Sevgili okurlar, Cumhuriyet o kadar geniş bir kavram ki, faziletlerini anlatmakla bitmez aslında Cumhuriyeti anlatmaktan çok yaşamak gerekir sanıyorum. Peki, bizler ne kadar yaşıyor ve yaşatabiliyoruz dersiniz bu sonsuz güzelliklerle dolu kavramı?
Bence hala 86 yıldır yeterince Ulu Önder Atatürk'ün çizdiği yolda yaşatamadığımız kesin.
Zira Cumhuriyet özgürlüktür, Cumhuriyet halkın kendi kendini idare etme rejimidir, Cumhuriyet demokrasidir, Cumhuriyet bir ülkenin Ulus olma kavramıdır, Cumhuriyet medeni olmak ve bu yolda ilerlemektir. Peki, bizler ne kadar özgürüz, ne kadar demokratız, ne kadar tam ulus olmayı başarabildik ve en önemlisi ne kadar medeni toplumları yakalayıp Ulu Önder Atatürk'ün bize 86 yıl önce armağan ettiği Cumhuriyete sahip çıktık?
Bence bu soruların cevaplarını tam olarak hiç birimiz veremeyiz. Hata kimde kim engelledi bizleri?
Bu sorunun cevabını çok düşünmek zorundayız. Kısaca bunları anlamak ve anlatmak için kesinlikle 86 yılı çok iyi irdelememiz gerekir. Cumhuriyet bir yaşam biçimi ise ve yine Cumhuriyet halka kendi yöneticilerini özgürce seçme hakkı tanıyorsa, o zaman 86 yılda kaç kez bu iradenin elimizden alındığını çok iyi düşününce sanırım Cumhuriyet'in nerede ve nasıl engeller ile karşılaştığını görebiliriz.
Peki, bizler Cumhuriyet, demokrasi ile yaşamayı ne kadar becerebildik? Bunun cevabında da yine sınıfta kalmamız mümkün. Ne kadar bizlere emanet edilen Cumhuriyete sahip çıktık, yoksa çıkamayıp tepemize binen ilk yumrukta ağam yol senin diyerek ona ihanet mi ettik?
Her zaman olduğu gibi gelen ağam giden paşam diyerek, yaşanan tüm olaylara seyirci mi kaldık?
Ülkemiz için en kutsal değer olan oyumuzu boşa harcayıp sonrada ortamını bulduğumuzda bağırmaya mı başladık?
Tam bağırırken de yine tepemize gelen yumruğu görünce hemen oradan kaçmayı mı çare gördük?
Cumhuriyet artık vazgeçilmez hayat tarzımızdır, diyen duayen bir yazar ağabeyime sormak istiyorum. Bu hayat tarzını içine sindirmiş gerçekten kaç milyonuz?
Dini bayramlarımızın dışında, ulusal bayramlarımız toplumumuzun % kaçını çok ilgilendiriyor?
Kaçımız iş yerinin veya evinin camına bu güzel bayramı kutlamak amacı ile bayrağımızı asıyor?
Bana öyle geliyor ki bizler böyle ulvi değerlerimizi gün geçtikçe daha az önemser olduk. Tıpkı dini bayramlarımızda yaptığımız gibi, bayramlar artık sözde kutlanır olmadı mı?
Çocukluğumda hatırlarım ailemin durumu yerinde olmasına rağmen babam bizi bir tek bayram bile gezmeye getirmez, bayram boyu büyüklerimizi ziyarete giderdik, sanki bayramın anlamı bu idi, ya şimdi?
Bayram gelmeden nereye gitsek diye düşünmüyor muyuz?
Aynı şeyler ulusal bayramlarımızda da yaşanmıyor mu?
Hatırlıyorum da çocukluğumda bir Cumhuriyet bayramında rahmetli babamın kurucusu olduğu çocuk arabaları fabrikasının kamyonetlerini allayıp pullayıp süsler sonrada bu kamyonetlere ürünlerimizden doldurur sonrada bu ürünleri o günlerde coşku içinde yaşadığımız Cumhuriyet Bayramı törenlerinin yapıldığı alana getirir bir yandan kutlamalara gelin arabası gibi süslenmiş kamyonetlerle katılırken, diğer yandan da Türk toplumunu en güzel toplumlardan biri yapan insani değerlerimizi bayramla bütünleştirir, kutlamalara katılan çocuklu ailelere kamyonetlerin üstündeki çocuk arabası, puset, karyola, portbebe, yürüteç gibi mamullerimizi hediye ederek, onların bayramını taçlandırma görevini zevk ile üstlenir, o gün belki onlarca aileyi mutlu ederdik.
Bu bayramlar var mı? Halâ var da yaşanıyorsa ben o zaman başka bir Cumhuriyette yaşıyorum demektir.Bizler güzellikleri bizden sonraki nesillere anlatamadığımız ve yaşatamadığımız müddetçe onlar bunun sorumlusu asla olmayacaklardır. Suçlu biziz şimdilerde 45 ile 70 yaşlarını yaşayan nesil. Bizler hep kaçmayı çare gören, rahatına düşkün, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyen bu nesil.
Ama konuşmaya ahkâm kesmeye gelince yine bu nesil çıkar hemen ortaya ve konuşurda konuşur, bu nesli gören(bendenizde dâhil) vay be sizler neymişsiniz der, anlattıklarımızı dinlediğinde.
Atatürk'ü bile bizler şimdiki nesillere maalesef yeterince anlatamadık. Atatürk birbirinizi sevin dedi, anlayış, hoş görü gösterin, birbirinize yardım edin, özgürlüğünüzü, demokrasiyi kimseye teslim etmeyin demedi mi?
Özellikle çocuklarınızın eğitime çok önem verin demedi mi? Nutkunu iyi dinlerseniz mansur medeniyetler seviyesine gelmemizi istiyordu. Bizler ne yaptık sadece nutkunu dinleyip durduk ya sonrası, hep kavga kargaşa yarattık. Sen sağcısın, ben solcu deyip durmadık mı?
Hak arayacağız derken sürekli hep başkaların hakkını gasp etmedik mi?
Ülkemizi Atatürk'ün istediği medeni ülkeler seviyesine çalışarak getirme sevdası yerine sürekli olarak kavga etmeyi tercih etmedik mi?
Sonra da örnek olmamız gereken bizden sonraki nesillerin aklında bu kavga ve kargaşadan başka ne kaldı sanıyorsunuz?
Bizler Cumhuriyet'in örnek nesilleri olmak yerine belki de yattığı yerde bizleri görüp üzülen bir Atatürk bıraktık geride, ancak ben şimdi ümitliyim zira şimdiki genç nesil ister kabul edin ister etmeyin Atatürk'ü bizden daha iyi tanıyor ve anlıyorlar. Eh ben bu bir portrede sanırım biraz fazla ileri gittim özellikle de bizim nesillere çok dokundum ama inanın fazlasını hak ediyoruz bizler.
Bize anlatılan ve yaşadıklarımız güzellikleri bırakıp nerde ise 40 yıldır sadece kavga edip durduk, ta ki başımıza bir sopa vurulana kadar, sopayı yiyince de süklüm püklüm olup oturuverdik, sopa üzerimizden kalkınca da hemen başladık yalancı pehlivanlığa. İşte bu yüzden bizler Cumhuriyet Bayramını kutlamayı bile hak etmiyoruz. Ama yinede geç kalmış sayılmayız hiç olmazsa yarından tezi yok, başlayalım Cumhuriyet'i ve faziletlerini anlatmaya çocuklarımıza ya da artık genç olmaya yüz tutan torunlarımıza ve diyelim ki ''Cumhuriyet özgürlüktür, barıştır, sevgidir, eğitimdir, medeni olmaktır, bu ülkede yaşayan Türk'üm diyen herkesin ORTAK DEĞERİDİR''...
Bu düşünceler ile pencereleri bayraklarla dolup taşan coşku sevgi hoş görü ile kutlayacağımız nice Cumhuriyet bayramları dilerim. Haftaya yeni Bir Portrede buluşmak üzere sağlıcakla kalın sevgili okurlarım.
CRA 29.Ekim.2009 Perşembe - 17:36:00