Dolarla ilgili yorumlar artmaya başlayınca, bu konuyu bir daha yazma gereği hissettim.
Neler bunlar?
"Doların hegemonyası bitecekmiş,Yeni bir rezerv para veya altın standardı gelecekmiş,Rus rublesi, Çin Yuanı veya Euro doların tahtını sallayacakmış",Özetle;
"Uluslararası alışverişlerde ödeme aracı olan dolar popülaristesini kaybedecekmiş…"Arkadaşlar,Biraz gerçekçi olmak lazım.
Ben ne dolarcıyım ne Amerikancı,
Dolar ve Amerika sevici de değilim…
Ama ben fantastik ütopyacı/gerçeklik karşısında duygusal ve kişisel fikrini gerçeğin kendisiymiş gibi sunan birisi de değilim.
Neden?
Gelin bunun cevabını, doların gücünün kaynağına inerek verelim.
Bir paranın global olması/rezerv para olması ve dünyanın her yerinde ödeme aracı olabilmesi için, o paranın herkesçe kabul edilebilir bir değerinin olması lazımdır.
Dolarda bu var mı?Kim inkar edebilir ki…
Hatta
"ben dolara da Amerika'ya da karşıyım" diyenler bile, eğer ki, uluslararası ticaret yapıyorlarsa doları kullanmaktan imtina etmiyorlar.
Hepimiz Türk vatandaşıyız,
Ama Allah aşkına hangimize dolar verilse,
"…hayır istemem, ben TL isterim" deriz/diyoruz/dedik…
Başka bir nokta,Doların ülkesi olan Amerika'nın gücü ve dolarla olan ilişkisi.
Kim ne derse desin,
Sevelim veya sevmeyelim,
Amerika'nın siyasi/askeri ve sanayi veya küresel üretimi kontrol açısından gücünü kim inkar edebilir,
Çin deniyor,
Almanya deniyor,
Veya bilmem neresi diye söyleniyor,
Başınızı kaldırın ve var olan gerçeği görmek için bir bakın.
Ama duygusallıktan uzak şekilde tüm devletlere bir bakın.
Hangisinde Amerika hegemonyası veya belirleyiciliği yok!..
Başka bir önemli husus,Amerika-FED ilişkisine bakalım,
Hemen her ülkenin kendi Merkez Bankasıyla bir şekilde etkileşim ve bağı vardır.
Hemen her ülke yönetimleri ulusal paralarının değerinin düşmesi veya çıkmasıyla ilgili yorum yapar veya buna etki edecek finansal enstrümanları kullanmaktan bahseder ve bu bağlamda, Merkez Bankasında şu veya bu şekilde bir baskı oluşturur.
Amerika'da böyle bir şey hiç duydunuz mu!..
Duyamazsınız,
Çünkü FED Amerika'nın değildir, Amerika FED'in ve dolayısıyla doların sahiplerinin ülkesidir.
Daha ileri gideyim,Kim ne derse desin,
FED, yani doları basan Merkez Bankası dediğimiz kurum, Amerika'nınmış gibi görünse de, adeta dünyanın Merkez Bankasıdır.
Bu arada, Amerikan borsalarının/bankalarının ve diğer ekonomik-finansal kurum ve kuruluşlarının küresel hacmine, etkinliğine ve belirleyiciliğine bir bakın…
Keza bir de, Amerika ve İngiltere'nin zaman zaman sarsılır gibi görünse de aralarında adeta katolik nikahı gibi olan bir konsorsiyum şeklinde davrandığını düşünürsek; doların saltanatının nasıl inşa edildiğini daha iyi analarsınız.
Adamlar, doların hakimiyeti ve dolayısıyla da Amerikan etkinliği için dünyanın hemen her coğrafyasında varlar.
Bunun için de yumuşak güç/sert güç denecek enstrümanları kullanmaktan imtina etmiyorlar.
Ekonomik ve finansal enstrümanlarla da saldırıyorlar,
Saf ve aleni askeri unsurlarla da…
Kimi zaman demokrasi götürmek adına,
Kimi zaman özgürlük ve insan hakları götürüyoruz diyerek…
Kimse buna inanmasa da, yiyor mu; hem de sonuna kadar!..
Bakınız,Herkes gözünü dikmiş ve Mayıs başında FED'in alacağı faiz kararı ve sıkılaştırma açıklamasını bekliyor.
Neden?Çünkü küresel ekonominin kalbi Amerika/FED'tir.
Ukrayna işgali sonrası Rusya altın standardı getiriyormuş da,
Doğalgazı rubleyle satacakmış da,
Enerji kozuyla doların tahtını sallayacakmış da,
Yok efendim, Çin elindeki bir trilyon dolarlık Amerikan tahvillerini koz olarak kullanıyormuş da,
Şanghay limanında binlerce gemi bekletiliyormuş da,
Daha bilmem neler neler!..
Arkadaşlar,Lütfen bakın ve görün,
Bakarken olanı görün,
Görmek istediğinizi veya hayal ettiğinizi veya olmasını dilediğinizi görmeye çalışmayın.
Rusya denen ülke ve Putin denen adam, işgale başlamamak için çırpındı/yırtındı,
Engel olabildi mi?Tablo ortada…
Çin kendini paralıyor,
Dünya genelinde Pandemi/Kovid denen melanet gündemden iyice düşmüşken; Çin hala kapanmaktan/aşılanmaktan/devam eden ölümlerden ve buna bağlı ekonomik ve sosyolojik travmadan bahsediyor.
Bunlar sizce, dolardan/doların sahiplerinden bağımsız ve spontane gelişen durumlar mı,
Yapmayın/etmeyin Allah aşkına!..
Emin olun ki; Rusya'da ve Çin'de olanlar, doların sahipleri istediği için oluyor.
Yaşananlar yaşanmaya devam ediyor,
Hem de bu ülkelerin istememesine rağmen…
Geçen gün
Yeni Şafak'tan Levent Yılmaz kardeşim doların rezerv para olmasına dair bir makale kaleme almış.
IMF ve Dünya Bankası acaba format mı değiştirecek mealinde ABD Hazine Bakanı Yelen'e sorular sorulara ve verilen ama tatmin edilmeyen cevaplara parmak basmış.
Ben söyleyeyim,
Kehanet değil,
Sadece öngörü…
Bu iki kuruluş yeniden popüler olmaya başlayacak.
Hem de eski fonksiyonlarına ilave olarak farklı bir işlevsellik ve etkinlik içinde.
Günün anlam ve koşullarına uyarlanarak,
Doların sahiplerinin
"Yeni Düzen" planına hizmet edecek şekilde,
Ve yaşanan küresel ekonomik krizin çıkmaya başlayan ve daha da çıkacak sonuçlarına uyarlanmış şekilde varlık sahası oluşturacaklardır.
Çok değil,
2022'nin ikinci yarısından itibaren bunun somut örneklerini görmeye başlayacağız.
Sonuç:Amerika denen ülke,
Daha doğrusu doların sahipleri, nasıl 2. Dünya Savaşına bir noktada müdahale edip savaşın seyrini değiştirip ve 1944'de Bretton Woods'da doları dünyaya global para olarak dayattı ve kabul ettirdiyse,
1971'de
"dolar bizim paramız ama sizin sorununuz" diyecek kadar bir aymazlıkla
PetroDolar sistemini başlattıysa,
Bugün de, yeni bir para sistemi oluşturulacaksa; onu da yine doların sahipleri yapacaktır.
Ki dünya, böylesi bir siyasi/askeri/ekonomik ve coğrafi sistematiğe doğru hızla ilerliyor.
Bu nedenle de,Kişisel olarak sahip olduğumuz fikirler/ideolojiler veya siyasetler olabilir.
Küresel bazda tasvip etmediğiniz pek çok düşünce/sistem/eylem veya diplomasi olabilir.
Ama bir de realite var.Bazen de oldukça acımasız/zalim/adaletsiz/gaddar olan bir realite.
Ve eğer bu realite hakimse ve hakimiyet kurmuşsa;Bunu da görmemek sadece yel değirmenleriyle savaşmaktan öte bir şey değildir.
Bu da böyle biline…
Not:Bazı okurlarım Türkiye'de yaşanan yoksulluk/yoksunluk ve ekonomik sorunlara dair neden bir şey söylemediğimi dile getiriyor.
Haklılar da…
Arkadaşlar,Ben bunlardan daha öte ve daha çok, daha büyük bir felakete dikkat çekiyorum.
Çünkü son bir yıldır,
"enerji ve gıda" konusunda Türkiye'nin acil/ivedi/hemen yapması gerekenleri defalarca yazdım ve söyledim.
Bazen aynı cümleyi, birkaç yazımda özellikle yeniden yazdım.
Ama artık içeriye dair bir şeyler yazmanın/söylemenin zamanı geçti.
Çok üzgünüm ki; senenin ikinci yarısı ve önümüzdeki sene öyle sıkıntılarla yüz yüze geleceğiz ki; basit/sıradan/rutinleşmiş bir şeyleri bile edinmek, alabilmek, sahip olmak imkansızlık noktasında olacaktır!..
(Tespitim sadece Türkiye için değil; gelişmiş ülkeleri bile kastederek söylüyorum. İngiltere bile bu kaygı içerisinde. Varın gerisini, siz düşünün!..)Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.