Ben Ve İstanbul..

Bu genç delikanlı önce hal hatır sorduktan sonra, ''Ağabey Ogün gazetesini ve internet'ini sürekli takip ediyorum. Öncelikle sizin, Nalân ablanın ve çok zevk aldığım Minik Kuş'u okuyorum ve de inanın tüm yazarlarınızı da büyük zevk ile okuyorum, sizden bir ricam var ben hem öğrenci, hem de modelim ancak yazı yazmayı çok seviyorum ve ben yazar olmak istiyorum. Bana yardımcı olur musunuz?'' Dediğinde önce yazarlığın çok da kolay bir şey olmadığını çalışması gerektiğini ve de birçok usta gazeteci, yazardan fikir de alması lazım geldiğini kısaca anlatmaya çalışırken, ben yaklaşık 3 yıldır yazıyorum ama yazar oldum asla diyemem dediğimde bana sen bir şans ver deneyim diye ısrar edince, bir an düşündükten sonra neden olmasın ki; dedim öyle ya yeni bir yıl yeni bir yazar niye doğmasın?

Sonra da  ''Hadi yaz kardeşim, içinden ne geliyorsa onu yaz ve söz veriyorum kelimesine dokunmadan, seni okurlarımla tanıştıracağım, kararı okurlarımız verecek. Bu imtihana hazırsan buyur'' dedim. Genç adam kesin kararlı ve iddialıydı, hemen ''Tamam ağabeyim ya çok muhteşem'' dediğinde artık geri dönüşüm yoktu, şimdi karar sizin okuyun bakalım bu genç adamın Portresini sevgili okurlarım.

Bu genç üniversite öğrencisi aynı zamanda şimdilerde Aykar ajansın modeli olan kardeşimizin ismi Hasan Öztoklu. Aslen Konya'lı olan Hasan ailesi ile beraber yıllardır Fethiye'de yaşamış ve işte devamını ondan dinleyin...

 

BEN VE İSTANBUL...

Merhaba sevgili Ogün gazetesi okurları
 
Ricam üzerine hiçbir zaman kırmadığı gibi gene kırmadı beni ve ''pekiyi, o zaman göster yazarlığını'' diyerek bana sizlerle hazırladığım portremi paylaşma fırsatı verdi değerli ağabeyim... Yaptığım Portrenin adına da ''Ben ve İstanbul'' diyelim...
 
Ben 4 yıl öncesine kadar ''İstanbul''u sadece televizyonlardan gene TV'ler deki diğer hayali şeyler gibi bir hayal şehri diye düşünürken, ummadığım bir anda eğitimim üzerine tanıdım... Bilirsiniz İstanbul'la tanışınca her şey değişir, her şey olursunuz Taksim'de bar boy, Sultanahmet'te rehber, bir dizide figüran, her yerde her şey yani...
 
Ben de onurumu zedelemeyecek her şeyi oldum İstanbul'un... Bugün de İstanbul üniversitesi'nde 4.yılımı okuyorum. Dünyanın en güzel yerlerinden ve herkesin ölmeden önce en az bir kere görmesi gerektiğini düşündüğüm Fethiye Ölüdeniz' den geldim. Şimdi fotomodellik, defile mankenliği yapıyor tiyatro ile de aramı oldukça sıcak tutmaya çalışıyorum.
 
Dedim ya ben de her şeyi oldum İstanbul'un...
Yarendir İstanbul kafan güzelse, moralin bozuksa en büyük suçludur o... sana kastı vardır diye düşünürsün...
 
Her şeyi oldum dedim ya cidden her şeyi oldum. İlk geldiğim günü hatırlıyorum herkes otobüsün sağ camına kafasını yaslayıp hadi bakalım diye bir iç çekmiştir mutlaka ilk kez geliyorsa bu küçük Amerika'ya...
 
Yaşın, yaşamışlığın fark etmez mutlaka küçülürsün karşısında, onunla ilk karşılaştığında. Esenlerde indin mi hele tamamdır olay... Kimseye bakamazsın ''taşıyıım mııı abisi?'' diye on kişi gelir yanına direk TV deki İstanbul gelir aklına. Kaçarsın içeceğine ilaç atacaklarmış korkusuyla... Bitmez o adamlar İstanbul'da nereye gitsen mutlaka bir şeyine ortak çıkar ha kiminin sigarana kiminin sevgilisine...
 
Çok sürmez ama bu korkular kadın gibidir İstanbul her zaman sert başlar yavaş yavaş güzelleşir... Taksim'e gitmiştim ikinci günümde aklımı kaybetmiştim Fethiye'nin nüfusunun 10 katı insan tek bir cadde'deydi. Ama o zamandır herhalde en heyecanlı anlarımdan biri İstanbul'daki. Karnım ağrımıştı içine girdikçe daha da soğur ya Taksim ben de üşümüştüm tek bir caddede kaybolmanın korkusunu yaşayacak kadar gergindim. Ama inanılmazdı da insanlar... İnsanlar... Nereye baksan dolusuyla...
 
Her gördüğün bir sonraki gördüğüne göre efendi gelir, normal gelir...
 
Artık bayağı bayağı alışmıştım İstanbul'a her ne kadar her an annemin yemeklerini, bana ait sıcak odamı özlediysem de burada da bulmuştum vakit geçiren güzel şeyler... Nevizade'ye gidip içmeler, Tophane'de nargileler, fakültede arkadaş muhabbetleri, kantinde kızlarla kesişmeler yavaş yavaş olmaya başlamıştım yani ben de.
 
Hak sahibi hissettiriyor bu şehir adama kendini. Ben de payımı almalıyım diyorsun sanki ölmüş dedene ait arsayı almaya çalışır gibi. E haksız da değilsin ki TV deki şehirdesin sen... Hayranı olduğun adamı yan tarafında görmen mümkün. En sevdiğin şarkıcıyla aynı mekânda yemek yemen.
 
Neden? Dersin sorgularsın kendini. Herkes sormuştur mutlaka. Herkes yapmadıysa da ben yaptım ne yalan söyleyeyim. Neden ben de bir şeyler yapamayayım neden? Yapanlar benden daha mı iyi dersin.
 
Dedim ya ben de hak sahibi ilan ettim kendimi bana ait bir şey varmış gibisinden başladım koşturmaya. Ajanslar herkesin ilk adresidir çünkü yanıltır insanı. İlk kez de gitsen çok yakın hissettirir ajanslar sana kendini. Ben de gittim denedim gel dediler geldim git dediler gittim. Sonuç 1â€''0.
 
Pes ettim. Sonra internetten yaptığım bir başvuru sonucunda büyük bir tekstil firmasına girdim. Ne alaka ben de hala çözemiyorum. Ama düzensizliğinden ötürü düzen bozan bir memleket burası. Herkes gibi benim de tek derdim düzenimi kurmak olduğu için ben de girdim. Hoş pişman da değilim çalıştım.  5â€''6 ay aşırı azimli bir adam olduğum için fark ettiler sanırım, benden önce gelenlerden farklı davrandılar bana her konuda...
 
Ama yenilen pehlivan güreşe doyar mı? Tekrar kendi kanıma girdim, daha renkli bir şey yapmalıydım. Müdür'ümün iltifatlarını duymaya başladığım anda soğudum oradan da. Eee aferin delisi büyüdük biz sırf takdir etsinler diye söylemesi ayıp it gibi çalıştım...Sonunda da patladı tabii.
 
Epey bir süre İngilizce dersleri vermeye başladım tutkudur benim için İngilizce... Bilmediğim her yere ders vermeye gittim Ataşehir mi dersin Beylikdüzü mü dersin nerede ise öğrencinin evi oraya.
 
Ama tutkumu bile küçük lokma gösterdi bu şehir. En büyük eğlencelerim ara sıcaklarım oldu... Tabi epey de açılmıştım zaten çok kapalı da değildim İstanbul'a gelmeden önce. İlk geldiğimdeki halimden de eser yoktu tabii. Nerede o ilk gelen masum, gözlüklü kıvırcık saçlı, tüyü bitmemiş yetim, nerede şimdiki kendine aynada yarım saat bakmadan sokağa çıkmayan ben? Uçurumlar var yani.
 
Neyse dediğim gibi artık sarmıyordu İngilizce kursları falan. Gene kendini göstermişti içimdeki arsız. Dedim ya hak sahibiydim bir şeyler yapmalı, bir şeylerini almalıydım. Birden aslında bayağı bayağı çevremin olduğunu fark ettim ve parti işlerine girdim. Sıvadım elimi kolumu hadi bakalım dedim. İlk partim, afişler, dj'ler,  ilanlar derken artık sürekli partiler eğlenceler yapmaya başlamıştım... Bayağı bayağı da tanındık takdir edildik. Gümmmmm 1â€''1  
 
Ama olmadı bu da olmadı sahteliğinden çok sahtekârı çok olan bir şehir burası. Her ne kadar olduk desek te olmamışız hâlbuki... Çalış çalış çalış... Aferini al. Tamam, ama aç adama aferin desen ne olur? Aç kaldığımızdan değil ama her işin bir karşılığı vardır. Paradır fahişeyi fahişe yapan. Ağır bir örnek oldu ama neyse benim ki organizatörlük Allah'tan...
 
Anlayacağınız gene İstanbul koydu, sap gibi bırakıverdi... Ne başarın aklına gelir ne güzel günlerin İstanbul'da moralin bozuksa. Hepte 0 hissettirir. Saf saf dolaşırsın anca sokaklarında. Ünlü gene yanından geçer, gene karşında oturur ama artık sadece sinirini bozar bir durum kendini daha da kötü hissetmeni sağlar...

Bugün düzenimi kurdum birbirinden mükemmel insanlar hediye etti bana İstanbul sağ olsun. Artık odamı yatağımı özlemiyorum. Şimdiki yatağım çift kişilik evde kendi evim her ne kadar kira da olsa benim evim. Baştaki galibiyetini de yavaş yavaş yedirtmeye başladım İstanbul'cuğuma. İşlerim iyi modellik, mankenlik açtı beni:)
 
İyiyim yani her şeye rağmen iyiyim.''Çok şey öğrettin bana İstanbul en iyi öğretmenim oldun. Ama sen beni yaşa ben seni yeterince yaşadım''...diyorum artık. Güzellikleri çok bu memleketin yeter ki görmek isteyin. Ama amannn sidik yarışına girmeyin rövanşı bitmez maçların rakibiniz İstanbul ise...
 
Okuyan herkese ve bana bu fırsatı veren değerli ağabeyime sevgiler saygılar...

Sevgili okurlar Hasan anlattı siz dinlediniz, benden hiç yorum beklemeyin. O, en büyük jüri olan sizin karşınıza çıktı, bendeniz sadece cesareti için bile helal olsun diyebilirim. Bu vesile ile de hepinizin yeni yılını kutlarken, gazetemiz Ogün'de tam 4.yaşına basmış oldu, eh bu mutlulukta bizlere yetiyor.

Nice 4 yaşlara Ogün gazetesi ve bu gazeteyi yaşatmak için emeklerini veren tüm cefakâr arkadaşlarım ve bizleri yalnız bırakmayan siz sevgili okurlar hepinize nice mutlu yıllar diliyorum. Haftaya yeni bir Portrede buluşmak ümidi ile sağlıcakla kalın.

 

 

 




CRA 02.Ocak.2010 Cumartesi - 02:40:00
OGÜNhaber