Biden'ın "Yolsuzluk/Otokrasi/Kara para" ile mücadele sözlerinin şifreleri…

Biden'ın G7 ve NATO zirvesi sonunda yaptığı basın açıklamalarında dikkatimi çeken önemli bir nokta vardı.

Her iki toplantıya dair açıklamalarındaki ortak noktaydı.


Şöyle diyordu;
"Demokratik değerlerin işletilmesi gereğini teyit ettik
G7 liderlerine ABD'nin üstüne düşeni yapacağını aktardım: Masaya geri döndük.
Amerika geri döndü.
Yolsuzlukla mücadele konusunda anlaştık. Yolsuzluk hükümetlere zarar veriyor. Paravan şirketler ve kara para aklama sorunlarına el atacağız.
Otokratların ellerinde muazzam bir güç var, topluma hesap vermek zorunda değiller!..
Bir yarış içindeyiz;
Hızla değişen 21. Yüzyılda, demokrasilerin onlarla rekabet edip edemeyeceği konusunda dünyanın dört bir yanındaki otokratlarla/otokratik hükümetlerle bir yarış içindeyiz…"

Lafın gelişi mi acaba, demiştim.

ABD Başkanlarının genel yaklaşımıdır ya; demokrasi havarisi kesilirler,
Dünyanın her bir köşesine –güya- özgürlük ve insan hakları götürürler ya…
Tabi sonuç malum; sadece kan/gözyaşı/istikrarsızlık ve iç savaş…

Bayram değil seyran değil,
Yine, öylesi bir Amerikan hamaseti mi diye düşünmüştüm.
Ki, ABD otokratik yönetim ve liderleri sever.
Çünkü daha kolay kullanabiliyorlar.

Küresel gündemi ve Türkiye ile ilgili gelişmeleri sadece içeriden takip etmem.
Bu konu dikkatimi çekince de; öyle yaptım.
Hemen öngörü ve tespitlerine itibar ettiğim bazı yabancı "dostlarla" istişare ettim.

Yukarıda alıntıladığım Biden'ın açılamalarını sorunca;
"O ne ki… Sen asıl, zirveden kısa bir süre önce yayınlanan "Başkanlık Talimatı'na bak", dediler.

Hatta bunların Biden başkanlık koltuğuna oturmadan hazırlanmaya başladığını söylediler.
Anlaşılan o ki; şimdi eyleme geçtiler/geçiyorlar.
Gündem o kadar yoğun ki; bazen hangisini yazacağını şaşırıyorsun.
Ama Serdar Turgut'un "Zirveden 9 gün önce Washington'da ne oldu?" başlıklı yazısı, konuyu yeniden gündemime getirdi ve sizlerle de paylaşmak istedim.

Ne olmuştu, zirveden 9 gün önce?
Beyaz Saray'da bir "Başkanlık Talimatı/Memorandum" yayınlanıyor.
"Yolsuzluklarla mücadeleyi Amerika'nın Ulusal Güvenlik Çıkarlarının Merkezi Oluşturmak İçin Memorandum"
Talimatın adı bu…

İçeriğinde ise;
Bu başkanlık talimatı ile Biden "yabancı ülkelerdeki yolsuzluklarla ilgili ellerinde bilgi ve delil bulunan değişik Amerikan kurumlarının, örneğin Ulusal Güvenlik Ajansı, CIA, Hazine, FBI, Savunma Bakanlığının daha etkin işbirliği içinde çalışmalarını ve ellerindeki bilgiyi diğer kurumlarla paylaşarak etkin sonuçları bir an önce almalarını" istiyor.

Serdar Turgut, Amerikan kaynaklarınca bu memorandumun ana ve asıl hedefinin Putin ve Rusya olduğunu söylüyor.

Ama bence, konu/durum ve hedef sadece Putin'le sınırlı değil.
Çünkü içerik çok daha geniş kapsamlı.

Ki, Biden'ın G7 ve NATO zirveleri sonrası açıklamalarını da nazarı dikkate alırsak, bu Başkanlık Talimatının her ülkeye/yönetime/lidere dönük olduğunu düşünmemek safdillik olur.

Kaldı ki, Amerika bir taşla birkaç kuş vurmayı sever; emperyalizm ve işgalini "demokrasi/özgürlük/yozlaşma karşıtlığı" gibi, yüce kavramlarla kamufle etmeyi iyi bilir.

Hatta, biraz daha ileri gideyim…
Bu Talimat ve sonrasında dillendirilen söylemlerin, Amerikan Ekonomisi ve doların geri çağrılması politikasından bağımsız olduğunu da düşünmüyorum.

ABD'nin şuanda pek çok ülkenin iktidar sahipleri ve yakınlarına dair 1000'den fazla dosya oluşturduğu,
Başka bir deyişle, ülkelerin onda sekizinde "yolsuzluk/otokratizm/kara para/paravan şirketler…" konusunda, zamanı gelince kullanmak üzere; tespitler içeren bir arşiv oluşturduğu, duyumlarım arasında…

Hatta bu dosyaların ve içerikteki iddiaların %70'inin, direk ülke liderleri ile alakalı olduğu, %30'un ise liderlerin aileleri/partisi/vekilleri/bakanları ve üst düzey bürokratlarıyla ilgili olduğu iddia ediliyor…

Dikkatle bakalım lütfen; ne diyor Biden ve Memorandum;
"Özellikle yolsuzluklar sonucunda saklanılan paraların nerelerde olduğunun araştırılmasına öncelik verilmelidir.
Hatta kara para aklayanlar bulunup adları açıklanmalıdır.
Yabancı siyasi figürler, eğer yolsuzluk yaptılarsa; onlara yardım etmiş olan Amerikan unsurlar da varsa; bunların da Amerika içinde bir an önce ortaya çıkartılmaları şarttır.
Otokrasiler ve otokrat yönetimlerle yarış halindeyiz.
Yolsuzlukla/yozlaşmayla mücadele edeceğiz.
Paravan şirketler ve kara para aklayanlar hedefimizdedir…
…………………………………….."

Bir de bunlara, Biden'ın "yolsuzluklarla mücadeleyi ABD'nin dış politikasının ve ulusal güvenlik çıkarlarının en önemli boyutu olarak gördüğünü" eklersek;
Hedefin küresel boyutta olduğu,
Hemen her ülkenin, özellikle gelişmekte olan ve demokratik refleksleri zayıflayan ülke yönetimlerinin hedefte olduğu aşikardır.

Bunu derken, Amerikan demokrasisine övgü getirmiyor ve ABD'nin "Küresel çökücü ve devlet boyutlu yolsuzluk ve eşkıyalık" yapan bir ülke olması gerçeğini asla göz ardı etmiyorum.
Ben, sadece dikkat çekiyorum.

Bu söz ve söylemler veya yayınlanan Başkanlık Talimatı büyük bir masumiyetle ve ABD "iyilik meleği" olduğu için söylenmedi ve yayınlanmadı.

Ben, ABD'nin farklı bir dış politika konseptine girdiğini iddia ediyorum.
Belki de, bundan sonra ülkeler nezdinde hazzetmedikleri yönetimleri ve müşterek çalışamayacakları liderleri elimine etmek için, "iyicelik" içinde "müdahale taşları" döşüyorlar.

Bakınız…
Yarın-birgün, şu veya bu ülkede "otokratik yönetim/yolsuzluk/kara para" vb. gibi konular nedeniyle halklar sokağa dökülürse/kaos çıkarsa ve siyasi istikrarsızlık baş gösterirse; ABD, bu duruma demokrasinin gereği/demokratik eylemler ve halkların yozlaşmaya isyanı diye bakacak ve mevcut yönetimleri suçlayacaktır.

Hatta ve hatta o mevcut yönetimlerin düşmesi için de, elinde olan pek çok enstrümanı sahneye sürmekten geri durmayacaktır.

Yolsuzluk/despotik yönetim/kara para; küçük veya büyük, hangi ülkede yok.

ABD bu konuyla ilgili sözlerinde, keşke samimi olsa/olabilse…
Samimiyetin s'si olmayan ve asla, almadan bir şey vermeyen/hatta amiyane deyişle; hastalığını bile vermeyecek ve küresel menfaatlerini maksimize etmek için şeytanla bile işbirliği yapabilecek bir ülke, bu sözleri yüksek sesle dile getirmeye başlamışsa; ben, asla masumiyet içerdiğini düşünmem ve şüpheyle bakarım.

Hele bir de, Sosyal Medya/iletişim/bilişim gibi hemen her ülke halkının/herkesin kullandığı ve her türlü manipülasyon ve kaosu tetikleyebilecek aygıtların ipinin ABD'nin elinde ve kontrolünde olduğunu düşünürsek; söylediğim şeylerin pek de muhal olmadığını anlarız.

Özetle;

Oğul Bush dönemi ABD'si, Irak'a girerken; nasıl "özgürlük/demokrasi/insan hakları" sloganlarıyla gittiyse; önümüzdeki günlerde pek çok ülkede yaşanacakların gerekçesi de, bu defa "yolsuzluk-yozlaşma/otokrasi/otokrat yönetimler/paravan şirketler-kara para" gibi, herkesçe reddedilip/itiraz edilmeyecek toplumsal/insani/yönetsel hassasiyetler olacaktır.

Bunun ilk sinyalleri ve hatta eylemlerini 2021'in sonları ve tüm 2022 boyunca göreceğiz.

Sonuç;
ABD bir şey yapıyorsa, kesin çok şey bekliyor demektir.
ABD herkesçe onaylanacak "iyi/hoş/güzel" sözler ediyor ise;
Kesin, pek çok ülke hedeftir/ülke yönetimleri hedeftedir.


Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

 

OGÜNhaber