Bursa Valisi Ahmet Vefik Paşa ve 'İyi' Valilik örneği..!

Kimileri Paşa'nın kullandığı tek gözlükle her şeyi keşfetmekte olduğuna inanırmış.
Birgün bir köylü kadın gelir ve saatinin kaybolduğunu söyleyerek der ki;
"- Senin bir gözlüğün varmış. Onunla kaybolan her şeyi bulurmuşsun. Benim saatimi de buluver.."
Paşa, kadını oturtur.
Saatinin nasıl olduğunu ve ne zaman kaybettiğini sorar.
Sonra bir adam gönderip kaybolan saate benzer bir saat aldırtır.
Kadına verir ve der ki:
"- Saatin kaybolduğu zaman gelseydin benim gözlük bulurdu. Ama aradan kırk sekiz saatten çok vakit geçtiği için bulamaz.
Sonra benim gözlük unutkanlığı ve mal kıymeti bilmezliği sevmez.
Bir kişinin ancak bir defa kaybolmuş malını bulur.
Aman dikkat et, bunu sakın kaybetme.."

Kadın dua ederek ve memnuniyetle gider.
Ahmet Vefik Paşa yanındakilere döner ve der ki:
"- Halkın devlete ve devlet adamına güvenini kırmamak gerekir.
Halkın neden ve nerede canı yanarsa devleti orada arar.
Mantık, kanun, mevzuat gibi lafları bir tarafa bırakıp canı yanan kişiyi teselli etmeyi ve derdine çare bulmayı bilmelidir.
Sonra, bizim halkımız saygılıdır.
İltifatı ve devletin himmetini suiistimal etmez. Bu yüzsüzlüğü yapanların çoğu yarı okumuşlardır.
İçinizde bu kadının bu saate gözü gibi bakıp, saklayacağına ve evladına miras bırakacağına inanmayan varsa; işte valilik sandalyesi, bahse girerim…"

Ahmet Vefik Paşa…
Özelliklerini say say bitmez.
Devlet Adamı, Diplomat,
Edebiyatçı, Tiyatro yazarı, Türkolog,
Lügat Alimi,
İlk uyarlama tiyatro eseri yazarı….

* * *

Örnek ve ilklerin adamıdır.
Fransızcayı ana dili gibi, hatta bir Fransız'dan daha iyi bilir.
1823'de doğan Paşa 1840'da Elçilik Katibi olarak gittiği Londra'da İngilizce de öğrenir.
Çeşitli görevlerde bulunur.
İlerleyen yıllarda Tahran'a elçi olarak görevlendirilir.
Fars dilini ve İran tarihinin kökenlerini öğrenir.
Ve bir ilke imza atar. İlk defa Elçilik binalarının ülke toprağı olduğunu ilan edip Tahran'da bayrak asma adetini getirir.
1857'de Adalet Bakanı olur.
Sonra Paris Büyükelçiliğine atanır.
On yıla yakın hiç görev verilmez.
Ama o yan gelip yatmaz, küsmez, darılmaz.
Türk Tarih ve edebiyatına yeni eserler ve tercümeler kazandırır.
İki defa Milli Eğitim Bakanı olur.
Başvekil (Başbakan) olur.
Daha sonra Bursa Valiliğine atanır.
Bakanlık, Başbakanlık yaptım; valilik görevi de ne ki; beni vali olarak Bursa'ya atıyorsunuz demez.
Gider Bursa'ya…
Ona göre "Devlet Adamlığı" bunu gerektirir.
Temsil izzeti de yücedir, tevazu derinliği de, devlete sadakati de…
Bursa'da vakit öldürmez, boşa zaman harcamaz.
Üstenci ve elitist takılmaz.
Halkla hemhal olur, aynı dili konuşur ve yukarıdaki fıkraya konu olacak kadar da halk tarafından kabul görür.
Görev yaptığı üç sene gibi kısa bir sürede, bugünlere bile örneklik teşkil eden efsane bir valilik yapar.

İşte, bu Vali-Paşa'ya gelir; saatini kaybeden köylü kadın.
Paşa büyük bir hışımla;
"Yahu kadın sen benim kim olduğumu biliyor musun..!
Ben saatinin bekçisi miyim..
Kaybetmeseydin saatini..!"
 demez.
Hem dinler, hem tembihler ve hem de devletin yüceliğini, şefkatini ve himmetini gösterir.
Çünkü kadın Vali'ye gelirken bir şahsa/kişiye/Vefik Paşa'ya değil, devlete/devletine gelmiştir.
Vali Paşa da bu bilinçle davranır; çözümün de, çözümsüzlüğün de devlete mal edileceğinin farkındadır.
Çünkü bir ilin valisi oranın devlet başkanıdır.
Devletin, o ildeki vücut bulmuş halidir.
Sonra etrafındakilere ne der Vali-Paşa;
"Bizim işimiz çözüm,
Görevimiz çözmek; üzmek değil.
Sorunun hallidir; valiyi tanımadığı için dönerci dükkanını kapatmak değil.
İşimiz ve görevimiz bir şeyin nasıl olmayacağını anlatmak ve göstermek hiç değil.
Görevimiz çok basit ve net:
Çözmek, halletmek, sorunu ortadan kaldırmak…"

Ve kulaklara küpe olacak tespit;
"Halkın neden ve nerede canı yanarsa devleti orada arar."
İşte o anda ve orada devleti bulamazsa; "Eyvah ki Eyvah"…

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.


OGÜNhaber