Zaman dar ve mektubun acelesi vardı.
Garcia, hangisinde olduğu bilinmeyen Küba dağlarından birinde ve yeri belirsiz onlarca sığınaktan birinde saklanıyordu.
Kendisine posta ya da telgraf yoluyla ulaşabilmek zaten imkansızdı.
ABD Başkanı'nın ona, ne denli önemli bir haber göndermek istediğini bilen çevresindekiler, Garcia'ya bir haberin, ancak elden götürülebilecek bir mektupla ulaştırılabileceğini söylerler.
Bunu yapabileceğine inanılan üç asker çağrılır.
Birincisi girer.
Gerekenler söylenir ve mektup verilir.
Asker; "efendim bu Garcia denen kişi hangi ülkededir" diye sorar.
Başkan bu olmaz der ve asker çıkartılır.
İkincisi içeri alınır ve mektup verildikten sonra; "Deniz yoluyla mı gidilir" diye sorar.
Başkan, bu da olmaz der.
Üçüncüde de aynı durum ve olumsuzluk tezahür edince;
Başkanın iyice sinirlenip ümitsizleşmiştir.
O anda çevresindeki subaylardan birisi;
"Benim birliğimde Rowan adında bir çavuş var. Kimsenin nerede olduğunu bilmediği Garcia'yı o bulabilir ve mektubunuzu kendisine ulaştırabilir" der.
Bu teklife de Başkan'ın aklı pek yatmaz ama, ortada yapılabilecek başka bir şey yoktur.
Rowan çağrılır.
Kendisine, Garcia'ya gönderilecek mektup uzatılır ve;
"Bunu, Garcia'ya teslim edeceksin" denilir.
Rowan mektubu alır, üniformasının yanındaki deri kesenin içine koyar, kesenin ağzını sıkıca büzdükten sonra, göğsünün üzerine kayışla bağlar.
Önce Başkan'a, sonra odadaki diğer komutanlara, en sonra da kendi komutanına selam verir ve çıkar.
Rowan, yola çıktıktan tam dört gün sonra, gecenin karanlığından da yararlanarak, üstü açık bir kayıkla Küba sahilinin açıklarına varır..
Küba'nın, balta girmemiş ormanlarına dalıp, gözden kaybolduktan üç hafta sonra, adanın öteki yakasında ortaya çıkar.
Ülkesinin düşmanı bir ülkeyi, yürüyerek bir uçtan öteki uca geçer ve Garcia'ya, mektubunu teslim eder.