'Biz ne ara bu hale geldik' acımasız ve umursamazlığa isyanımı,
Sosyal medya üzerinden yapılan adi, müptezel ve vicdansız paylaşımlara lanetimi,
Ve bizi biz yapan, milli dayanışma ve tarihsel yapımızdan uzaklaşmaya dair şikayetimi dile getirmiştim.
Şimdi ise yüreğimize su serpen, duygulandıran ve “çok şükür Allah’ım, hala tükenmemişiz” diyeceğimiz birkaç anekdotu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yer; Mustafa Paşa Mahallesi
Jandarma Arama Kurtarma timleri enkaz üzerinde fasılasız çalışıyor.
"Yaşama açılan jandarma tüneli" olarak adlandırılan galeri tekniğiyle enkaz altında bir kadınla iletişim sağlanıyor.
Jandarma ile depremzede arasında diyalog başlıyor;
“Geleceğiz az kaldı geleceğiz bekle
Geleceğiz dayannn…"
(Kadınla konuşan jandarmanın sesi titriyor, sanki ağlamamak için kendini zor tutuyor ama metanetini de koruyup konuşmaya devam ediyor)
Dayannnn….. Kurtaracağız seni…
Duyuyor musun beni,
İyi misin,
Tamam kurtaracağız seni,
Bak kurtaracağız,
Burdayız geliyoruz…
Işığı görüyor musun, beni görüyor musun…
(Jandarma; "Komutanım Komutanım ulaştık, yaşıyor, yaşıyor" diye haber veriyor hüzün ve sevinç karışık bir sesle…)
Çocuğun yanında mı…
Birazdan seni kurtaracağız ablacım…"
Ve saatler süren çalışma sonrası, önce çocuk sonra annesi kurtarılıyor.
O jandarmanın bebeğin annesiyle diyaloğu, çabası, duygusu, sesine yansıyan hüzün ve titreyen sesi kulaklarımdan hiç gitmiyor ve insanlığımız adına bana şükrettiriyor.
UMKE (Ulusal medikal kurtarma ekibi)
Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulan ve gönüllülük esasıyla katılımı olan bir kurtarma ekibi..
Ekipten birisi enkazda kalan bir vatandaşımızla telefon iletişimi kuruyor.
Azize, Azize, Azize…
Sakin ol…
(Gönüllü Umke görevlisi metanetini, soğukkanlılığını kaybetmeden yapılması gerekenleri söylüyor, Azize’ye.
O panik ve duygusal trajedi içinde bile paniksiz şekilde depremzedeyi canlı tutmak için yapılması gerekenleri anlatıyor)
Telefonunu kendinden uzak tutma.
Eşin konuşuyor mu ?
Konuşabilen herkese seslen.
Hepsini konuştur. Hiç kimse uyumasın.
Herhangi birinin sesi kesildiği zaman hemen bize seslen. Biz yukarıdayız.
Burnunuzdan nefes alın, ağızınızdan verin.
Korkacak bir şey yok, hepimiz yukarıdayız, sakin olun"
(Ve görevli, moral ve ümit vererek Azize’yi ve yanındakileri diri tutmaya çalışmayı da ihmal etmiyor)
"Sen bir annesin.
Aşağıdaki herkesin şu anda annesi sensin.
Bizim tek iletişim kurduğumuz kişi sensin. Tüm güç sende. Sen daha güçlü olacaksın.
Ağlamıyorsun sakin olup hepsine destek oluyorsun.
Konuşabilen herkese seslen. Hepsini konuştur. Hiç kimse uyumasın"
Ve bu diyalog sonrası sekiz kişi kurtarılıyor.
Azize, Azize diyen UMKE gönüllüsünün çabası, soğukkanlı yönlendirmesi ve o stres altında bile hekimliğini unutmayıp, adeta dişini sıkıp duygusunu içine atıp metanetini koruması çok büyük ümit vesilemizdir.
Hala telefondaki "Azize, Azize" seslenişi kulaklarımdadır…
Hastanede tedavi gören bir depremzede vatandaşımız gözleri dolarak kurtulma anını anlatıyor;
"Biz Suriyelilere taş atıyoruz ya,
Mahmut isimli Suriyeli çocuk tırnaklarıyla toprağı kazıya kazıya elleri paramparça bizi enkaz altından çıkardı.
AFAD ekipleri de henüz gelememişti.
Ben ölsem asla o çocuğu unutmam.
Buradan çıktıktan sonra arayıp onu bulacağım…"
O Mahmut; garip, gurbetzede, sığınmacı o Mahmut…
Allah razı olsun.
Kurtardığın kadın için…
Kurtardığın insanlığımız için…