Yok efendim, bu bir savaşmış,
Aman efendim, meşru müdafaa hakkı imiş!..
Ne savaşı/kimle kimin savaşı/hangi eşitlerin birbiriyle savaşı?
Arkadaşlar!Ortada savaş mavaş yok!
Ortada sadece İsrail'in imha saldırısı var!
Savaş olması için, en az iki tarafın/savaşan iki devletin olması lazım.
Burada sadece İsrail ve katliamı/saldırısı/ bilinçli şekilde uyguladığı soykırım var.
İsrail denen örgütün
-devlet demeye dilim varmıyor- bir halkı yok edişi,
Organize bir vahşeti var.
Hal böyleyken,Kendileri dışındaki dünyaya 3. Dünya diyen ve diğer coğrafyalara medeniyet/insan hakları/özgürlük ve insanca yaşam dersi veren Batı ve Amerika'nın
"Barbarlık" zihniyetinden hiçbir şey kaybetmediğini çok acı bir şekilde yaşıyoruz.
Hele Avrupa Birliği ülkeleri,
Ateşkes bile isteyemiyor!
Bir habere gözüm takıldı:
"Avrupa Birliği Gazze konusunda bölünmüşlüğü aşmaya çalışıyor."Neyin bölünmüşlüğü?
"Ateşkes olsun." diyelim mi, demeyelim mi…
Yazıklar olsun!Sizin medeniliğiniz/medeniyetiniz buraya kadar değil mi?
İsrail yapınca meşru müdafaa/Filistin yapınca cinayet, öyle mi?
En çok da AB'nin lokomotifi Almanya'nın inadına şaşıyorum.
Israrla ve hunharca ateşkese karşı çıkıyor ve İsrail katliamına çanak tutuyor.
Bu yaklaşımın arka planında, acaba farklı bir versiyonla suçluluk psikolojisi mi var ki?
Yoksa başka izahı yok bu durumun!
"Geçmişte biz Yahudileri katlettik/soykırım yaptık/göçe zorladık ve mahcubuz.Bu yüzden/bizim onlara yaptığımızdan dolayı, onlar da kime saldırırsa saldırsın, kimi veya hangi milleti katlederse etsin ses çıkartmayacağız ve Yahudilere destek olup diyet borcu ödeyeceğiz…" tavır ve tarzıyla İsrail'e sonsuz destek içindeler…
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın haklı isyanı/kınaması ve işlenen insanlık suçu karşısında Avrupa'ya seslenişi de batıyor adamlara!...
Türkiye ve Türk ürünlerine karşı yaptırım uygulamayı tartışıyorlar kendi aralarında…
Elinizden geleni ardınıza koymayın!Cilalarınız dökülüyor ve ne mal olduğunuz ortaya çıkıyor!
Demokrasi/özgürlük/insan hakları soslu söylemlerinizin boş ve sadece kendiniz için bir pratik olduğu apaçık ortaya çıkıyor.
Bırakın Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın tepkisine tepki göstermelerini; kendi içlerinden bile bir nebze insafını kaybetmemiş olanlarına dahi tahammülleri yok!
Tü! Kaka, kapı dışarı edip/yalnızlaştırıyorlar.
İngiltere'de ateşkes isteyen ve kınama yapmayı öneren Bakan Yardımcısı görevden alınıyor.
Almanya neredeyse
"Filistin" kelimesini yasaklayacak!
Hayırdır, Almanya!
Senin dün yaptığın mezalimin/soykırımın ve göçün diyetini Filistinliler üzerinden mi ödemeye çalışıyorsun?
Hitlerin telafisi peşinde misin?Aslında biliyor musunuz,
Bunlar, yani Avrupalılar hep böyleydi de bizler değiştiklerine/medenileştiklerine ve insan odaklı bir yaklaşımı merkeze aldıklarını düşündük.
Ama nafile…
Değişen bir şey yok.
Kafalarının ardındaki barbarlık/sömürgecilik ve kendileri haricindekileri yok sayan zihniyet bir milim değişmiş değil!
Aslında bunların tavırlarını kınadığımıza bile şaşırmak gerek.
1990'larda Avrupa'nın göbeğinde yaşanan Sırp katliamına/Sırpların Bosna'yı yok edişine de sessiz kalmadı mı bunlar!
Bakın,İsrail'in Gazze'de binlerce kişinin ölümüne ve bir milyondan fazla kişinin evsiz kalmasına neden olan saldırılarını "Küresel Sessizlik" olarak nitelendirerek Ürdün Kralı Abdullah konuyu tam özetlemiş:
"Onlara göre Filistinlilerin hayatı İsraillilerin hayatından daha az önemli. Bizim hayatlarımız diğer hayatlardan daha az önemlidir. Uluslararası hukukun uygulanması onların isteğe bağlıdır. Ve konu kendileri olunca sınırsız olan insan hakkının bize gelince sınırları vardır. Sınırlarda dururlar, ırklarda dururlar ve dinlerde dururlar."Cebaliye mülteci kampına saldırı düzenleniyor.
100'den fazla insan hayatını kaybedip yüzlercesi de yaralanıyor.
Yahu Allah aşkına, bu saldırıya ilişkin İsrail devletinin/örgütünün askerî sözcüsünün CNN muhabirinin
"…O mülteci kampında masum sivillerin olduğunu biliyordun, değil mi?.." sorusuna karşılık verdiği şu cevaba bir bakın;
"Evet, biliyorduk ama bir Hamaslı vardı orada! Onun için saldırmak zorunda idik! Savaşta böyle şeyler olur!"İşte Almanya/İngiltere/Amerika ve diğer kendini medeni bilmem ne diye lanse eden demokratik ülkeler bu durum karşısında ne yapıyor?
Sus pus oluyor veya İsrail'in canavarlığını bile bile sırf bir yerlerinin korkusuyla "meşru müdafaa hakkı" gibi akla ziyan açıklamalarda bulunarak zulme çanak tutuyorlar!
Böyleyken/vahşet tam gaz sürerken/İsrail denen terör devletinin terörizasyonu hız kazanırken birilerince deniyor ki:
"bu ilgisiz ve kararsız tutum" Avrupa Birliği'nde meşruiyet olgusunu daha da zayıflatır.
Arkadaş boş versene sen meşruiyeti filan falan!
Basra harap olduktan sonra kral olsan kaç yazar sözünden hareketle bir coğrafya kavrulduktan, bir millet helak olduktan ve insanlık öldükten sonra Avrupa meşruiyetinin ne halde olduğunun ne önemi var?
Arkadaşlar,Zaten Avrupa Birliği'nde meşruiyet denen olgu sadece kendi aralarında idi.
Avrupa harici dünyaya karşı bir meşruiyet kaygıları zaten hiç olmamıştı ki…
Sadece bizler inanmak istemiş ve inanmıştık.
Ama buyurun, tablo ortada ve değişen zerre bir şey yok!
Düşünsenize,Mazisi Yahudi katliamı/Hitlerizm ile mücehhez olan Almanya
"Boynuz kulağı geçti." misali her şeyin başı/İsrailin baştetikleyicisi Amerika'yı bile geçti ve sonsuz -koşulsuz- bir destekle bir numaraya oturdu!
Amerika'da Filistin'e destek mitingleri oluyor ve ateşkes talepleri dile getirilebiliyor ama Almanya'da bunları yapmak adeta "insanlık suçu" işlemek gibi bir şey!
İnsanlık suçu işlemeyi iyi bildikleri için olsa gerek miting yasak,
Ateşkes istemek yasak,
İsrail'i kınamak yasak!
Öyle ki, bugünün Almanya'sı İsrailci bir Hitlerizme dönüşmüş ve tarihteki Yahudi nefretini işlenen katliamlara destek olarak Yahudi seviciliğine çevirmiş!
İlginç bir çelişki, ilginç bir yaklaşım!
Sonuç:Evet,
Bazı yorumcuların söylediği gibi Batı, bu tutumuyla aslında kendini tecrit ediyor/kendilerine var olan nefreti körüklüyor ve aslında gerçek yüzlerini gözler önüne seriyor.
Kendilerini ebedi sanan Batı, bu hükümranlık evresinin de bir sonu olmayacak gibi davranıyor ama tarih böyle işlemiyor.
Amerikan gücü de/Batı medeniyeti de (medeniyet diye bir haltları yok ama kendilerini öyle pazarlıyorlar) bitmeyecek/sönmeyecek ve dibe vurmayacak değil.
Ki, İsrail zulmüne karşı sergilenen bu sessizlik/ilgisizlik, hatta destek oluş bu sürecin belirgin başlangıcıdır ve önümüzdeki zaman kesitinde bunun sonuçları görülmeye başlanacak; medeni denilen ama bilinçaltındaki barbarlığı bir türlü aşamayan Batı, bunun bedelini çok ağır şekilde ödeyecektir!
Bugünün kudretli devletlerinin yarınlarda farklı durumlara düşmeyeceğinin garantisi var mı?..
Bence yok!Dönüp tarihe bakın: Tarihin rafları muktedir/zalim/cani/soykırımcı devlet ve devlet adamlarının mezarlığı halinde…
Yaşarsak göreceğiz veya çok eminim ki yaşayanlarımız bunları görecektir!
Yazıyı bitirirken aklıma geldi ve unutmadan söyleyeyim:Yaşanan bu sürece ben insan odaklı bakıyorum.
İsrail'in/Amerika'nın/Avrupa'nın baktığı gibi,
"din-dil-ırk" odaklı bakmıyorum.
Mesela:Bu Yahudiler yok mu diye başlayıp,
Bu kavim Peygamberimizi dahi canından bezdirmişti.
Medine'de Beni Kaynuka/Beni Nadir ve Beni Kurayza Yahudileri de Peygamberimize ihanet içinde olmuşlardı filan demiyorum.
Bunlar, Allah ile ahitlerini ve verdikleri sözleri de zaten tutmamışlardı demiyorum.
Bunlar Allah tarafından da lanetlenip
"Yersiz-yurtsuz ve hep korku içinde yaşayacaklar." gibi nakiller de yapmıyorum.
Sadece insan odaklı bakıyorum ve Müslüman/Hristiyan/Yahudi ayrımı yapmaksızın katledeni lanetliyor/katliamı kınıyor ve bunu irtikap edenleri ayırt etmeksizin şiddetle telin ediyorum.
Ki, herkesin/her kesimin/her devletin/her milletin bakması gereken perspektif de budur.
Aksini yapanların -ki bu devletler ortada- yaptıkları ve yapmadıkları elbet bir gün sorulacaktır.
Nasıl Hitlerin yaptıkları bugünün Almanya'sına sorulduysa, yarın da aynen öyle…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.