Ankara’da çok uzun yıllardan bu yana Hacı Bayram Velinin mirasını, imkânları ve kabiliyeti ölçüsünde Ankara’nın tapusu niteliğindeki Hacı Bayram Camii'nde hem gönül hem de fiziki yakınlık mesafesinde devam ettirmeye gayret eden tam bir gönül eri, kimsesizlerin kimsesi ve sahiplenicisi merhum Dr. Emin Acar hocamızı hakkın rahmetine uğurladık. Biz bu gönül erinden razı idik, Allah da ondan razı olsun, mekânı cennet olsun.
1926 yılında Bursa'nın İnegöl ilçesinde doğan, 1952'de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olmuş,
1974 ve 77'de Milli Selamet Partisi'nden milletvekilliği yapan Dr. Emin Acar Ankara'daki manevi önderlerden biri idi.
Merhum hoca efendiyi mahşeri bir kalabalık ile Pazar günü ikindi vakti mekânı Hacı Bayram Veli Camii inden uğurlamak üzere bekliyoruz. Aziz milletimiz kendisini tanıyan bilen sahiplenen gönül erlerini ve yöneticilerini asla yalnız bırakmıyor. Kalabalık mahşeri Kur’an ve dualar arşa yükseliyor. Allah bizlere de hayırlı güzel yolculuklar nasip eylesin.
Kendi halkı ile iç içe Devlet Büyüklerimiz de mütevazi bir şekilde gelip yavaş yavaş cami avlusunda ikindi namazı için yerlerini alıyor. Her kes dua ile hocamıza son görev arzusu içerisinde. Dikkatimi çeken tüm devlet büyüklerimiz gayet büyük bir nezaket ve alçak gönüllük içerisinde yerlerini alıyor. Hele birisi oldukça dikkatimi çekti gayet mütevazi alçak gönüllü sessiz sakin bir şekilde geldi ve ilk boş bulduğu en uygun yere hemen oturdu. Etrafa bakınma ihtiyacı dahi hissetmedi. Kimse ile göz teması arayışına girmedi “Ben de buradayım” arayışı asla yoktu çünkü ihtiyacı da yoktu, yetişme tarzı olgunluğu inancı ve mensubu olduğu camianın liderinin öğretisi de ve ahlakı da buydu.
Ülkeyi yönetecek iktidarı seçen aziz milletimizin mensuplarının anlayış ve yaklaşımı beklentisi de bu alçak gönüllülüğün işareti değil mi?. Bu iktidarın var olması ve bu güne dek her defasında milletinin artan teveccühü ile Cumhura reislik eden Sn. Cumhurbaşkanımızın da tercih edilme, bu denli çok sevilme, takdir edilme ve sahiplenilme anlayışının temel sebebi de bu değil mi? Kendilerinin mütevaziliği ve gücünü aldığı halkı ile iç içeliği, devlet riyasetindeki konumuna rağmen halkından, halkının yanından, yakınından kopmaması aksine her defasında temelsiz alışkanlıklara rağmen halkına insanına kendisini sevenlere her zamankinden daha fazla yakın duruşu değil mi? Milletimiz her şeyi not ediyor ve vakitli değerlendiriyor.
Bir şey dikkatimi çekti, ön safta bir genç arkadaşı güvenlik görevlileri dahil kimse yerinden oynatamıyor. Tüm güvenlik güçleri yanına yaklaşıyor münasip bir şekilde anlamaya gayret ediyor bir birine soruyor ama nafile genç ön saftaki yerinden ayrılmıyor. Her gelene bir şeyler söyleyip yerini daha da sağlamlaştırıyor. Güvenlik görevlilerinin lahavlesine ben şahit oldum.
Derken Ezan-ı Muhammedi okundu tüm devlet erkânı saflarda yerini alır iken bir beyefendi edası ve kalabalığı ile yaklaşınca, bizim genç heyecanlandı, "aman efendim ben buradayım, burayı tuttum geliniz, buradayım." deyince şok oldum. Daha önce duyduğumda inanamadığım gibi. TBMM’mizin idare amirlerinden birisi. Meclis oturumunda da değiliz. Hiçbir anlam veremedim yakıştıramadım. Camide devlet erkânının, Başbakan ve yardımcıları dâhil gelip uygun ilk müsait bir yere, adabınca oturduğu ortamda bütün cemaat irkildi rahatsız oldu, üzüldü. Ben de bu manevi atmosfer ve cami adabı ile uygun olmayan manzaraya şahit olmaktan çok üzüldüm, rahatsız oldum. Camide safta, hem de bir gönül erinin, Allah dostunun cenaze namazına gelindiğinde özel adam tayin edip, yer tutturup, ülkenin başbakanından sonra gelip saf tutanlar arasından gelip memurunu bulup çıkarıp ben de buradayım demek... utandım irkildim üzüldüm. Bizim kültürümüz adabımız görgümüz bu değil.
Daha öncesinde de bir köşe yazısına taşınmış, inanamadığım bir hadiseyi hatırladım. Aynı zatı muhterem Çukurambarda bir kafeye gelirken, sirenler, ışıldaklı araçlar, gürültü feveran, cadde trafiğe kapatılmış, güvenlik araçları yan durdurulmuş caddedeki kafelerdeki herkesin gözlerinin dışarı fırlayarak "kim acaba bu caddeleri trafiğe kapatan beyefendi" dediği beyefendi herhalde sendika alışkanlığından olsa gerek aracından edasıyla çıkışına vatandaş tepkiyi koymuş.. Makâlede iddia edilenleri, şaşkınlık içerisindeki vatandaşın diline gelen, söylediklerini ben buraya aktaramayacağım, çünkü "muhalif gazete abartıyor, hadsiz eleştiri yapıyor" diye inanmamıştım.
Maalesef her partide olduğu gibi AK Parti içinde de bu tip davranışta olan insanlarımız var, amacım bu ismi açıklayarak küçük düşürmek değil, bu yüzden ismini vermeyeceğim. Ancak bu yazımı okuduğunda kendisi biraz daha dikkat etmesi gerektiğini anlayacaktır umarım.
Cenazede saf tutarken yaşadığım bu manzaraya şahit olmaktan büyük üzüntü duydum. Eminim merhum gönül erinin ruhu da çok daralmıştır. Ne olur Allah’ım öbür tarafta bu konuya benim şahitliğim istenmesin.
Bizim aziz milletimizin birlik, beraberliğini, dirliğini hiçbir şey yıkamaz. Bu cefakâr millet azimle, gayretle, sabırla PKK ya da, Paralel Devlet Yapısı uzantılarına da diğer hadsiz bölücülere de aldırmaz ve sarsılmaz. Yanı başında Cumhurun reisi kendisine tebessüm ediyor iken, bu tür ekâbirliği de çok çok umursamaz ama bir kenara not eder ve vakti gelince de okur.
Ne olur, biz masum, mazlum bu aziz millet için varız, onlarda bizi kendilerine yakın ve bizi yanında hissettiği için arkamızdalar. Bizi sadece bu tip densizlikler çökertebilir, lütfen biraz kendimizi toparlayıp aziz milletimize, var oluş sebebimize saygı ve hürmette, hakkına riayet etmekte dikkatli olalım, zira özellikle Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız bu konularda inanamayacağımız kadar duyarlı ve şükürler olsun mütevaziler, AK Parti Millet Vekilleri, Bakanları özellikle önderlerine bakıp o şekilde davranmayı bilmelidir, bilmez ise bir sonraki seçimlerde niye listelerde yokum diye kimse tepinmemeli.
Bir sonraki Bir Portrede buluşmak ümidi ile Allah’a emanet olun sevgili Ogün okurları…