Futbolun Beyefendileri...

Geçen hafta sizlere kendimce anlatmaya çalıştığım Yaşar Alptekin Portresi ile ilgili sizlerden birçok e-posta ve telefon aldık. Siz okurlarımızın güzel temennileri bizleri mutlu ederken, eleştirileri de bizlere yol gösterici oluyor. Ancak acımasız eleştirilere gelince ben Portrelerimde tamamen tanıdığım bildiğim insanları kendi dünyamdan bakarak yazıyorum. Birçoğunuzun Portre konuğumla ilgili, düşüncelerime katılmaması çok normaldir. Hepimizin bir kişiyi aynı şekilde görüp değerlendirmesi de mümkün değildir,dedikten sonra geçelim bu haftaki Bir Portremize. Bu hafta sizlere futbol dünyasına geçiş yaparak yeşil sahalardan çok sevdiğim futbolcu kardeşlerimden kısa kısa birer portre yapacağım.


Bu hafta ''Bir Portre''sini yapacağım kişiler hepinizin yakından tanıdığı genç futbolcularımız, üç büyüklerde forma giymiş olan Emre Aşık, yurt dışı tecrübesinden sonra Fenerbahçe ile anlaşan Emre Belözoğlu, Milli formayı giymek için fedakarlıklarda bulunan Önder Turacı ve Milli Takımımızın Dünya üçüncülüğünde büyük katkısı olan İlhan Mansız
Bendenizin futbolla ne ilgisi var derseniz, 1982 yılında daha gencecik bir delikanlı iken rahmetli Cenk Koray'ın kolumdan tutup üye yapması ve daha sonra yöneticilikler de yaptığım Beşiktaş kulübünün kongre üyesi olmamın dışında, yıllar içinde Kastamonu spor, Niğde spor, Eskişehir Demirspor, Trabzonspor, Sakarya spor'da sponsorluk ve fahri şeref üyeliklerim ile Anadolu Hisarı ve Beykoz'da Başkanlık ve yöneticiliklerimde bulunmaktadır.  Spor ile ilgin var mı diye düşünmemeniz için anlattım bunları da.
Gelelim Portrelerimize, Emre Aşık'ı 2001 yılında tanıdım. Emre o yıllarda Fenerbahçe'de futbol oynamakta idi. Çok sevdiğim bir kardeşim olan Tolga Kızıltan tanıştırmıştı Emre ile o gün Emre'ye o kadar içim ısınmıştı ki, yıllar içinde onun maçlarından, benim işlerimden imkân buldukça Emre ile sohbetlerimiz oldu.
Emre çok düzgün ve güzel bir çocuktu, o yüzden de bir ağabey olarak ona hep müdahale etmek istedim,ancak bunu her zaman başaramadım diyebilirim zira futbolculuğu gereği Emre genelde İstanbul dışında idi, bu nedenle de telefonlarla görüşsek de bir araya çok gelemiyorduk. Emre'yi tüm yıllarda takip ettim. Beşiktaş'a geldiğinde çok sevinmiştim, sonra Ankara ve Galatasaray'a gittiğinde de haklı buldum.

DUYGUSAL İNSAN
Emre'nin Aysun Kayacı ilişkisi ise bence yanlış bir ilişki idi nitekim çok uzunda sürmedi ancak Emre'de uzun yıllar etkisini sürdürdü. Emre aslında çok duygusal ve tertemiz bir genç o yüzdende her ilişkisinden sonra onu acı çekerken görmek beni daima üzdü.
Futbolculuğuna gelince ise bana göre Emre Aşık gerçekten daha uzun yıllar futbol oynayacak kapasiteye sahip çok iyi bir futbolcu, onu seyrederken bir futbol sevdalısı olarak her zaman zevk almışımdır.
Tabii daha az agresif oynarsa daha başarılı olur ama bence oda onun futbol hırsından gelmekte. Kısaca Emre için anlatacağım çok şey olsa da kısaca benim için mükemmel bir insan ve futbolu seven ve bilerek oynayan gerçek futbolcudur.

 

SAKİN VE EFENDİ
İkinci Portremde Emre Belözoğlu var. Emre Belözoğlu ile yaklaşık 3 yıl önce tanıştım, yani yeni sayılır ama kendisi yeşil sahaların aksine son derece sakin, saygılı bir delikanlı onu tanımadan önce hakkında basından izlediğim kadarı ile hiç iyi intibalarım yokken kendisini tanıdıktan sonra şu kararı verdim, bir insanı gerçekten tanımadan asla hakkında olumsuz yargıda bulunmamalıyız.
Yurt dışından Fenerbahçe'ye transfer olup Türkiye'ye dönmesi ile de Emre ile daha sık görüşme imkânım oldu.
Ben birçoğunun aksine Emre'nin Fenerbahçe ve Türk futboluna daha çok katkılarda bulunacağına, birçok yeni başarılara imza atacağına inanıyorum,zaten futbolculuğu da bana göre kesinlikle tartışılmaz. Son yıllarda istediği gibi olmadığını biliyorum ama Emre, gerçek Emre'yi bu yıl ortaya çıkaracaktır. Bu vesile ile davetli olmama rağmen gidemediğim düğünü için kendisinden bir kere daha özür diledikten sonra evliliğinde de bir ömür boyu mutluluklar diliyorum kendisine.

 

AİLESİNE DÜŞKÜN
Üçüncü Portrem Önder Turacı, Önder, genç ve yurt dışında büyüyüp yabancı kültürle büyümüş olmasına rağmen bana göre tam bir Anadolu çocuğu, efendiliği saygısı büyüklerine olan vefası ile Önder Turacı benim için mükemmel bir insan. Kendisi ile dostum olan bir Gümrük Müdürümüzün odasında başlayan dostluğumuz yıllardır sürüp gitti. Kendisini bana göre çok iyi bir futbolcu ve son derece efendi bir genç.
Zaman zaman basında özel hayatı ile ilgili yaramazlık yaptığına dair haberler çıksa da, bu onun temiz ve arkadaş canlısı olmasından ileri geliyor. Zira Önder birçok genç futbolcu kardeşimize göre daha sakin ve mazbut bir özel hayatı var.
Ailesine son derece düşkün olan Önder, arkadaş canlısı bir delikanlı, mesela bir gün yine genç bir futbolcu kardeşim beni arayıp ''dün gece Şişli'de bir eve davet edildim, gittiğimde burada genç bayanlardan oluşan bir ortamla karşılaştım ama esas senin çok sevdiğin kardeşin Önder'de orada idi'' deyince kendisini arayıp dün Şişli'de bu evde ne işin vardı dediğimde ağabey bir arkadaşım gel bir yere gideceğiz dedi ve buraya getirdi inan nereye geldiğimi de bilmiyordum deyince anladım ki yurt dışında büyüyen Önder hala saf ve tertemiz bir delikanlı onun içinde ona ağabey olarak her zaman çevresine dikkat etmesini söyledim.
Bu arada Fenerbahçe'den ayrılıp Rusya'ya transferi konuşulurken hiç gitmek istemiyordu, zaten kaldığında ise çok sevinmişti.
Kesinlikle çok iyi bir Fener Bahçeli olduğunu biliyorum. Önder dini duyguları da kuvvetli bir insan ne zaman bir kandil veya bayram olsun ilk arayan veya gelen mesaj sahiplerinden biri Önder olur. Kendisine başarılarla dolu bir hayat diliyorum ve tüm arzularının ve gerçek sevgilerin onun olmasını diliyorum.

 

AKILLI VE HIRSLI
Bu haftanın dördüncü ve son Portresi de çok sevdiğim güzel insan İlhan Mansız. İlhan ile ilgili tam sayfa bile portre yazsam yetmez ama ben kısaca İlhan'ın portresini yapacağım.
İlhan son derece akıllı ve hırslı bir insan. O'nun hayatında hiç mi hiç başarısızlığa ve mağlubiyete yer yok. İlhan ile 2001 yılında tanıştığımda Beşiktaş'ın vazgeçilmez futbolcusu idi ve her gün biraz daha dünya futbolcusu olma yolunda ilerliyordu. Biliyor musunuz eğer İlhan birilerini kıramayıp, Japonya yerine biraz daha Beşiktaş'ta oynayıp sonra Avrupa'ya gitse idi inanın Beckham'dan çok daha önde bir yerde idi ama o yıllarda yaşadığı büyük bir aşkın bitmesinin peşinden tanıştığı Nina ile beraberliğe devam etmesi ve sonunda çok güzel kızı Lara'nın doğması ile başlayan öykü, İlhan'ı çok mutlu bir baba yaptı ama istediği bir çok şeyi yapmasını engelledi.

Tabii Lara her şeye değerdi şüphesiz, şimdilerde hayatının en büyük mutluluğu  kızı Lara, İlhan'ın baksanızasırf kızının yanında olmak adına Almanya'da Münih'te yaşıyor ve şu sıralarda 1860 Münih ile idmanlara bile çıkmaya başladı zira burada iki aşkı var İlhan'ın biri 4 yaşındaki kızı Lara diğeri ise her şeyi tadıp denemesine rağmen bir türlü vazgeçemediği futbol... İlhan son derece dürüst ve sevgi dolu bir insan,onu tanımayan sevemeyebilir soğuk durduğu için ancak o özel hayatında aslında çocuk ruhlu sevecen neşeli bir insandır, bence deli dolu biri bile denebilir.
İlhan Mansız futbolculuğunun dışında kendisine çok iyi bakıyor olması,spor ve imaja çok önem vermesi nedeni ile ve son derece yakışıklı biri olmasını da ekleyince futboldan sonra mankenlik, sunuculuk, oyunculuk, programcılık gibi birçok unvanı da kartvizitine ekledi.

NE İSTEDİYSE YAPTI
Aklına soktuğu her şeyi yapmayı başardı, düşünsenize ''Buzda Dans'' programını kazanacağım dedi ve onu bile başardı. Hele en son bir bu eksikti dedirten müzisyenliği de yapıp yardım için rap bile söyledi. Bazen İlhan Mansız'ı düşünürken farklı versiyonu ile kendimi düşünüyorum,ben de yıllarca aklıma ne geldi ise onu yapmıştım, herkese ve tüm eleştirilere rağmen ve sonunda bunu da en iyisinden yaptım demenin hazzını yaşamıştım. Belki de bu yüzden İlhan'ı çok seviyorum. İlhan Mansız bence kısaca başarının ve hırsın adıdır bu yüzden futbol için ilerleyen yaşına rağmen şimdi Almanya'da bunu deniyor.

Zira şöhretten ve istediği her şeyi elde etmekten sıkıldı, yine de temkinli niye mi? Şayet Türkiye'de oynasa futbolu ve başarılı olamasa elde ettiği diğer şöhretinde leke sürülebilir, ama Almanya'da başarılı olamasa ne olur ki, döner Türkiye'de jönlüğüne devam eder.
Bu hırs ve mağlubiyet kabullenmeme İlhan Mansız'ın damarlarındaki kan gibi.
İlhan'ı tanıyan bunu iyi bilir ve onu çok sever. Onu ben bir kere mağlup olduğunu biliyorum o da yıllar önce sevdiği birini kaybettiğinde idi.

Ben bu delikanlı kardeşimi seviyorum ve her daim sevmeye devam edeceğim. O'na bundan sonraki hayatında da başarılar diliyorum İlhan sürprizlerin adamıdır,ne zaman ne yapacağı belli olmaz dedikten sonra bu haftaki Bir Portrelerimiz de burada bitti, haftaya yeni ''Bir Portre'' veya Portrelerde buluşmak üzere sağlıcakla kalın sevgili okurlar.

 




CRA 19.Temmuz.2009 Pazar - 12:35:00
OGÜNhaber