Garip ama, Pandemi'ye neden olan virüsün ölümcüllüğü ile yaratılan korku arasında bir oran yok.
Ama virüsle yatıp virüsle kalkıyoruz.
Tüm dünya bir esaret altında…
Neyin esiri olduğumuzu bile bilmiyoruz.
Küresel ekonomi dipte,
Ülkeler perişan,
Milletler çar naçar…
Sadece bu mu…
Coğrafyalar karışık,
Terörizasyon, savaş, devletler arası husumet had safhada…
Sadece karalar mı; denizler de aynı durumda…
Her bir noktada savaş çanları çalıyor,
Kimse virüsle gelen küresel yoksunluk, korku ve oyunun farkında bile değil…
Herkes ayrı bir havada…
Devletler ayrı,
Milletler ayrı,
Liderler ayrı,
Bireyler ayrı bir havada…
Korkunç bir "
belirsizlik girdabı" yaşanıyor.
Ama kimin umurunda…
Belirsizliği hiç sevmem.
O yüzden de canım sıkılıyor.
Peki bu belirsizlik dediğimiz iticilik tek başına mı..!
Hayır…
Bir fırtınanın habercisi gibi bir "
belirsizlik".
Adeta tasarlanmış, planlanmış, ince ince dokunmuş taammüden bir belirsizlik…
Küresel bazda hal böyleyken; Türkiye farklı mı..!
Değil…
Gariplikler var, aklıma yatmayan ve hayatın olağan akışına aykırı şeyler/belirsizlikler oluyor, sanki…
Sanki "
belirlenmiş belirsizlikler"…
Yaşadığımız zamanda artık hiçbir şeye tesadüfi olarak bakamıyorum.
Bazı yazılarımda hassaten ve üstüne basa basa "
dünyanın en ücra köşesinde, en spontane ve en doğal gibi görünen bir olaya bile asla tesadüfmüş gibi bakmayın" demiştim.
Şimdi daha lokalize ediyorum ve "
ülkemizde yaşanan, dillendirilen, gündeme gelen herhangi bir olay gibiymiş gibi görünen herhangi bir olaya da tesadüfi gibi bakmayın" diyorum.
Orman yangınlarından tutun da, tarikat-taciz olaylarına,
Üfürükçü hoca olaylarından İstanbul Sözleşmesi tartışmalarına,
Ekonomik duruma dair kimi gelişmelerden, Atatürk ismine dair oluşan gündeme,
Anayasa Mahkemesi kararlarından, bu kuruma dair eleştirilere kadar pek çok şey canımı sıkıyor.
Garip bir "
belirsizlik stresi" oluşturuyor.
En garibi de; bu durumun sanki belirlenmiş bir belirsizlik içinde cereyan ediyor hissi vermesi…
İçim sıkılıyor, ruhum daralıyor ve bazı şeyleri aklım almıyor.
Yaşanan kimi olaylar "
flashback" yaptırıyor.
Tekerrür hissi oluşturuyor.
Ama bir ölü toprağı serpilmişliği görünce, umursuzluğu gözleyince, gidişatın kimsenin tınında bile olmadığını farkedince;
"
Yok yok; değildir yahu, değildir. Galiba ben evham yapıyorum…" diyorum ama içim bir türlü rahatlamıyor…
Galiba bende bir anormallik var.
Basit, sıradan, önemsiz gelişmeleri ben önemsiyor ve yanlış okuyorum.
Allah hayretsin ve inşallah benimki, bir evhamdan ibarettir.
Ama can sıkıntım geçmiyor.
Nedenini ben de bilmiyorum.
Somut bir nedene bağlayamıyorum.
Ama küresel ve ülkesel boyutta "
fırtına öncesi bir belirsizlik" kasvetinden kendimi kurtaramıyorum..!
Sanki, "
hiçbir şey olmuyorsa, kesin bir şeyler oluyor demektir…" gibi…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.