Eleştiri sadece bir kişi veya şeyi yerin dibine sokmak değildir.
Husumet hiç değildir.
Dost, dosta destek de verir/yanında da durur ve yeri gelir eleştirir de…
Ben de böyleyim,Eleştirdiğimde değil, asıl eleştirmediğimde uzaklaşmış/mesafe koymuş ve yoklaştırmaya başlamışım demektir.
Sayın Cumhurbaşkanımızla, bazıları gibi İstanbul Belediye Başkanı veya Başbakan olduğunda tanışmadım.
Tanıyıp takip etmem çok eskiye dayanır.
2002 sonrası süreçte, özellikle kritik seçimlerde hep yanında oldum.
2007 parti kapatma davasında,
17-25 Aralık sürecinde,
15 Temmuz Darbe Girişimi ve sonrasında hep aynı yerde durdum.
Bazı seçimlerde cansiperane çalıştım.
Bir beklentim mi vardı?Hayır…Çünkü
"harbi ve hasbi" dostluktan yana biriyim.
Özellikle son 20 yılda, kimileri geldi kimileri geçti…
Kimileri başroldeydi,
Kimileri yükselişteydi,
Kimileri hep peşindeydi,
Ama o kimileri hep bir şeyler elde etmenin derdindeydi.
Geriye dönüp bakınca, o kimilerinin pek çoğundan eser yok.
Adı yok sanı yok.
Alan, aldı gitti,
Alamayansa, alamadığı için terk etti.
Ama ben yine aynı yerdeyim ve aynı noktadayım.
20 sene önce mesafem neyse, yine aynı...
Ben, rüzgar nereden eserse oraya yelken açmam.
Açmadım da…
Cengiz Aygün olarak dostluğum ve sevgim bakidir,
Ama köşe yazarı olarak, eleştiri yapıyor olmam da bir kamu görevidir.
Şimdi olayın başka bir boyutuna gelirsek;63 yaşındayım ve 45 yıldır aktif siyasetin dışında ama siyasetin hep içindeyim.
Son 45 yılda hemen her şeyi gördüm/gözledim ve yakinen şahitlik ettim.
Ama Erdoğan ve iktidarları döneminde yapılanların farkını fark etmemek ve kadrini bilmemek, en basitiyle insafsızlık olur.
"Sezar'ın hakkı Sezar'a" veya
"Yiğidi öldür hakkını yeme" diye, sürekli kullandığımız sözleri bilirsiniz.
2002 ile başlayan süreçte Ak Parti iktidarları ve Erdoğan'ın bu ülke için yaptıklarını göz ardı etmek mümkün mü!..
Sıkıntı yaşadığımızda geçmişte yapılan güzellikleri/güzel eserleri/olumlu icraatları devirip dökmek, yok saymak veya görmezden gelmek vefa algısına yakışır mı!..
Biraz vefakar ve kadirşinas olmak gerekmez mi?
Salt bugünlere odaklı değil de, bütüncül yaklaşmak daha makul/mantıklı ve hakkaniyetli olmaz mı!..
Evet, bugün ülkemiz ve Cumhurbaşkanımız için kritik süreçler yaşanıyor.
Aslında tüm dünya için…
Hal böyleyken,Eğer birisi Cumhurbaşkanımıza ve dolayısıyla ülkemize destek olmak istiyorsa, eleştiri de yapmalı, sessiz de kalmamalı; eksik-aksak gördüğü her şeyi dile getirmeli!..
Ama eleştiri yapıcı olmalı,
Hakkaniyetten uzaklaşmadan ve bütüncül şekilde olmalı.
Hasmanelik ve husumet kokmamalı,
İmhaya değil inşaya katkı sağlamalı,
Yanlışı göstermeli, doğruya yöneltmeli,
Cumhurbaşkanının başarısının, ülkemizin başarısı olacağını görmeli/bilmeli ve öylece eleştirmeli!..
Benim eleştirilerimin amacı da bu minvaldedir ve ana konusu yapmaktır; yıkmak değil.
Destek olmaktır; köstek değil,
Uyarmaktır; vurmak değil…
Ben eleştirirken tıpkı Mehmet Akif'in;
"Yıkmak, insanlara yapmak gibi kıymet mi verir?..Onu en çolpa herifler de, emin ol ki becerir!..Ama, "gel kaldıralım" dendi mi ; heyhat! O zaman,Bir Süleyman daha lazım, yeniden bir de Sinan ..." beyitlerinde olduğu gibi düşünür/bilir/öyle yazar ve söylerim.
İyi bilinmeli ki; çok seviyorum demekle çok sevmiş olunmuyor,
Ben iyi dostum demekle, iyi dost da olunmuyor…
Çok uzatmayacağım; benim dostluk anlayışıma/sevgi tarzıma ve dosta katkıma dair yaklaşımımı, Hasan Hüseyin Korkmazgil'in şiiriyle dile getirip, yazımı noktalıyorum.
"İyi oku yolunu, avucunun içi gibi bil,Dizlerini, ciğerlerini, yüreğini sıkı tut, iyi dengele,Ovada koşar gibi vurma kendini dik yokuşlara,Uçuruma atlar gibi bindirme kayalara,Daha koş, daha koş diye alkış tutanlara kanıp da; kesilip kalma yarı yolda,Dipdiri varmalısın oraya…Hız koşusu değil bu, ey yolcu, Engelli koşudur bu.Engelleri aşa aşa, gücünü koruya koruya varmalısın oraya,Çünkü oraya varmaktır amacın; koşmak değil!.."
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.