Ama abartıya kaçmayalım..!

Varlıklı veya yoksul farketmez; herkes elinden gelen destek ve katkıyı sağlamaktan geri durmaz.

Van depreminde öyleydi,
Elazığ, Malatya depreminde yine öyle,
Askerimiz Suriye’de harekat yaparken hakeza...
Sığınmacılarla ilgili şefkat ve yardım eli yine takdire şayan,
Yurtdışında fakr u zaruret içinde olanlara soydaş, dindaş, gayrımüslim farkı gözetmeksizin yardım konusunda hemen alarma geçen bir refleksimiz var.

Ramazan ayı dayanışmamız imkanı kıt, geliri az, eş dost, konu komşu ve tanıyıp bilmediklerimize bile ulaşır şekilde.

Herkes imkanı nispetinde yardımdan imtina etmiyor.
Allah bin kere razı olsun.
Ama yardım yaparken, bazen bazı şeyleri biraz abartıyoruz galiba…
Biliyorum ve biliyoruz; yapısal olarak biraz uçlarda olmayı severiz.
Ama şunu da unutmamak lazım ki; abartıya kaçmak bazen yapılan "iyilik fiilinin" önüne geçebiliyor.
Hele de "tüfek icat oldu, mertlik bozuldu" misali "sosyal medya" denen olgu, yanlış ve düşüncesiz kullanılınca bizi biz eden özelliklerimizin samimiyetine gölge düşürebiliyor.

Peygamberimiz yardımın en güzelini tarif ederken; "sağ elin verdiğini sol el bilmemeli" diyerek yardım edilen kişinin rencide edilmemesi gereğine dikkat etmemizi buyurmaktadır.

Tamam… bir felaketin ve buna bağlı olarak yardıma ihtiyacı olanların bilinmesi babında ve teşvike sebep olması bağlamında gösterilmesi de gerekir.

"Marifet iltifata tabidir" boyutuyla olabilir.
Ama abartmadan,
Ama her bir şeyi haberli habersiz kaydedip sosyal medyadan paylaşmadan,
Yardım edilen kişileri rencide edecek hususlara azami itina göstererek,
"Kendimize yapılsa ne hissederiz" hassasiyetini gözardı etmeden,
Ve de ne yaparsak yapalım; ana amaç, gaye ve hedefin Allah rızası olduğunu unutmadan…
Belki neden bu konuyu yazdığımı düşünüyor olabilirsiniz.
Biliyorsunuz; büyük bir “Virüs Salgını” yaşıyoruz ve 65 yaş üstü büyüklerimize sokağa çıkma yasağı koyulmak zorunda kalındı.

Hal böyle olunca onların evde yaşamlarının idamesi ve ihtiyaçlarının giderilmesi durumu sözkonusu oldu.
155 başta olmak üzere devletin neredeyse tüm çağrı merkezleri bu büyüklerimizin her türlü taleplerine yüksünmeden ve tebessümle cevap verip, yerine getiriyor.

Belediyelerimiz, STK’lar, konu komşu ve  akrabalardan yasak sınırının altındakiler hiçbir desteği esirgemiyor.
Buraya kadar her şey güzel.
Ama sosyal medya üzerinden öyle görüntü ve paylaşımlar dolaşıyor ki; abartıda akla ziyan noktaya geldiğimizi görüyorum.

Nedir bu sosyal medya fenomenliği merakı…
Yahu bazı şeyleri yaparken sadece kendinizi değil ne yazık ve acıdır ki; her şeyden habersiz o büyüklerimizi de fenomenik maskaralığa alet ediyorsunuz.

Normal bir süreç yaşamıyoruz; ölümcül bir salgınla karşı karşıyayız.
Hal, durum ve ahval böyleyken bu kadar da olmaz ki…
Bizim gelenek görenek, anane, dini ve milli karakterimize, bu kadar abartı fazla değil mi…
Olmaz arkadaşlar olmaz.
Hele görüntünün birinde bir polisimiz, bir belediye görevlimiz, zabıtamız var.
Tamam, koşarak yardıma gitmeniz çok hoş ve güzel. Ama zaten bu süreçte devlet sizi bu konuyla ilgili görevlendirdi.
Görev tanımlarınızda birisi de budur dedi.
En güzeli o büyüklerimizin ezilip büzülerek incinmelerine ve hatta teşekkür etmelerine bile fırsat vermeden yapacaklarımızı yapmaktır.

Bu bizim sadece kanuni değil aynı zamanda ahlaki, vicdani ve insani görevimizdir.
Ve özellikle de o nadide, cefakar ve yaşını almış büyüklerimizi minnet altına sokmamak, afişe etmemek, daha büyük sorumluluğumuzdur.

Düşünsenize; başka bir şehirdesiniz ve salgın nedeniyle ebeveyninizi görmeye bile gidemiyorsunuz.
Hal böyleyken bir TV kanalında veya sosyal medyada baba veya annenize başka birisi yardım ederken görüyorsunuz.

Yardım edene, ihtiyacını giderene ve eksik bırakmayana müteşekkir olursunuz.
Ama içten içe, ince bir sızı başlar ruhunuzda.
Onun o yardıma muhtaçlığı ve yardım edilirken herkesçe görünürlüğü yüreğinizi burkmaz mı…
"E yani arkadaş gittin babamın ihtiyacını giderdin. Allah razı olsun ama bunu neden görüntüye alıyorsun" diye burukluk oluşmaz mı…

Arkadaşlar empati lütfen, empati.
Kendimizi o büyüklerimizin ve onların yakınlarının yerine koyup düşünelim ve ne hissedersek ona göre hareket edelim.
Sonra da büyüklerimizin mahremiyetine itina gösterelim ve hassasiyet içinde olalım.

Bazı durum ve anları örneklik olsun, unutulmasın, yaşlılarımızı başka ülkeler ve toplumlar gibi ihmal etmediğimizi cümle alem görsün diye adabınca ve zarafetle gösterebilirsiniz.

Ama lütfen abartıya kaçmayalım.
Reklam kısmını fiilin önüne geçirmeyelim.
Dengeyi koruyalım…

Not: Tepkim konuyu magazine ederek sürecin ciddiyetinden uzak, medyatize ve reklamasyon amaçlı şuursuzluğadır. Halis, samimi ve yürekten hareket edip, büyüklerimize koşanlar başımızın tacıdır.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber