Merhaba Sevgili Ogün Haber okurları, yeni bir haftada daha sizlerleyiz. Bu hafta sizlere birkaç hafta önce başladığımız Güney Doğu ve buradaki aşiret yapılanması ile ilgili gözlemlerimize, bu hafta devam edeceğiz. Bu arada bu konu ile ilgili yazılı veya sözlü aldığımız bu konuyu kapatın uyarılarına ise, bizim yapımızın buna uygun olmadığını zaten bu gerçekleri devletin tüm birimlerinin bildiğini ve bizim işimizin de sadece gazetecilik yapmak olduğunu belirtelim.
Ülkelerde en büyük güç her zaman devlet otoritesidir ve devlet bu otoritesini kendi organlarıyla kullanır. Kendi kurum ve organları haricinde bu otoritesine ortak istemez ve tanımaz. Çünkü devlet olmanın en ana umdesi budur ve bu sayede vatandaşlar devlete karşı eşit olabilirler. Ama devletler de kimi dönemlerde basiretsiz ve zayıf kişilikler yönetime geldiklerinde, kısa vadeli siyasi istikballerini düşünerek bu otoritenin sarsılmasına neden olacak zaaflar gösterebilirler.
Bu dönemlerde ise devletin “bağışıklık” sistemi zayıflar “otorite boşluğu” oluşur. Böylesi anlarda ise devletlerin coğrafi ve sosyo-ekonomik yapısına uygun olarak ; mafyavari örgütlenmeler, kabile ve aşiret yapılanmasından doğan bölgesel ve lokal düzeyde, adeta devletin bünyesini “ kanser” edecek “virüs” gibi yeni güç odakları sivrilmeye başlar.
Güney Amerika ülkelerinde, Afrika , Güney Asya, Ortadoğu ve bizim coğrafyamızın da içinde bulunduğu ülkeler böylesi otorite boşluğunda, yeni güç odakları oluşturmaya elverişli ülkelerdir. Aslında bu “virüsler” her zaman vardır ama devletin gücünün boyutuyla paralel bir varlıksallık gösterebilirler.
Türkiye gerçeğinde ise hadise karşımıza mafyavari örgütlenme ve aşiret yapılanması şeklinde karşımıza çıkmaktadır ve ilginç şekilde ise aşiret- mafya aynı bünyede gözükmektedir.
Ülkemizde istikrarsız ve muktedir olmayan iktidarların sorumsuzca prim verdikleri ve siyasi rant için görmekten kaçındıkları bu yapılanma son 10 yılda ve özellikle de son bir yıldır farklı tercih noktasına gelmiş görünmektedirler. Ak Partinin devlet otoritesini pekiştirici ve güçlü yönetimiyle hükümet etmesi, bu güç odaklarının ayrıcalığını ve imtiyazlı siyasi ekonomik rantlarını ortadan kaldırmaya başlamıştır. Çünkü artık illegal boyutlarından vazgeçip, devletin eşit vatandaşları olacaklar ve kabul edilebilir, kanuni kazanç ve güçleriyle yaşamlarına devam edeceklerdir.
Böylesi bir kırılma dönemiyle başlayan süreçte devletin bu eşitlikçi yaklaşımına saygı duyup, geçiş dönemlerini sancısız sürdürerek geçmişte olduğu gibi "devletin otoritesi tek güçtür" diyen aşiretler aklı selimi tercih ederek yollarına legal olarak devam etmeye başlamışlardır. Bu aşiretler illegal yollara sapmadan, devlet politikalarına riayet ederek, kendilerine zor da gelse -zaman zaman mensuplarından ayrılıkçı sesler de çıksa, genel olarak “şeriatın kestiği parmak acımaz” anlamında, devletimiz ne derse odur mantığıyla, adımlarını atmaya başlamışlardır.
Ama buradaki asıl sorun ise; devlet otoritesinin varlığını çok güçlü hissettirmesi ve aşiret, mafya vb. gibi herhangi bir kişi ya da zümreye asla prim vermemesi durumunda ortaya çıkan; kimi aşiretlerin tehlikeli adımlarıdır. Günümüzde; özellikle de 22 Haziran seçimlerinde Ak Parti hükümetinin siyasi ve ekonomik olarak kimseye ayrıcalık tanımaması ve rant vermemesi nedeniyle, bazı aşiretler ellerindeki illegal güçlerini kaybetmemek için daha büyük yanlışa düşmeye başlamış görünmektedirler.
Bu anlamda bazı aşiret yapılanmasının yönetici kesimleri, “ağalar” güç elden gitmemesi için BDP-KCK ve hatta silahlı örgütle organik ya da dolaylı olarak irtibata geçmiş görünmektedirler. Devlete karşı, bir yanlarıyla şirin görünmeye çalışsalar da, kapalı kapılar ardında gerçek niyetlerinin tehlikeli boyutu ve güç kaybetmeme isteklerinin kendilerine ne büyük yanlış adımlar attırdığı artık devlet tarafından da malumdur. Son bir yıldaki KCK tutuklamalarına ve dağdaki terör örgütüne yapılan mali ve eleman desteğine bakılırsa, kimi aşiretlerin bu tehlikeli tercihleri müşahede edilecektir.
Aslında bu aşiretlerin bu yanlış tercihleri kendi bitişlerini hızlandıracak ve adeta bataklıkta olan birinin kurtulmak için çırpınması gibi, aslında sonunu daha da yaklaştıran boş çabalar olduğunu kendileri de göreceklerdir. Bir yandan iktidara yakın görülmeye çalışan bazı aşiret beylerinin, en yakın akrabalarından bazılarının PKK elemanı olup, dağda yakalanan veya ölen teröristlerin arasında bulundukları devlet kayıtlarında mevcuttur.
Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti gerek içerde, gerekse dışarıda hem büyük itibar kazanmış, hem de ekonomik ve siyasi büyük güç elde etmiştir . Bu da devlet otoritesini pekiştirmiş ve devlete karşı olan kişi ya da örgütlere karşı devletin elini güçlendirip taviz vermeden bu tehlikeleri bertaraf etme dirayetini kazandırmıştır. Özellikle de; yönetimde basiret sahibi, milli ve muhafazakar değerlere sahip, iktidarlarını başka ülkelerin icazetine bağlı görmeyip, gücünü sadece milletinden alan “şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit” etmeyen bir iktidar istikrarı da, devlet otoritesini ve millet fertleri arasında eşitlik ve adaleti önceleyen bir hükümetin olması başka “güç odaklarına” hayat hakkı tanımayacaktır.
Aşiretlerden terör örgütüyle organik ya da dolaylı, BDP ve PKK’nın şehir örgütlenmesi olan KCK ile bağlantıda olanların kısa zamanda akıllarını başlarına alarak hatadan dönmeleri, menfaatleri gereğidir. Çünkü maalesef bu yanlış adımları farklı zeminlerde bile, yeni yanlışlara sebebiyet vermekte hatta kişiler arasındaki normal ticari ilişkilerde bile bir nevi üstünlük ve baskı aracı gibi terör tehdit’ini kullanabilmektedirler. Hatta aile içi kavgalarda ve basit bir boşanma davasında bile mazluma ve zayıfa karşı “terörle tehdit'i televizyonlardan dramatik şekilde hepimiz duymuşuzdur. Fakat iki yanlış bir doğru etmeyecektir, çünkü bu aşiretler kabilevi aşiret güçlerini ve rantlarını kaybetmemek için devlet otoritesine ve tavrına karşı gelmek düşüncesiyle daha vahim bir hataya düşmüşler, bu ise yarın terör örgütünün bitirilişinde kendilerini de çok fazla üzecektir, acıtacaktır.
Sonuçta bu aşiret yapılanmalarının, yanlışa sapmayarak devlet erkinin yol haritasına ve devlet aygıtının iradesine saygı duymaya ve yanlıştan bir an evvel dönmelerini diliyoruz tavsiye ediyoruz.
Amacımız asla kimseyi hedef almak değildir ancak, Mafya’yı bile çökertmiş bir Ak Parti iktidarının özellikle terörü kurutmayı ana hedef almışken bu yapılanmayı görmemesi mümkün değildir.
Haftaya yeni Bir Portre’de buluşmak üzere sağlıcakla kalın sevgili okurlarım.