlerle yapılan Atatürkçülüğe/Milliyetçiliğe/Muhafazakarlığa itibar etmeyip, kendini bu kalıplar ve izm'lerle tanımlamayı reddeden,
—Daha evrenselci ve evrensel değerlere yakınlık algısı geliştiren/mevcut ve klasik siyaset kodlarını kabullenmeyen,
—Özellikle de güncel siyasetin/siyasetçinin hamasete dayalı/emredici/hükmedici/kategorize edici sert söylem tarzını onaylamayan bir kesim var.

Ve öyle bir kesim ki;
Seçimin kaderini,
Yani, kazananı/kaybedeni belirleyecek bir kesim.

Sorum şu:
Seçmen kitlesinin üçte birini teşkil eden bu kesimi kazanmaya,
Bırakın kazanmayı; bu gençlere ulaşabilmeye,
Ve hatta, sandığa getirebilmeye dönük reel/sahici/samimi bir politikanız/yol-yöntem ve stratejiniz var mı?

Kendi etrafımdan/konuştuğum gençlerden ve hatta akrabam olanlardan edindiğim izlenim şu ki; mevcut siyaset ve partiler içinde ulaşabilen henüz pek yok gibi!..

Ne yazık ki; kopukluk her geçen gün daha da artıyor.
Geleneksel siyasi argümanlar ve geleneksel medya ile, "yaptık/ettik, yapacağız/edeceğiz" gibi mübalağalı siyasi laf kalabalıklığıyla ulaşılamadığı şuana dek defalarca test edilmiş olmasına rağmen, hala aynı yüzeysellik/siyasi lafazanlık ve gerçekten uzak/sanallıkla ulaşmaya çalışılmak boşunadır.

Ataerkil siyasi kodlarla ve "biz babadan böyle gördük" şeklindeki ısrarcı yaklaşımla ulaşılması asla da mümkün olmayacaktır.

Sonuç:
Bu kuşak, kendilerine ebeveynlerinin ve siyaset yapıcıların iradeleri yokmuş gibi, birilerinin çantasında keklikmiş gibi ve sahip olunan bir mülkiyetmiş gibi bakılmasından nefret ediyor.
Kimse kızmasın, sadece gözlemlerimi paylaştım.

Halil Cibran der ki;
Çocuklar sizin çocuklarınız değil,
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil,
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil,
Çünkü ruhlar yarındadır.
Siz ise, yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz, onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz,
Ama sakın onları kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez,
Dünle de bir alışverişi yoktur.



Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber