Öncelikle şunu söylemeliyim,
Kimse kızmasın ve üstüne almasın,
Bahsedeceğim sorun, hepimizin/herkesin hatta henüz doğmamış olanların bile sorunudur.
Yazacaklarım bir tespittir/ikazdır/uyarıdır!..
Sorunun adı; Sığınmacılar.Farklı kavramlarla anlatılsa da, ben bu yazıda
"Sığınmacılar" diyeceğim.
Suriye İç Savaşı'na dair hemen her yazımda bu soruna parmak bastım.
Ama pek dikkate alınmadı.
Fakat şimdi çok kritik bir noktadayız.
Neden böyle dedim?Arkadaşlar,Bir yarayı tedavi etmezsen,
Ameliyat gerekirken, sadece pansuman edersen,
Ve son tahlilde, yarayı açık bırakırsan;
Yaraya sinek de konar,
Yarayı kaşıyan da olur,
Bulaşıcı diyen de çıkar,
"Tedavi etmesi gerekenler tedavi etmediği için bu yara bu hale geldi" diye etrafı hareketlendiren de olur!..
Sığınmacı Sorunu da böyle bir durum.
Peki, neden bugüne kadar bu düzeyde gündeme gelmedi ve yoğun tepki oluşmadı?
Arkadaşlar,Sorun sorunu tetikler,
Yaşanan sorunların çoğalması ve etkisinin artışı başka bir soruna olan tepkiyi de artırır.
Ne demek istiyorum?Fiyatlar hızla ve sürekli artıyor,
Enflasyon artıyor,
Ahalinin alım gücü düşüyor,
Hatta, temel tüketim maddelerini bile edinmekte zorluklar var,
Ufukta düzelme ümidi pek yok,
Halkın yüzde 65-70'i temel sorun olarak ekonomiyi görüyor.
Denebilir ki;
"Sadece Türkiye ekonomisi değil, küresel ekonomi kötü ve kötüye gidiyor. O yüzden de, ne yapabiliriz ki…"Evet, küresel ekonomi de kötü ama bizimki daha kötü…
İyi-hoş da, bu dediklerinin
"sığınmacı sorunuyla ne alakası var" denebilir.
Arkadaşlar,Ekonominin hemen her şeyle ilgisi ve ilintisi vardır,
Direk veya dolaylı şekilde.
Örnek verelim;Ev fiyatları ve kira artışları,
Sorunla ilgili tansiyon her geçen gün artıyor.
Nasıl?
İki sene önce 2-3 bin TL olan bir evin kirası, şimdi 7-8 bin liralarda,
İki sene önce 1 buçuk-2 milyon TL olan bir evin fiyatı şimdi 4-5 milyon liralarda.
Her şey her şeyi tetikliyor,Ve dönüp dolaşıyor fatura
"sığınmacı sorununa" dayanıyor/dayandırılıyor.
İstanbul/Antalya/Alanya/İzmir/Ankara/Muğla gibi illerimizde ev fiyatları ve kiralar almış başını gidiyor.
Orta-alt gelir grubu vatandaşlarımızın bu koşullarda, bırakın ev sahibi olmasını; mevcut kiraları karşılaması bile mümkün değil!..
Arkadaşlar,Bir deyim var,
"Başını sokacak bir evin olması" diye…
Bu durum o kadar önemli ki; sağlanamadığı takdirde her türlü olumsuzluğun kapısını açacak bir risk ve tehlikedir.
Şuanda böylesi bir durumla karşı karşıyayız,
Ve bu tehlikenin adı
"toplumsal patlama"dır.
Allah korusun, toplumsal tansiyon daha da yükselir,
Hayat pahalılığı,
Kötü ekonomik gidişat,
Ve kriz yönetiminde gösterilen zaaflar nedeniyle ortalık karışırsa, bunun ilk yansıyacağı hedef, söylemek zorundayım ki; sığınmacılar olacaktır!..
Çünkü gerçekten öyledir veya değildir diye düşünmeden,
Gerçekten her şeyin sebebi sığınmacılar mı ki diye düşünmeden,
Tek sebep onlarmış gibi,
Tüm kötü gidişatın faturası onlara kesilecek,
Oluşan toplumsal öfke sığınmacılara yönelecektir!..
Sığınmacılarla ilgili
"Sessiz İstila" diye, bir kısa film yapılmış.
Yaklaşık beş senedir bu soruna parmak basan ve kronik hale geldiğini dile getiren birisi olarak doğru bulduğumu söyleyemem.
Çünkü toplumsal öfke zaten yüksekken, tansiyonu daha artırıcı bir atraksiyonu, haklı bile olsa uygun karşılamam.
Ama bir de, işin başka vechesi var.
Bence o filme ve yapanlara kızmadan önce,
"Bu filmin neden bu kadar çok izlendiğine ve ses getirdiğine" odaklanılmalıdır.
Sorunun kaynağı oradadır.
Sorun, bugüne kadar bataklığı kurutmak yerine, sinekleri yok etmeye çalışmaktan kaynaklıdır.
Sonuç:Çok büyük bir sorunla karşı karşıyayız.
Konu öyle hassas ki; her türlü provokasyona açık.
Ve maalesef, seçime beş kala bir süreçteyiz ve iktidar harici siyasi figürler de bunu tepe tepe kullanmaktalar.
İktidara düşen ise muhalefete kızmak/dediklerinin tersini söylemek değildir.
Yapılması gereken, hemen/behemehal/acilen, siyaset üstü bir yaklaşımla konuya odaklanılmasıdır.
Samimi/çözüm getirici ve ikna edici şekilde, başta muhalefet olmak üzere; konuyla/sorunla ilgili fikri olan herkesle bir araya gelinmeli ve gerçek bir çözüm süreci başlatılmalıdır.
Böyle bir başlangıç, hiç olmazsa birikmiş toplumsal öfkeyi ve oluşan sinir gazı sıkışmasını biraz olsun teskin eder ve çözüme zemin hazırlar.
Arkadaşlar,Sorun iktidardan veya küresel gelişmelerden ortaya çıkmış olabilir.
Ki şunu da söylemeliyim; Suriye İç Savaşı ve ülkemize sığınmacı akını her halükarda yine olacaktı.
Şahsen iktidar isteseydi bile buna engel olamazdı.
Komşu ülkeyi yine karıştıracaklar ve Türkiye'yi sığınmacı akınına maruz bırakacaklardı…
Olan oldu,
Neden/niçin/nasıl oldu demenin bir faydası yok artık.
Şuanda reel ve yakıcı bir tehlikeyle karşı karşıyayız.
Enerjimizi sadece ve sadece bu sorunu bitirmeye veya minimize etmeye yöneltmek tek yoldur.
Kimsenin
"sorunun kaynağı ben değilim. Kim sebep olduysa o düşünsün" demek gibi bir lüksü yoktur.
Yapılması gereken, açık halde olan ve her geçen gün etrafı da zehirleyen bu yaranın tedavi edilmesidir.
Aksi takdirde fatura öyle ağır olur ki; iktidarı da yıkar, muhalefeti de yakar, seni de/beni de/onu da/onları da mağdur ve perişan eder!..
Sorunla ilgili muhtemel riskleri/tehlikeleri filtreleme yaparak yazdım.Yoksa aklımdan geçenlerden ben bile ürküyorum!..Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.