Aynı şekilde
'Belediye başkanı, meclis üyesi ve belediye yöneticileri yerini garanti sanmasın.' AK Parti’de
'Milletvekili, MKYK, MYK, İl Başkanı, ilçe başkanı ve parti teşkilatları yöneticileri yerini garanti sanmasın'...
Önceki yazımda da dile getirdim;
Yeni dönemin tek parolası:
Çalışmak, çalışmak, çalışmak…
Devlete sadakatle çalışmak,
Devletten başka otorite tanımadan çalışmak,
Grup, cemaat, cemiyet, dernek vb. gibi bağlantılardan azade şekilde sadece devlet için çalışmak,
Görevini yürütürken cebini, kişisel menfaatini düşünmeksizin çalışmak,
Cesurca çalışmak,
Adaletle çalışmak,
Bilinç ve şuurla çalışmak…
Erdoğan’ın konuşmalarını ve sohbetlerini dikkate aldığımda yeni dönemin kodlarının ana unsurları böyle…
Herkes, ancak çalışması ve devletine sadakat, ehliyet ve liyakatiyle değerlendirilecektir.
Zaten olması gereken de budur,
Kimse şuna buna yakınlığı veya özel ilişkisi nedeniyle üstlendiği konumun vazgeçilmezi değildir, olmayacaktır.
Olmamalıdır da…
Erdoğan yeni dönem konseptine uygun bir yapılanmayla kontrol ve denetim mekanizması oluşturuyor.
Külliye bünyesinde oluşturulan bu organizasyonla yukarıdan aşağıya bir nevi yeni bir
duble kontrol sistematiği geliyor.
Bakandan genel müdüre, belediye başkanından il teşkilatlarına kadar herkes izlenecek; görev yürütümü takip edilecek ve adeta not’lanacaktır.
Bunun için
“Siyasi işler ve Bürokratik Yapı”ya dair sistematik bir takip-koordinasyon oluşumu sayesinde birimlerin aktivasyonu sağlanacak, yanlışı görülecektir, başarısı takdirlenecektir.
Kamusal görevlerin yürütümü esnasında kimsenin yaptığı yanlış yanına kar kalmayacaktır.
Parti yöneticileri ve devlet erkinin yetkilileri artık tek düze bir çalışma içinde olamayacaktır.
Siyasi ve bürokratik yöneticiler kısa-orta ve uzun vadeli plan ve projeler sunacak, bir anlamda performansı kriterize edilecektir.
Mesela bunun ilk göstergesi olarak 2017 sonuna ve 2019’a kadarlık projeksiyonlar istenecektir.
Verilen bu planların dönem sonunda hedeflenen noktaya ulaşıp ulaşmadığı incelenerek o kurumun durumu ve yöneticisinin başarı/başarısızlığı gözlenecektir.
Bunun sonunda ise o kurum yöneticisi ile ya devam edilecek veya yol ayrılacak; daha azimle, inançla ve gayretle çalışacak yeni kişiler görevlendirilecektir.
Artık eskisi gibi geldiği görevden emekli olmak durumu olmayacaktır.
Ülkemiz oldukça kritik bir tarihsel süreç yaşıyor,
Atalet ve tembelliğe, korkaklığa, vakit kaybını getirecek tarzda çalışmaya yer olmadığı bir süreçteyiz.
Referandumla yeni bir yönetsel sisteme girdik.
Geçiş sürecindeyiz,
Ama 2019’un gelişi önümüzdeki bu iki yıl içinde şekillenecektir.
Bu yüzden de, herkes mutlak anlamda dinamize olacak, yeniden gayretlenecek ve yeni sistemin aktörü olup olamayacağı tesbitlenecektir.
Erdoğan;
“Böyle gelmiş böyle gider” algısının intihar olduğunun farkındadır.
Sistemik dönüşümün ciddi reform ve dönüşümler gerektirdiğinin idrakındadır.
Dün’ün hantal devlet yapısı ve bürokratik oligarşisinin, bugün’ün faal figürü olmaması gerektiğinin bilincindedir.
Aksi takdirde yeni sistemin hem kendi siyaseti ve hem de ülkenin istikbali açısından getireceği sıkıntı ve riskleri çok iyi bilmektedir.
FETÖ ile mücadelede tavizin intihar olacağını ve bu konuda
“bulandırmaların” ülkenin sosyolojisine hançer saplayacağını görmektedir.
Çünkü dört bir yandan saldırı altında olan ülkemizin, terör örgütleriyle mücadelesinin temel noktasını FETÖ mücadelesi teşkil etmektedir.
Diğer terör örgütleriyle bir şekilde irtibatlı olan bir FETÖ ile karşı karşıyayız.
FETÖ gövdeli bir terör örgütleri
“Düşmanlık Kardeşliği”ni yaşıyoruz.
Erdoğan bu mücadelenin tavizsiz ama adil, etkili ama kanunla, uzun soluklu, dikkatli ve müteyakız olması gerektiğini biliyor.
Bu yeni konsept çerçevesinde önümüzdeki günlerde şaşırtıcı değişiklikler, kamusal ve siyasi yeniden yapılanmalar göreceğiz.
Beklenmedik görevden almalar, atamalar, revizyonlar yaşayacağız.
"Aaaa o da mı…" diye şaşkınlık hissedeceğimiz aziller ve muhakemelere şahit olacağız.
Evet…
Hiçbir şey eskisi gibi kalmayacaktır,
Kalamaz da zaten,
Erdoğan’ın bu
“olmazsa olmaz” mesabesindeki değişimin farkında, bilincinde ve inancında olması en büyük avantajımızdır.
Cumhurbaşkanı
“Sistemik Dönüşüm”e dair kararlı ve kesin bir duruş noktasındadır.
Ülkemiz bugüne kadar
“böyle geldi” ama
“böyle gitmeyecektir”….
Not: Yıllardır gördüğüm eksiklikleri, aksaklıkları dile getiriyorum. Bunu yaparken de sadece ülkemin menfaatlerini, devletin yücelmesini amaçlıyor ve milletin sesi olmaya çalışıyorum. Başkaca hiçbir amacım yoktur. Birileri yazılarımdan rahatsız olabilir ve şikayetçi
olanları da işitiyorum. Hatta yönetsel görevdekilere, parti yönetimindeki zaaflara yönelik eleştirilerim nedeniyle; madem bunları yazıyor gelsin yetkili organlarda görev alsın diyenler olduğunu da biliyor ve duyuyorum. Ama bilinsin ki; hiçbir beklentim yok. Gerek
bürokratik ve gerekse de siyasi hiçbir makam, mevki, koltuk merakım olmadı ve olmayacak da. Maddi manevi hiçbir şey istemedim, istemeyeceğim de, bunu bir kere daha söylerken altını çizerek diyorum ki; şayet bu dediğim dışında davranırsam namerdim. (Söz
uçar yazı kalır, ısrarla merak edenler için sanırım son nokta olur…)
Ve bundan sonra da doğru bildiklerimi, inandıklarımı beklentisizlik içinde ve
“hakkın hatırı alidir, başka hatıra feda edilemez” prensibince yazmaya, söylemeye devam edeceğim ve susmayacağım. Bilirim ki;
“yarası olan gocunur.” Bu bağlamda geri adım atmayarak yarası olanları gocundurmaya devam edeceğim.
Bir sonraki
Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.