Ancak Türk Tiyatrosu'nun çok kıymetli ismi büyük üstat Gazanfer Özcan'ı geçen hafta kaybedince, adaylarımıza bir hafta ara vererek, bu büyük üstadı bu hafta sizlere ''Bir Portre''mizde anlatmaya ve bu büyük kıymeti bir kez daha rahmetle anmaya karar verdim.HAKKINI HELÂL ET !
Tiyatro dünyasının gelmiş geçmiş en seçkin sanatçılarından birisi olan Gazanfer Özcan, ani vefatıyla 7'den 77'ye herkesi derinden etkiledi. Cenaze namazına gelenlere sorulan ‘hakkınızı helal ediyor musunuz' sorusu yerine tiyatroya yeteri kadar önem vermediğimiz için biz ona soruyoruz; ‘Hakkını helal et Gazanfer Ağabey'
Gazanfer Özcan ile bundan tam 40 yıl önce tanıştım. O yıllarda Şişli'de bulunan Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Tiyatrosu'nda ''Karım yine doğurdu'' oyunu oynanıyordu.
Rahmetli babam ısrarlarımızı kıramayarak bizi bu tiyatroya izlemeye getirmişti.
Oyun 3 perde idi. Annem, babam, kardeşim ve ben en önde oturarak bu oyunu izlemiştik. Yıl tahminen 1968 ya da 1969 idi. Kadro o yılların en iyi tiyatro kadrosu idi, rahmetli Adile Naşit, Gönül Ülkü ve Gazanfer Özcan oyunun kahramanları idi.
İlk perde bittiğinde o kadar gülmüş ve alkışlamıştık ki, ben ufak bir çocuk olarak tutturdum, Gazanfer Özcan ve Adile Naşit ile tanışacağım diye.
Babam önce kızdı ama o sırada tiyatroda görevli bir amca bu figanımı duymuş olacak ki yanımıza geldi ve babamdan izin alarak; 2. perde arasında beni kulise getirmeye ve tanıştırmaya söz verdi. Tam 40 yıl geçti ama hala şu an gibi hatırlıyorum o günü.
2. perde olduğunda heyecandan yerimde duramıyordum ve o amca gelip beni kulise getirdi.
O yılların kulisi herkesin bir arada olduğu bir odadan ibaretti, herkes orada idi.
Rahmetli Adile Naşit başımı okşayıp hoş geldin delikanlı derken, Gazanfer Özcan beni yanına çağırıp ''Tiyatroyu çok mu seviyorsun, okulunu bitir önce, sonra gel seni de oyuncu yapalım'' dediğinde nefesim kesilecekti nerede ise. Sonra onları tanımanın hava ve gururu ile yerime döndüğümde artık havamdan hiç geçilmez gibi idi.
Bana merakla ne yaptın oğlum diyen, anne ve babama ''tanıştık işte, ben tiyatrocu olacağım'' derken yüzüme şaşkın bakışlarını unutmuyorum.
Daha sonra oyunun bitiminde ise Gazanfer Özcan'ın yanımıza kadar gelerek, başımı okşaması ise gecenin finali olmuştu.
O gece benim için bambaşka idi ve çocukluğumun kahramanı işte o gece bana sevgi ve hoşgörü ile yaklaşan büyük tiyatrocu Gazanfer Özcan idi...
18 YIL SONRA
Bu çok özel geceden yıllar geçtikten sonra Gazanfer Ağabey ile rahmetli Cenk Koray ile Beyoğlu'nda genelde sinema sektöründekilerin gittiği bir cafe de, Gazanfer Özcan ile karşılaştık. Cenk Ağabey kendisini tanıdığı için yanına gidip merhabalaştığında, Cenk Ağabeye geçmişte yaşadığım geceyi anlatınca bu sefer beraberyanına gittik ve aradan geçen 18 yıldan sonra kendisi ile bu kez de, yetişkin biri olarak tekrar tanıştığımda,o geceyi anlattım ve ''tamam hatırladım. Vay be o çocuk sen miydin'' dedi. Sonra da orayı kahkahalara boğan bir gece daha yaşatmıştı büyük usta.
Gazanfer Özcan ‘ı anlatmak, böyle yeri dolmayacak büyük bir ustayı anlatmak çok zor sevgili okurlar, zira öyle büyük bir usta idi ki, onu kelimelerle anlatmak gerçekten çok zor. O bir baba idi ama sadece çocuklarının, torunlarının değil herkesin babası ya da ağabeyi idi.
Keşke yaşarken bu satırlarda anlatabilseydim onu, ama kısmet olmadı. İnanın dostlar son yıllarda öyle büyük değerleri peş peşe kaybediyoruz ki, düşününce ve bu değerlerin yerine böyle büyük değerlerinde yetişmediğini görünce çok üzülüyorum, hem tiyatromuzun hem de sinemamızın adına.
GEÇ GELEN ÖDÜL
Ama bazen de çok düşünüyorum sevgili okurlar, neden bu kadar büyük bir ustaya tam 67 yaşına kadar bekleyip de, 1998 yılında ''Devlet Sanatçısı'' ödülü ile onurlandırıyoruz? Neden bunu sanatının en verimli yıllarında yapmıyoruz? Sanata ve gerçek sanatçıya verilmesi gereken değeri zamanında verebilsek, belki de bu büyük ustaların yerine neden yeni sanatçılar gelmiyor diye sormazdık.
Sanırım bizim ülkemizde en büyük sorun, bu ülkenin gerçek değerlerini yaşarken değil, hep kaybettikten sonra, saygı ile anmamız. Hâlbuki bu değerli insanlar, hak ettikleri övgü ve değeri yaşarken görmek istiyorlar.
Bu da onların en doğal hakkı, geçmişe baktığımda kaybedilen bu değerlerin hiç de hakkını vermediğimizi düşünüyorum. Öyle olmasa Gazanfer Özcan gibi büyük bir değer, büyük usta sadece tiyatrosunu yaşatmak adına girdiği vergi borcunu ödemek için son gününe kadar savaşarak, yaptığı tüm girişimlerde sonuç vermeyince, ''Bu gidişle ancak öbür tarafta rahat edeceğiz'' demek zorunda kalır mıydı? Bizler hepimiz borçluyuz bu büyük ustaya, toplumun her kesimindeki tüm insanlar hepimiz suçluyuz. TV denen kutunun içinde gördükçe bu büyük değerleri, onun esprileri ile kahkahalar atarak gülüp rahatlarken, hiç düşündük mü acaba bu büyük üstadı bir de gidip canlı izlesek diye? Ama o hiçbir mecburiyeti yokken ''tiyatro kültürünü'' bizlere verebilmek adına bu savaşını son nefesine dek sürdürdü. Çünkü o gerçek bir kahramandı.
DESTEK OLAMADIK
Tabi bu sitemim özellikle İstanbul'da yaşayan ve tiyatroya gidebilecek imkânı olan, bir deyimi ile saygın elit kesim diye adlandırdığımız insanlarımıza. Hani düğünlerine bile binlerce dolarlar vererek, yabancı revü veya travesti gurupları getirerek hava atan patronlarımıza. Sorsanız onlara son zamanlarda kaç tiyatro oyunu izlediniz diye? Sayarlar Londra'da 3, Paris'te 2, New York'ta 5 diye.
Yok, kardeşim ben ülkemizden bahsediyorum, tabi git izle oraları da, hatta yabancı lisan bilmeyip, anlamasan da, git görselliği izle, ama gel hiç olmazsa 2 kuruş katkın olur diye de ülkende de tiyatrolar olduğunu ve bu tiyatrolarda çok büyük sanatçıların var olduğunu da unutma... Var diyorum ya, biri daha gitti işte sonsuzluğa hakkın rahmetine kavuştu, sizler uyanana kadarda inanın hiç kalmayacak seyredebileceğiniz, çocuklarınıza anlatabileceğiniz gerçek sanatçılar.
Evet, yaralıyım sevgili okurlar, hem de çok zira bizler insan değeri bilmiyoruz. Ben bu portreyi sizlere 18 Şubat gecesi yazıyorum yani henüz defnedilmedi Gazanfer Özcan.
Yarın defnedilecek ve seyredin camii avlusunu bir yığın insan orada olacak.
Gerçek sevenleri ve ailesi dışında da birçok insan sırf kameralara poz vermek için gelecek.
Şimdi o insanlara sesleneceğim. Aklınız nerede idi ey arkadaşlar. Gazanfer Ağabeyi ziyaret etmek için bu günü mü beklediniz? Kısaca çok daha fazla şeyler geliyor da kalemimin ucuna çıkmıyor işte devamı.
Ben bugün ''Bir Portre'' yazmak için oturdum ama sanırım ilk kez isyanımı biraz fazla dile getirdim bu büyük ustalara karşı sorumsuzluğumuzu. Ama onları yaşarken unutmayalım istiyorum. Hiç olmazsa az sayıda kalan yaşayanlara.
Kaybettiklerimize de bundan sonra yapacağımız tek şey var bol bol rahmet okumak. Mekânın cennet olsun Gazanfer Ağabey, sen bizi bu dünyada güldürdün, yüce Allah'ta seni gittiğin âlemde güldürsün...
Haftaya yeni ''Bir Portre''de buluşmak üzere sağlıcakla kalın... birportre@ogunhaber.comCRA 23.Şubat.2009 Pazartesi - 02:19