Yunanistan diye bir ülke var.
Kapı komşumuz…
Nah şurada; yanı başımızda.
Hatırlarsınız; 2007-2008'de, küresel ölçekte büyük bir ekonomik kriz yaşanmıştı.
Hani bizi "
teğet" geçmişti ya…
İşte o kriz, komşumuzu "
teğet" geçmedi.
Kriz oku, Yunanistan'ın yüreğine saplandı.
Bu Yunanistan, üstelik Avrupa Birliği ülkesi ve hatta Avrupa'nın gözden çıkartamayacağı şımarık çocuğu…
Peki küresel nitelikli kriz, Yunanistan'ı neden herkesten daha çok etkilemişti?
Ekonomik kavram ve söylemlerle yormadan, basit bir dille anlatayım.—İthalat artmış ihracat azalmıştı.
Yani üretmeden tüketmek alışkanlık haline gelmişti.
—Lüks yaşam ve aşırı harcama almış başını gitmişti.
Öyle ki, bankamatik memurları neredeyse çalışan sayısına ulaşmıştı.
—Tarım ve sanayi yavaşlamış hizmet sektörü öne çıkmıştı.
—Saplantılı ve hesapsız şekilde savunma harcamaları artmıştı…
Özetle;Tüm dünyada görülen ekonomik yavaşlama ve buna bağlı olarak vergi gelirlerinin azalması Yunanistan dışında pek çok ülkeyi de etkilemesine rağmen Yunanistan neden iflasın eşiğine gelmişti diye sorarsak, bunun cevabı;
Yunanistan'ın geçmişten beri gelen ve sürekli artarak devam eden mali dengesizlikleridir.
Peki, nasıl başladı? Kriz kendisini nasıl gösterdi?—Dolar/Euro arasındaki değer farkı istikrarsızca artmaya ve öngörülmez bir hal almaya başladı.
—Ekonomi daralmaya başladı ve ödemeler dengesi çıkmaza girdi.
Yani Yunanistan borçlarını ödeyemez hale geldi.
—Yabancı yatırımlar azalmaya ve var olan yabancılar kaçmaya başladı.
—Finans piyasaları çökmeye başladı.
Dolar/Euro arasındaki istikrarsızlığın da etkisiyle borç stokları aldı başını gitti.
—İşsizlik her geçen gün arttı ve önlenemez bir hale geldi.
—Sonuçta rekabet gücü iyice azalan, kamu borçları ve harcamalarını şeffaflıktan uzak şekilde sürekli olduğundan düşük gösteren, ve sanayisi bitip ithalata bağlı hale gelen Yunanistan ekonomisi bu krizde patladı!..
Krizin sonuçları ne oldu?Bu kriz Yunanistan'ın, II. Dünya Savaşı'ndan bu yana yaşadığı en zor durumdu.
Protesto gösterileri, sokak hareketleri, çalkantılar başlamış ve gün be gün iyice artmıştı.
Orta sınıf-orta gelir grubu ve işçi sınıfı ağır darbe almış aileler çocuklarına bile bakamaz hale gelmişti.
Firmalar-şirketler batmış, dükkanlar kepenk kapatmış polisler bile işsiz kalmış ve hatta bazı Yunan adalar kiraya verilmişti.
2010-2012 yıllarında başlayan sokak hareketleri ve protestolar sonucunda Yorgo Papandreu yönetimden ayrılmak zorunda kalmıştı.
Bu kriz ve etkileri devam edince de 2015'de başbakanlığa Çipras gibi ekstrem bir adam gelmişti.
Yunan Ekonomik Krizi'ni bu noktada bırakıp, olayın başka bir boyutuna geçerek dikkatinizi çekmek istiyorum.
Neticede onların arkasında Avrupa vardı ve bu ülkenin batmasına müsaade edemezlerdi.
Çok kızsalar da, Yunanistan'ı şamar oğlanına çevirseler de sorunlara el attılar ve bugünlere getirdiler.
Bu sayede, komşumuz krizin etkilerini bir ölçüde aşabildi-aşabiliyor gibi…
Bu konuyu neden ele aldım, niçin anlattım?Şundan dolayı;Nereden nereye…
O dönemlerde Yunanistan'a acıyorduk.
"Kriz bizi "teğet" geçti, komşumuz aciz halde, isterlerse yardım bile edebiliriz" diye üstenci bir rehavetle böbürleniyorduk.
"Yunanistan bu hale nasıl düştü,Yoksa Yunanistan rehavet içinde miydi,Komşumuzun yaşadığı krizden hemen ders alalım-almalıyız," gibi bir algı ve teyakkuz içinde olmamız gerekirken ve olası krizler karşısında direncimizi artırmak için ekonomik gidişatımızı yine ve yeniden gözden geçirmek yerine, biz ne yaptık?
Yaşadığımız krize ve ekonomik belirsizliğe bakınca bunun cevabı ortada maalesef!..
Yunanistan gibi tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşayan ve Bulgaristan gibi ekonomisi hiçbir zaman Avrupa'lı gibi olamayan ülkelerin vatandaşları, alışveriş için ülkemize geliyor.
Neden?TL'nin dolar karşısında değer kaybı sonrası ortaya çıkan fiyatlar nedeniyle…
Paralarının alım gücünün, TL'den fersah fersah fazlalaşması nedeniyle.
Bırakın konut-tarla-arsa vb. gibi alımları, adamlar mutfak alışverişini bile gelip bizden yapar hale geldiler.
Peki biz ne durumdayız?Perişan halde ama henüz ne yapacağını, nasıl tepki vereceğini, ne yapmayacağını bilemez bir şaşkınlık içinde!..
Ama buradan söyleyeyim,
Yunanlılar da uzun süre şaşkın, şokta ve ne yapacağını bilemez haldeydi.
Sonra?Sonrası malum…
Yunan işçisinin-memurunun-amirinin, kısaca Yunan halkının patlaması, sokaklara dökülmesi ve hatta marjinal tepkiler gösterir hale gelmesi, sanıyorum ki hepimizin dün gibi aklında…
Değişen hükümetler,
Umut görülen liderler,
Ve gelenin de, krize çare olamaması sonucu hızla gözden düşerek ortaya çıkan yönetsel istikrarsızlık, korkutucu bir gerçek ve örnek olarak önümüzde duruyor maalesef!..
Yunanistan, krizde ve bu krizle çok acı çekti, acılar yaşadı, acınacak hale geldi.
Rehavetin, hoyratlığın ve umursamazlığın bedelini en acı şekilde ödedi.
Emin olun, Yunanistan bu krizin acı etkilerini daha yıllarca da yaşayacak!..
Aklıma geldi,Anlatayım-paylaşayım istedim.Çünkü bir kriz yaşandı mı, olmamış gibi olmaz.
Bunu, 1994 ve 2001 kriz sonuçlarıyla, biz de gördük ama çabuk unuttuk galiba!..
Belki, anımsattığım Yunanistan krizinden ders çıkartılır, uyanılır ve örnek alınır!..
Not:Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası Cumhurbaşkanını dinledim.
Dövizin ateşini söndüren açıklamalarını olumlu buluyorum.
"Bu bir örtülü faiz artışıdır…" vb. gibi yorumlar yapılsa da;
"ama/fakat" demeden, bu hamleyi yerinde bir müdahale ve gerekli bir adım olarak değerlendiriyorum.
Ancak bu söylenenlerin hemen/behemehâl/yarın sabahtan itibaren, yapısal/radikal/kalıcı adımlarla desteklenmesi şarttır.
Aksi takdirde, döviz ateşinin yeniden harlanması kaçınılmazdır!..
Bu açıklamalarıyla ümitlendiren ve kendisinden kalıcılaşma yönünde adımlar beklediğim Sayın Cumhurbaşkanı'nın, oluşan bu pozitif havayı destekleyici icraatlar içinde olacağına inanıyor, önem/özen ve özellikle bekliyorum!..
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.