Devleti her şeyden ayrı tutup, korumak herkesin görevidir!..

Protesto, hak arama, karşı çıkma…
Eleştiri, yürüyüş, boykot…
Olur mu, olur.
Demokratik mi, evet…
Ama bir usulü vardır, esası vardır, yol/yöntem ve kuralı vardır.
Çünkü hiç kimse sınırsız özgürlük ve azmanca yöntemlere sahip değildir.

Rektörü sevmeyebilir/istemeyebilirsin,
Atanmasına karşı çıkabilirsin,
Bu tasarrufları protesto da edebilir, eleştirebilirsin de…

Ama unutmamak lazım ki; bir "Kamu Otoritesi" varsa, "Devlet Aygıtı" varsa "Kamu Düzeni" de var demektir.

Devlet Aygıtı'nı "prensipler" yönetir ve herkes de bu "prensiplere" uymak zorundadır.
Ki, "Kamu Düzeni" tesis edilebilsin.

Yoksa ne olur?..
Anarşi…
Anarşi olursa devlet olmaz.
Eğer bir "devlet" de var ise; anarşiye izin vermez.

Neden bu girişi yaptım?..
Yok efendim; polis Boğaziçi Üniversitesi'ne girmiş, müdahale etmiş, bazı göstericileri tutuklamış…
Neden peki?..
Her şey ve herkes oldukça masum idi, zararsızdı, sadece hak arayışında mıydı!..
Hanımlar/Beyler…
"Sınırsız Özgürlük" diye bir şey yok.
Özgürlüğün kullanımı ve hak arayışı başkalarının haklarını yok ediyorsa, toplumsal kutsalları hiçe sayıyor ise, işgal/ele geçirme ve bir tasarrufu zor kullanarak ortadan kaldırmayı içeriyor ise; kamu refleksi devreye girer ve elindeki güvenlik enstrümanlarıyla buna müsaade etmez, edemez…

Dikkatimi çeken bir durum var.
Bu tür olaylar söz konusu olunca iktidar ve muhalefetin yaklaşımı farklı olabilir.
Normaldir de…
Ki, demokratik refleksin gereği; genelde böyle olur.

Ama "devlet" esastır ve herkesin/hepimizindir.
İktidar da muhalefet de sen de ben de o da devlete eşit mesafede, eşit sahiplikte ve aynı yakınlıktadır.

Herkesin dikkat etmesi, itina göstermesi ve birincil savunusu "devlet" odaklı olmalıdır.

Bu gösteriler vesilesiyle muhalefet iktidarı ve icraatlarını eleştirebilir.
Eleştirsin de… Amenna…
Lakin çok basit ve herkesçe malum, ‘Kâbe-i Muazzama Posteri' olayına bile sessiz kalmak ve iktidarı yıpratmak uğruna "olmadı şimdi… bu olmamalıydı. Ey göstericiler; yanlış yaptınız ve hiç yapmamanız gereken bir hatayı işlediniz…" dememek/diyememek muhalefetin samimiyetine ciddi gölge düşürmüştür.

Şunu önem ve özenle belirtmek isterim.
İktidarı düşürmek uğruna devleti düşürmek göze alınamaz.
Alınmamalı.
Çünkü iktidarlar geçici, devlet bakidir.

İktidarı eleştirmenin yol ve yöntemi, devleti yıpratmak olmamalıdır.
Ve kitle psikolojisi bağlamında şunu da söylemek isterim ki; masum taleplerle bile olsa başlayan bir gösteri veya protesto muhalefetçe sahiplenildiğinde politize olur/oluyor ve o gösterinin etkisi azalmaya başlar.
Halkın bir kısmı göstericilerin haklı talebine bile şüpheyle bakar…
Gösteriler manipüle edilmeye, provokasyonlara uygunlaşmaya başlar.
İşte o an; haklıyken haksız duruma düşülen andır.

Ve muhalefet, yine kötü bir sınav veriyor.
Yapamadığı muhalefeti, Boğaziçi üzerinden konsolide etmeye çalışıyor.
Başarısız muhalefetini böylesi bir fiili durum üzerinden örtmeye ve gizlemeye çalışıyor.
Parti içi kargaşa/bölünme/istifa gibi kayıplarını unutturmaya ve dikkatleri başka noktaya çekmeye çalışıyor.

Olmaz, olmaz; böyle muhalefet/muhaliflik ve iktidar karşıtlığı olmaz.

Devleti bile yok sayarcasına her yanan ateşi harlayarak ve devletin yıpranmasını bile hiçe sayarak iktidarı düşüremezsiniz.

Halbuki çok basit ve çok da kolay.
"Sahici" olun, "ikna" edici hareket edin ve "samimi" davranın. Çalışın, çalışın, çalışın…
Ama havanda su dövmeyin.
Devleti yıpratmayın.

Muhalefet ve özgürlük adına "tek varlığımız devletimize" halel getirmeyin/zarar vermeyin; eylemlerin de amacını aşarak "vandallığa" varmasına alkış tutmayın.

Bakıyorum; İmamoğlu tatlı tatlı tweet atıyor ve "Boğaziçi'li Gençlerle buluştuk" diyor ve güzel güzel anlatıyor.

Keza, Kılıçdaroğlu ve diğer muhalif başkan ve sözcüler…
Bir kere olsun "hak ararken haksızlık, hukuksuzluk, kuralsızlık" yapmayın diyen yok.

Yok efendim; "polis neden şunu yapmış/yapmamış, neden üniversiteye girmiş, niçin filanca istifa etmemiş…" gibi gibi söylemler…

Arkadaşlar vurun, vurun; iktidara/hükümete vurun. Muhalefet edin, karşı da çıkın.
Adı üstünde; göreviniz/işiniz/fonksiyonunuz bu.

Ama devlete vurmayın/vurdurmayın/vurulmasına müsaade etmeyin.

Bundan kimseye ama kimseye; ne muhalefete, ne göstericilere ve ne de halka bir fayda gelmez.

Emin olun siz böyle olup/böyle davrandıkça iktidar da zayıflamaz, sarsılmaz ve yıkılmaz.

Sadece ettiğinizle kalır; devlete verdiğiniz zarar kara bir leke olarak yapışır üzerinize.

Bu yüzden de aman ha aman; Devlet İktidar ayrımına dikkat…


Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.


OGÜNhaber