Ayrışmayalım, ayrılmayalım, gayrılığa düşmeyelim; Ülke bizim, devlet bizim, seçim bizim!..

Seçim seçim seçim…
Seçim olmaktan çıkan/çıkartılan seçim…
Gelen-gidenler, arayanlar-mesaj atanlar düşüncemi soruyor.
Düşüncemi soranların pek çoğu aslında kendi kafa karışıklıklarını dile getiriyorlar ama farkında bile değiller.

Hanımlar/Beyler!
Benim kafam pek karışmaz.
Çünkü güncelin ateşi beni pek etkilemez!
Çünkü hiçbir zaman tek bir parametreyle hareket etmem.
Bugüne kadar da hissi davranmadım, kızgınlıkla hareket etmedim ve tepkisel tercih refleksine girdiğimi hatırlamıyorum!
Belki gençlik yıllarımda olmuştur ama son 20-30 senede, hep itidal ve aklıselimi önceledim.
Türkiye'den bakarken dünyayı görmeyi ihmal etmedim, dünyaya bakarken de Türkiye'yi gözardı etmedim.
Hala da, aynı bakış açısındayım ve sürecin şehvetiyle hareket etmiyorum!
Etmem de…
Konjonktürel durumlar ve dönemsel kızgınlıkların düşüncemi etkilemesine müsaade etmem.
Sloganik bir adam değilim ve hamasetin büyüsüne pek kapılmam.
Kampanya dönemlerinin görünen kısımlarıyla çok ilgilenmem; arkaplan analiz ve irdelemesine odaklanırım.
Bu yüzden de, kimi arkadaşlarda görüldüğü gibi, süreçlerin etkisi ve ortaya çıkan asabiyetle ne düşünsel değişime girerim ne de fikirsel saplantıyla hareket ederim.
Aslına bakarsanız, gelişmelere benim gibi bakabilenler benim düşüncemi ve nelerden etkilenip etkilenmeyeceğimi iyi bilirler. Bu yüzden de, bana "ne düşünüyorsun" diye bir soruyu yöneltme gereği bile hissetmezler!

Ama sizlerle paylaşacağım iki tespitim var.
Birincisi:
Türk siyasetinin son 45-50 yılını bilirim.
Aktif siyasetle hiç alakam olmadı ama hep içinde oldum…
Demirel'den Ecevit'e,
Türkeş'ten Erbakan'a hemen her siyasetçi ile tanışıklığım oldu.
Darbe devirlerini de, siyasi yasakları da, 90'lı yılların kısa süren çok partili koalisyonlarını ve sık sık gidilen seçimlerini de gördüm.
Seçim kampanyalarına, liderlerin siyaset yapışlarına, galebe çalmak için kullanılan seçim enstrümanlarına şahitlik ettim.
Ama ben, yaşamakta olduğumuz 14 Mayıs sürecine benzer bir kampanya süreci hiç görmedim!
Bu kadar kirli/ kırıcı ve bu kadar yaralayıcı bir kampanya sürecine hiç şahit olmadım!
Keşke olmasaydı ve bence hiç böyle olmamalıydı…
İnsan onuru/toplumsal ahlak/birlik ve beraberliğimiz siyaset ve siyasal kazanım uğruna bu kadar heba edilmemeliydi!
İkincisi:
Sayın Cumhurbaşkanımız diyor ki:
"…14 Mayıs inşallah hepimizin bayramı, gurur günü, Türk demokrasisinin şöleni olacak.
Bunun için kimse karamsarlığa kapılmasın, kimse kendini dışlanmış hissetmesin.
Hiç ama hiç kimse ülkemizin aydınlık ve müreffeh yarınlarına dair inancını yitirmesin.
Siyasetin özünde var olan tatlı rekabetin siyasi husumete dönüştürülmesine lütfen fırsat vermeyelim. Birliğimize, beraberliğimize, bu topraklardaki bin yıllık kardeşliğimize sıkı sıkıya sahip çıkalım. Muhabbetimizi güçlendirelim, kırgınlıkları giderelim, bir gönüle daha girelim.
Allah'ın izniyle gerisi gelecektir.
Rabbim kardeşliğimizi daim eylesin…"

Bu sözlerin üzerine başka söz olur mu?
Sayın Cumhurbaşkanımızın sözlerine aynen katılıyorum.

Allah, Türkiye Cumhuriyeti Devletine zeval göstermesin ve yapılacak seçimler, ülkemize/milletimize şimdiden hayırlı olsun; hayırlı günler getirsin!



Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber