Yoksa tutuklayan Türk mahkemesi de serbest bırakan AHİM mi…?
Yahu siz milletin aklıyla dalga mı geçiyorsunuz,
Bir konuyla ilgili dikkat çeken durumlar sık cereyan etmeye başlarsa, bu tesadüf olamaz.
Burada pis kokular gelen durumlar yaşanıyor,
Kamu vicdanı zedeleniyor,
Ve sonuçta soru işaretleri dolu “garip”likler peşpeşe yaşanıyor….
FETÖ davaları sürüyor,
Ama gariplikler çok fazla,
Bir belirsizlik ve karışıklık var,
Klişe olacak ama söylemek zorundayım; “at izi it izine karışık”,
Kim ne yapıyor veya yapmıyor belli değil,
Ama gördüğüm bir şey var; sıkıntı büyük…
Biri gözaltına alınıyor veya tutuklanıyor, fatura Erdoğan’a ve AK Parti’ye,
Biri serbest bırakılıyor, fatura yine aynı kişi veya partiye.
Her iki halde de negatif algılar Erdoğan ve AK Parti’ye yöneliyor.
Burada bir garabet yok mu sizce?
15 Temmuz’dan bu yana öyle şeyler yaşanıyor ve oluyor ki…
Geldiğimiz noktada nerdeyse darbeciler mağdur, devlet ise mağduriyeti yaratan konumunda,
Vuran, öldüren, katil mazlum kisvesinde,
Milletin duygularını sömüren, inancını kemiren, ülkeyi paramparça eden unutuldu,
Bunları yapanların küstahlıklarına, alçak savunmalarına, devletin, milletin aklıyla dalga geçmelerine meydan veriliyor.
Peki bunların nedeni nedir…?
Bu elim sürecin mahkemeleşmesi neden bu hale geldi?
Zalimin zulmü neden unutulmuş gibi davranılıyor?
Tuzağa düşüyoruz,
Algı operasyonları çekiliyor,
Gizliden ve sinsi operasyon çekiliyor,
Ve mücadele bir kişinin çabalamasına inhisar edilerek herkes yoluna bakıyor…
Bu mücadeleye dair yapılması ve yapılmaması gerekenler
• Devlet ivedilikle bu konuda kapsamlı bir strateji oluşturmalıdır.
• Kurumsal ve organize saldırıya karşı daha “büyük ve müesses bir organizasyon”la hareket edilmelidir.
• Piramitsel yapıya benzeyen örgüte karşı bir “Mücadele Piramit”i oluşturularak ciddiyet ve kesintisiz çalışmalar yürütülmelidir.
• Sulandırma iddialarına mahal vermeyecek bir hiyerarşi içerisinde “tavandan-tabana” bir yol haritası oluşturulmalıdır.
• Devlet olmanın gereği gözardı edilmeden, “adalet” duygusuna halel getirmeden adım atılmalıdır.
• Örgüt bir piramit hiyerarşisinde ise; buna uygun olarak “tepeden tabana mücadele stratejisi” öngörülmelidir.
• Piramitin tabanındaki “biçare” konumundaki binlerle uğraşırken tepenin ihmali bir an evvel telafi edilmelidir.
• FETÖ’yle “Mücadele Piramit”inde yer alanların sorumluluk bilinciyle hareket etmesi ve görevinin bihakkın idrakında olması şarttır.
• Sadece bu sürece mahsus oluşturulan bu organizasyonun “ağırlıklı suç belirlemesi” yapması ve buna göre mağduriyet yaratmaktan şiddetle imtina etmesi mutlaktır.
• Ve mücadele süreçlerinin uzamaması, bir süreçten diğerine geçişlerin gecikmemesi ve etapların sağlıklı işletilmesi şarttır.
• FETÖ Örgüt Piramit’inin en altında yer alanlarla ilgili “tedip” safhasının kristalize edilerek artık sonlandırılması gereklidir.
• Piramit’in en altında yer alanlar için “Arındırma, Rehabilitasyon ve Kazanma” süreçleri başlatılmalıdır.
• Darbe Girişiminde fiili yer alan ve girişime aktif destek veren tutukluların geride kalan çocukları için, Sosyal Devlet refleksi harekete geçerek, gerekenler yapılmalıdır. İçinde bulunduğumuz ve yüzyüze kaldığımız sürecin vahametini kavramak zorundayız. Bu bağlamda; mücadeleyi tek elden yürütecek Yapı’nın yetkili ve ilgili devlet kurumlarını organize etmesi şarttır.
• Aksi takdirde FETÖ Örgüt Piramitinin en altında yer alanların yaşadıkları vahimlikler sonrası oluşan hırsları, kinleri ve sıkıntıları nedeniyle çok ciddi “devlet düşmanlığı algısına” girmeleri kaçınılmazdır.
• On binleri vatandaşlıktan çıkartamayız, yok sayamayız ve bu gerçekliği görmekten uzak kalamayız. Hal böyleyken bunları rehabilite etmek ve kazanmak zorundayız.
Yoksa gidişat hayra delalet değildir.
Maalesef görünmez bir el devreye giriyor,
Hayrı başkalarına, şerri Erdoğan, AK Parti ve Devlet’e fatura etmeye çalışıyor.
Maalesef bu tuzağa düşüyoruz,
Akıllı, sağduyulu, aklı selimle “Devlet Aklıyla” hareket etmek zorunluluktır.
Yoksa ak kara, kara ak gibi algılanma riski çok büyüktür.
Mücadelenin sınırlarını oluşturmalı ve kristalize edilmelidir.
Hakla haksızlığın, suçla suçsuzluğun birbirine karışarak sürecin berheva edilmesine izin verilmemelidir.
Aksi takdirde aynı veya farklı şekil ve boyutlarda (Allah muhafaza) 15 Temmuz’lar yaşanması kaçınılmaz olur.
Devletin ve Devletlü’lerin artık çok dikkatli olması elzemdir.
Bu arada hafta sonu İstanbul'da yine Sayın Cumhurbaşkanının gözlerine baktığımda sanki çok şeyler anlatıyor gibiydi, ışığı çok güzeldi. İzledim ve dinledim. İçtede dıştada ülkemiz adına güzel şeyler olacağını söylemekle yetineceğim sizlere...
Bir soraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım.