Komşularımız, dostlarımız vefat ediyor ama haberimiz olmuyor. Ölüm aniden geliyor hazırlıklı olmalıyız” diyerek öte tarafı unutmamanın gerekli olduğunu vurgulamıştı.
Cami çıkışında sanayi sitesi esnaflarıyla sohbet ettiğimde; Hayata gözlerini yuman 3 esnaf arkadaşlarından ikisinin tefeci kurbanı olduğunu öğrendim.
Öğrendiğim bu bilgi portre köşemizde ne kadar isabetli bir konuyu kaleme aldığımızı tescillemiş oldu.
Bu dünyada kural kurşunla belirleniyor, acıma hissi kayboluyor ve çaresizlik dehlizinde bir taraf yok olurken, diğeri fahiş kârlara boğuluyor.
Merhaba Sevgili Bir Portre okurları yeni bir haftada daha sizlerleyiz, bu hafta sizlere bir kişi değil çağın vebası olan tefeciler ve tefecilik zihniyetini anlatacağız. Değerli okurlarımız sözü fazla uzatmadan Portremize başlayalım. Bankaların kredi dağıtımında çıkardığı zorluklar, borçlanma kültürünün değişmesi ve bir takım etkilerle doğan tefecilik, kimi zaman bireylerin ölümüne, kimi zaman ise ailelerin çöküşüne neden olabiliyor. İş yaşamında zorluk çekenlerin iyi bildiği tefecilik sistemini şöyle bir araladığımızda kaybolan umutları, yıkılan dünyaları ve çaresizliğin acı sonuçlarını görebiliyoruz. Kimi zaman yasal bir sistem olmaması nedeniyle kurşun veya dayakla çözümlenen sorunlar tefecilerin acımasızlığını bizlere hissettiriyor. Ekonomide yaşanan boşlukları ise her zaman kendisine referans olarak gören sistem tarihin her devresinde görülürken, mesleğe gönül verenlerin sayısının da her geçen gün arttığını hissediyoruz.
Yakın zamana kadar ticaretin yoğun olduğu bölgelerde Musevi kökenli kişilerin yaptığı tefecilik, bugün bütün Türkiye'ye yayılmış bir vaziyettedir. Bu dünyada kural kurşunla belirleniyor, acıma hissi kayboluyor ve çaresizlik dehlizinde bir taraf yok olurken, diğeri fahiş kârlara boğuluyor. İş hayatında zorluk çekenlerin iyi bildiği tefecilik sistemini şöyle bir araladığımızda kaybolan umutları, yıkılan dünyaları ve çaresizliğin acı sonuçlarını görebiliyoruz. “Derman arardım derdime, derdim bana derman imiş“ mısrasın da belirtildiği gibi iş yaşamında bezen küçük olmanın, hatta batmanın bile tefeci eline düşmekten çok daha iyi olduğu gerçeğinin yaşanan hikâyelerden anlıyoruz.
“Acıma hissi olmayanlar bu mesleği tercih ediyor”
Tefeciler kendilerini “para satıcısı“ olarak görüyorlar ve ekonomiyi rahatlattıklarını iddia ediyorlar. Sistemin işleyişi basit kurallara bağlı: Belirtilen faizlerle borç gelirse, kurallar işler, sorun yok! Ödemelerde yapılacak aksaklıklar ise anlaşmaya yeni kurallar getirir ve acıma hissi kaybolur. Eskiden olduğu gibi bu dünyanın para konusunda tek sahibi Museviler değildir. Türkiye’nin her yerinde yaygınlaşan bu sistem özellikle İstanbul ve Ankara’da tam bir sistem şeklinde organize olmuştur. Büyük şehirlerde her ilçenin tefecileri farklıdır. İş dünyasının küçük işletmeleri için tefeci bulmak hiç zor değil. Çünkü her bölgenin kendi tefecisi var ve iş yapılan sınırlar aşılmıyor. Tefeciler, gösterilen teminat ya da atılan imzalardan sonra anında borç verebiliyorlar. Anında borç verebilmek bugünün Türkiye ekonomisi için büyük olay! İşin cezbeden tarafı da budur zaten. İstanbul Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmaya göre piyasalardaki güvensizlik borç kültürümüzü etkiledi ve bu durumda tefeciler “çıkar yol” olarak görüldü. Banka kredilerinin durduğu bir ülkede dostlar arasındaki borçlanma kültürü de yok oldu.
“Krizlerin çıkması tefeciye yarar”
Piyasadaki tefeci sayısı katlanarak artsa da, polise intikal eden rakamlarda aşırılık yok. Piyasadaki tefecilik suçlarının polis ve adliyeye yansımamasının iki sebebi var: Birinci sebep, bu âlemde kuralı kurşunların belirlemesi, ikinci sebep ise, tefecilik suçlarında parayı veren kadar alanın da suçlu oluşudur. Tarihin her döneminde olan ancak bugünlerde rekor sayılara ulaşarak “meslekleşen” tefeciliğin en büyük avantajı piyasalardaki güvensizliktir.
“Minareye kılıf bulmak gibi; tefeci değil, para satıcısı imiş”
Tefeciye ulaşıp para istemek ya da çek kırdırmak zannedildiği gibi karanlık odalarda, güvenilir aracılar vasıtası ile olmuyor. Sistem bu açıdan çok şeffaf işliyor. Bankaların ve finans kuruluşlarının ağır bürokrasisi yok, para anında veriliyor. Bankalardan kredi çekmek için yasal şartları taşımayan işletmeler için bu özellikler büyük nimettir. Ekonomik açmazlardan beslenen tefecilik kimsenin tekeline bırakılamayacak kadar kârlı bir iştir. Tefecilik mesleğine başlayanlar, kendilerinin tahsilatlarını yapacak mafya üyeleri anlaşarak organize oluyorlar. Acımasız kurallar uygulayarak, paralarını çoğaltan bu kişiler oluk gibi para harcayarak, mafya ile gönüllerince eğleniyorlar. “Borçlu intihar ederse, tefeci aileyi muhatap kabul ediyor” Bir tefeci için en büyük tehlike, alacaklının çaresizlik içinde intihar etmesi ya da kendisini öldürmesi. Bu durumların en büyük sigortası ise, alacaklı kişiye “Senin en büyük ipoteğin ailendir” telkini oluyor. Tefecilik yapanlar genellikle mafya ile işbirliği içerisinde oldukları için “tehlikeli kişiler” olarak biliniyor.
“Kanuni tefecilik, İkrazat bürosu”
Kanuni olmayan tefecilerin yanı sıra kanuni olan birçok ikrazat bürosu da yüksek faizlerle para satıyor. İkrazat, kelime anlamı olarak ödünç para vermek anlamına gelmektedir. İkrazat şirketleri ise, Hazine Müsteşarlığı tarafından verilen yetki belgesi ile ödünç para verme işlemini gerçekleştiren finansal kuruluşlardır.
Ruhsatlarıyla iş gören ve küçük bir banka görünümüyle müşterilerine ilk etapta güven veren ikrazat büroları çek kırıyor, ödünç para veriyor. Kırılan çekler karşılıksız çıktığında ya da verilen borçlar ödenmediğinde ise banka görünümlü ikrazat bürolarında çalışan kibar hanımlar bir anda kayboluyor ve sahneyi mafya elemanları alıyor. Kanunlar, tefeciyi tarif ederken ikrazat büroları, factoring şirketleri ve finans kuruluşları dışında ödünç para verme işlemini yapan kişiler olarak tanımlıyor. Kanunların unuttuğu önemli bir gerçek ise; tefecinin karşısında gösterilen factoring, finans şirketi ve ikrazat bürolarının önemli bir kısmının alenen tefecilik yaptığıdır. Bunun en basit ispatı gazetelere verilen ilanlar. “Ödünç para verilir” ilanı veren bu işletmeler, faiz oranını tefeci usulüyle; tahsilatı mafya usulüyle yapıyorlar.
“Yasal tefeciler, yasak olmasına rağmen bankalarla ortak çalışıyor“
İlgili kanuna göre bankaların her ne sebeple olursa olsun ikrazat bürolarıyla ilişkiye girmeleri yasak; ancak gerçekler hiç de böyle değil. İkrazat büroları, bankalardan kredi çekiyor ve önemlisi kırmak için aldıkları çeklerde bankalarla ortak çalışıyorlar.
Bankaların online bilgisayar sisteminden yararlanarak borç para verdikleri ya da kırdıkları çeklerin güvenilirliğini kısa sürede teyit edebilen tefeciler için edinilecek bankacı dostlar çok önemlidir. “Bankaya borcun olduğu zaman ‘kardeşim canımı mı alacaksın?’ denilebilirken, tefeciye bu soruyu vatandaşın sorma şansı bulunmuyor. Çünkü tefeci, borçlunun canını hem de ailesinin canına mal olacak şeyler yapmakta tereddüt etmiyor. Tefecilik yapanlar genellikle mafya ile işbirliği içerisinde oldukları için “tehlikeli kişiler” olarak biliniyor”
Osmanlı’dan günümüze tefecilik;
Kamu otoritesinin kontrolü dışında faiz karşılığı olarak ödünç para verilmesi sonucunda kişilerin ekonomik bakımdan müzayaka haline düşmesi, bir borç sarmalıyla karşı karşıya kalmaları ve nihayetinde geri ödeme imkânsızlığı içine girmeleri sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Bu nedenledir ki, kamu otoritesinin kontrolü dışında faiz karşılığında ödünç para verme işlemleri yapılması yasaklanmıştır ve yeni TCK’da suç olarak tanımlanmıştır. Ancak, yeni TCK’nın 241. maddesinde tanımlanan bu suçun oluşması bakımından doğru olmayan uygulama örnekleri ile karşılaşmaktayız.
Tefecilik, yeraltı ekonomisi faaliyetleri içinde yaygın olan faaliyetlerden birisidir. Bir başka tanımlamayla da, “izin belgesi olmadan, ödünç para verme işleriyle ilgili yasa hükümlerine aykırı davranarak, faizden para kazanma amacıyla ödünç para verme işleri yapmak“ şeklinde ifade edilebilir. Tefecilik piyasası, mali kesim içinde örgütlenmiş para piyasasını oluşturur.
Osmanlı Devleti’nde de çeşitli düzenlemelere rağmen önlenemeyen tefecilik, Cumhuriyet döneminde de gündemde kalan bir sorundur. Tefecilik, 1933’ te çıkarılan Ödünç Para Verme Kanunu’yla açık bir tanıma kavuşmuş ve yasaya göre izin almadan faiz karşılığı ödünç para verilmesi, yasanın öngördüğü biçim koşullarına uyulmadan, yasal faiz oranlarının üzerinde borç para verilmesi cezayı gerektiren tefecilik eylemi sayılmıştır. Bu kanun 1983 yılında 90 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirilmiş, ödünç para verme işleri Maliye Bakanlığı’ndan alınacak izin belgesi ve saptanan faiz oranlarına uyulmak koşulu ile kısmen serbestleştirilmiştir. Buna göre Maliye Bakanlığı’ndan izin belgesi olmadan ve saptanan faiz oranlarına uyulmadan borç para verme işleri tefecilik sayılmıştır.
Türkiye’de Cumhuriyet döneminde kredi hacmi hızlı bir artış göstermiş olmasına rağmen, kredi talebini karşılayamamaktadır. Önceleri büyük çiftçilerin kredi talep ettiği tefeci piyasasında, 60’ lı ve 70’ li yıllarda inşaatçılarda ağırlık kazanmıştır. Kentlerde konut sıkıntısı inşaat alanında iş yapmayı çok karlı kılmış ve bu kesimde faaliyet gösterenlerin tefeci piyasasında yüksek faizle sermaye edinmelerine olanak sağlamıştır. Kırsal kesimde ise; tarımsal yapının doğa koşullarına bağlı olması, tarım kesiminde mülkiyet yapısı ve banka kredilerinin kullanımında sıkı kayıt ve kuralların geçerli olması gibi nedenler, tefecilik piyasasının yaygınlaşmasına zemin hazırlamıştır.
Bu nedenlerin yanı sıra 1970’ in ikinci yarısından sonra yaşanan yüksek enflasyon karşısında, birçok sektörde tüccar ve sanayiciler de tefeci piyasasında kredi talebinde bulunmuş ve tefecilik piyasasının büyük ölçüde genişlemesine zemin hazırlamıştır. Son zamanlarda özellikle İstanbul Emniyeti bu konuda oldukça hassas çalışmalar yapmakta, özellikle Mali Şube ile Organize Şube bir arada tefeci-mafya iş birliği üzerinde yoğunlaştığını duyup, mutlu olmaktayız.
Haftaya yeni Bir Portre’de buluşmak üzere sağlıcakla kalın sevgili okurlarım.