Son beş-altı yıldır yeni bir düzen ve yeni bir parasal sisteme geçişten bahsettim.
Pandemi'den beri hemen herkes bunun farkına varmaya başladı artık.
Fakat, hala bazı kafa karışıklıkları görüyorum.
Mesela şu tarz soru ve yorumlara çok muhatap oluyorum;
"…Sen öyle diyorsun da; ama bak, Amerika bile sıkıntıda,
Veya, petrol üretimini azalttığı için Arabistan'a sadece kızıyor; elinden bir şey gelmiyor,
Dön, Avrupa ülkelerine bir bak,
Hatta İngiltere'ye,
Hepsi büyük sıkıntılar içinde…"
Arkadaşlar,
Tane tane anlatacağım.
Her şeyi Amerika yapıyor ve olmadığında ise Amerika yapamadı gibi düşünüyorsunuz.
Evet, görüntü böyle,
Ama işin içyüzü öyle değil.
Bir örnekle açıklayayım;
Antalya, İzmir, Diyarbakır, İstanbul, Konya da…
Hepsi Türkiye'ye ait şehirler.
Sahiplik bakımından birinin diğerinden farkı yok.
Ankara da öyle…
Ama Ankara'nın bir farkı var.
Başkent olması…
Ve bu özellik, Ankara'yı daha bilinir kılıyor ve farklıymış gibi bir algı oluşturuyor.
Neden?
Çünkü resmiyette devletin yönetim merkezi,
Kararlar burada alınıyor,
Karar alıcıların/siyasi güç sahiplerinin merkezi…
Amerika da aynen böyle bir fonksiyona sahip.
"Güç ve Akıl" dediğimiz organize yapı için, Almanya, İngiltere, Türkiye, Rusya, Çin, Ukrayna, Pakistan, Nijerya, Avusturalya arasında bir fark yok.
Amerika'nın ise tek farkı var;
Güç ve Akıl sahiplerinin yönetim merkezi,
Kendilerini gizlemek için öne sürdükleri devletsel yapı,
Ve parasal organizasyon için gerekli olan dünya başkenti olmasıdır.
İnanın ötesi yok.
Hal böyleyken,
Arabistan'a petrol üretimini azalttıran da onlar, Amerika yönetimine kızgın mesajlar verdirten da onlar,
Tipik bir tavşana kaç tazıya tut metaforu,
Tipik bir iyi polis-kötü polis oyunu…
Bu arada,
Güç ve Akıl sahipleri veya Düzenin Efendileri dediğim ve bilindik enstrümanlarla görünmez yapının homojen/tek dinli/tek dilli/tek milliyetli bir niteliği yok.
Bu yapının tek özelliği var; Güç/Akıl ve Hakimiyet…
Bu gerçekliğe ve etrafında yaşanan olaylara yerleşik algılar ve kendi ideolojik/millici yaklaşımlarımızla bakar/irdelemeye ve anlamaya çalışırsak; tek başardığımız, hiçbir şey anlamamak olur!
Bir de Dolar konusu var.
O kısmı da açıklığa kavuşturmak istiyorum.
Normalde Doların da diğer paralardan bir farkı yok.
Onu farklı kılan tek ve en önemli özellik bu organizasyonun finansal enstrümanı olmasıdır.
Değerli olması adının dolar olmasından veya Amerika'nın para birimi olmasından değildir.
Onlar değerli olmasını istedikleri için değerlidir!
"Güç ve Akıl Sahipleri" dediğim bu organizasyon, küresel hesaplarını başka ve hatta çok daha değersiz bir para birimi üzerinden yapsalar; o para tez zamanda çok değerli bir hale gelir!
O yüzden de, bazı değerleri ifade için kullanılan kavramlara kendinden menkul anlamlar yüklemeyin.
Çünkü onlar indirir, onlar çıkartır.
Ki, bunu da olmadık anda/şekilde ve durumda pek çok defalar yaşamışızdır ve yaşıyoruz da…
Netleştirmek istediğim üçüncü bir husus ise; küresel bazlı ve ülkesel boyutlu, klişe ve bilindik düşmanlıklar…
Küresel konjonktüre, göründüğü gibi ve mevcut boyutuyla bakarsak sadece gösterilmek isteneni/lanse edileni görürüz.
Bu ise oldukça yanıltıcıdır ve buna göre konumlandığımız takdirde göreceğimiz şey; yanlışın en dibi olur!
Bu bağlamda,
Çin/Rusya/Kuzey Kore/İran gibi ülkelerde "güç ve akıl sahipleri" dediğimiz yapının bir etkinliği olmadığını düşünmeye sakın kalkmayın.
Hani, Amerika karşıtı ya bu ülkeler; kanlı bıçaklı ve siyah-beyaz gibi ayrışan ülkeler olarak sakın görmeyin.
Çünkü perdenin gerisinde durum hiç de öyle değil…
Arkadaşlar,
Güçlü olmanın yolu aklı kullanabilmekten geçer,
Bu sağlandığında ise, her yerde ve her şekilde varlık sahası oluşur.
"Güç ve Akıl" dediğim organizasyon hayali/hipotetik/sanal/ütopik bir oluşum değildir.
Capcanlı vardır ve insan/toplum/devlet olgularını her boyutuyla etkileyebilecek seviyeye erişmiştir.
Ve bu organizasyonun, bizler gibi ülkesel/sınırsal/haritasal/etnik/dinsel vb. tabuları/kırmızı çizgileri/olmazsa olmazları yoktur.
Bu tarz hassasiyetler, bizler/normal insanlar ve ülkeler için vardır.
Aslına bakarsanız, bunu da dayatan ve algılarımıza yerleştiren yine onlardır.
Neyse, teorik tespitlerden sonra somutlaştırmaya ve dolayısıyla güncele gelerek önünüze bir tablo koymak istiyorum.
Bakınız,
2008'den sonra 20 trilyon civarı bir dolar basıldı.
Boşuna ve bilinçsizce yapılmadı.
İnce ince hesaplanarak bugünlerin taşları döşendi ve küresel bir rehavet oluşturuldu.
Çünkü istenen buydu ve buna ihtiyaç vardı.
Neden?
Kaos gerekliydi ve başlayacak kaosun alt bileşenleri olarak krizlere ihtiyaç vardı.
Kaos başladı mı?
Evet,
Krizler peş peşe ve artarak devam ediyor mu?
Evet…
Şimdi ise derinleşme/derinleştirme evresine girdik.
"…ama Amerika bile enflasyonu durduramıyor…" gibi bir söylemde bulunmayın çünkü yukarıda neden ve niçin'ini izah ettim.
Çünkü artık senaryoların/oyun planları ve yeni adımlarını istisnasız her yerde pratiğe geçirilmesi evresine girildi.
En başta da, Amerika ve İngiltere üzerinde realize ediyorlar.
Çünkü dünyanın gözü bu ülkelerde,
Bu ülkeler grip olsa dünya zatürre olur algısından hareketle; "…bakın, koskoca Amerika/İngiltere/Almanya bile sıkıntıda ve krizlerden muzdarip" dedirterek kendi kendimize ikna olmamız sağlanıyor!
Paraya/Finansal sıkıntılara gelelim;
Ünlü ekonomist Friedman der ki;
"Çok para basılıyorsa, enflasyon kaçınılmazdır"
Doğru mu?
Doğru…
Nasıl?
Şuanda yaşıyoruz çünkü…
Bu bağlamda olacaklara bakarsak;
Bu senenin geri kalanı ve gelecek sene içinde, gelişmiş ülkelerde de yaşanan enflasyon ve resesyon güçlü şekilde devam edecek ve hatta daha da derinleşecek.
Kısa vadede ise,
Arabistan başta olmak üzere; Petrol ihraç eden ülkelere bir ayar verilecek.
Kim tarafından?
Görünürde Amerika olsa da; aslında küresel gücü elinde tutan ve sahip olduğu derin akılla oyun kurabilen organizasyon tarafından.
Bugün, petrol üretiminin azalmasına dair Arabistan-Amerika arasında yaşanıyor görünen gerginliğe bakmayın siz.
Güç ve Akıl sahipleri Arabistan'ı, Amerika'ya tokatlatmadan önce zemin hazırlıyor/gerekçe oluşturuyor.
Ki, böylesi bir "edeplendirici aksiyon" yaşanınca; "böyle olacağı belliydi" gibi, beklenen bir tepki gösterilebilsin!
Sonuç:
Dolar dip yapacaksa, yine onlar yaptıracak,
Değişecekse veya değeri düşecekse eğer, yine onlar istediği için olacak…
Para üzerindeki her şey kesinlikle bir espriye binaen oluyordur.
Çünkü dünya yeni bir evreye/sisteme/düzene doğru hızla ilerliyor.
"Türkiye'den ne haber peki" derseniz;
Umarım kurulan büyük oyunun farkındadırlar veya geç de olsa farkına varırlar,
Ve umarım, görünenle hüküm vermeyip/hareket etmeyip; görünmeyen ama asıl olanı görerek; nüfuz edici okumalar, akıl ve akılcı politikalar ve devlet bilinci gerektiren atraksiyon sergilerler.
Çünkü, bugün dünyada başat olanlar seneye alaşağı olabilirler,
Bugün kazanıyor görünenler, yarının büyük kaybedeni olabilirler,
Doğru yerde durduğunu sananlar, seneye durdukları yerdeki depreme gark olabilirler.
Türkiye ve Türk devlet yöneticileri de, umarım, derinlikli/uzun soluklu ve soğukkanlı adımlar atarlar veya atıyorlardır!
Erdoğan'ın böylesi bir düşünüş ve akılla hareket edip, çoklu kombinasyon/farklı perspektif ve ülkesel menfaatleri kısa/orta/uzun vadeli maksimize edici bir projeksiyonla verimli bir konsept oluşturduğuna inanıyorum!
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.