Her ne hikmetse son zamanlarda Almanya’da, kimi siyasiler ve medyada Erdoğan ve dolayısıyla da, Türkiye düşmanlığı baş göstermeye başladı. Gezi olaylarıyla başlayan bu “ilgi ve alaka” son günlerde yaşadığımız Soma faciası ve Okmeydanı’ndaki marjinal grupların polisle çatışmasıyla sürüyor. İnsanın aklına; Almanya’da bu Erdoğan düşmanlığı ve dolayısıyla Türkiye aleyhtarlığı da nerden çıktı ki diye geliyor. Gezi olayları esnasında 3. Havalimanı konusundaki hazımsızlıklarının nereye kadar ulaştığını hepimiz gördük. Kanal İstanbul ve 3. Boğaz köprüsüne de, aynı şekildeki istemezliklerini, bu olayları ajite ederek haberleştirmelerinde gözledik.
Gezide, CNN İnternational ve BBC daha önde idi, ama şimdilerde, garip şekilde Türkiye düşmanlığını, Erdoğan’ın şahsında tecessüm ettirip artırarak sürdüren bir Almanya ve alman medyası görmekteyiz. Bunun ilk nüvelerini Alman Cumhurbaşkanı’nın Türkiye ziyaretinde gördük. Alman Cumhurbaşkanı’nın, ODTÜ’ de yaptığı konuşma tamamen Türkiye’nin içişlerine müdahele ve bir o kadar da densizlik ve saygısızlık idi. Erdoğan gereken cevabı geciktirmeden de verdi. Ama özellikle Alman medyası ve kimi siyasi parti ve siyasetçilerinin hazımsızlığı ve düşmanlığı durmadı, bilakis artarak devam etti ve ediyor.
Ülkemizin yaşadığı en dramatik ve trajik acılardan birisi olan Soma faciasıyla yakinen ilgilendiler. Ama öyle hümanist ve insani duygularla değil, tamemen provakatif bir yaklaşım ve zihniyetle haber yaptılar. Böylesi bir olayda bile, nasıl bir Erdoğan karşıtlığı çıkartırız gayreti içinde her haliyle subjektif ve adice bir habercilik sergilediler. Önceki gün Okmeydanı’nda başlayan devlete, polise başkaldırı niteliği ağır basan ve silah, el bombası, molotoflarla ortalığı birbirine katan terörize grupların çıkarttığı olaylardan da, yine bir Erdoğan düşmanlığı içeren haberlerle kinlerini kustular. Daha hadiseler başlamadan kimi Alman medyasının temsilcilerince “cehenneme git Erdoğan” denerek, densizlik ve cüretkarlık sergilendi.
Almanya’da çıkan Der Spiegel, Bild ve Zaitung gibi gazeteler sanki kuyruklarına basılmış, sanki can damarları hançerlenmiş gibi, bir Erdoğan ve Türkiye düşmanlığı içeren haber ve yorum yaparak alçakça bir habercilik sergilemektedirler. Erdoğan’a diktatör, Führer vb. gibi yakıştırmalarla, despotik ve otokratik nitelik yapıştırmaya çalışmaktadırlar. Kaldı ki; bu tarz vasıfları, Erdoğan’a veya başka bir lidere en son söyleyecek olanlar Almanlardır.
Aynaya baksalar görecekler; Neo-Naziliği, Hitleri, anti-semitik tavırları ve katliamları.
Aynaya baksalar görecekler; diktatöryal liderleri kendi tarihlerinde ve kendi geçmişlerinde.
Aynaya baksalar görecekler; Alman Cumhurbaşkanının Türkiye’ye ayar vermenin kendi haddine olmadığını ve alnındaki Nazi damgasıyla utanması gerektiğini…
Şimdi Almanya ve Alman medyasının, Alman siyasetinin Erdoğan ve Türkiye düşmanlığına bakacak olursak, aklımıza şu durumlar gelmektedir: 3. havalimanı yapıldığında sahip olduğunuz Frankfurt havalimanının popülaritesi bitecek ve Avrupa’nın havacılık alanında temerküz ve dağıtım merkezi İstanbul’a kayacak diye mi bu düşmanlığınız…
Acaba Kanalİstanbul yapıldığında boğazlardan geçiş konusunda kontrolün Türkiye’nin “milli” tasarrufuna geçecek olması mıdır… Kalkınan, gelişen Türkiye gözünüzü mü korkutmaktadır; şuana dek sadece alt kategorik işlerde çalışan, ülkenizdeki 3 milyonu aşkın Türk’ler, türkiye’deki gelişmenin tesiriyle daha bir cesaret sahibi olarak yeni işkolları ve siyasi yapılanmalarda yer almaya başladı. Bu mu gözünüzü korkutuyor yoksa… Almanya’daki Türklerin, Türkiye’deki seçimler için oy kullanacak olması mı sizi tedirgin etti yoksa… Özgürleşen ve millileşen Türkiye’yi, başında Erdoğan olduğu sürece kontrol altında tutamayacağınızı mı düşünüyorsunuz yoksa…
Evet artık Türkiye gelişiyor, büyüyor ve silkiniyor, siz istemeseniz de Türkiye istikrarlı siyaseti ve ekonomisiyle ileri yürümeye devam ediyor, bu mu korkutuyor sizi de; ağzınızdan salyalar saçılarak Erdoğan’a saldırıyorsunuz… Almanya Dış İşleri bakanlığının koordinasyonunda yapılan bir toplantıda Almanya’nın Afrika Politikası Stratejisini belirlediniz. Daha sonra da, bakanlar kurulunuzca da kabul edilen “Afrika stratejik plan” belgenizde rakip olarak altı ülkeyi gördünüz. Bunlardan birisi de büyüyen Türkiye idi, yoksa korkunuzun nedeni bu mudur… Afrika’da pek çok ülkede elçilik ve konsolosluk açarak bu ülkelerle ekonomik ve siyasi iyi ilişkiler kuran Türkiye’nin, bu kıtadaki varlığı mı sizi rahatsız etti…
Yoksa Türkiye’ye ve Erdoğan’a olan saldırganlığınızın altında tarihsel suçluluk psikolojiniz mi yatıyor… SS subaylarınız, Gestapo’larınız, Hitler ve onun şürekası olan ve yıllarca yüzkaranız olan insanlık suçu işleyen ölüm makinaları olan tarihiniz mi aklınıza geliyor….
Hala elinizde katledilen, evleri yakılarak vahşice öldürülen Türk vatandaşlarının kanı dururken ve bunların hesabı sorulmamışken, siz bu tavrınızla neyin hesabı peşindesiniz… Türkiye’yi AB’ye almamak için yaptığınız tüm olumsuzluklara rağmen, kendi iç dinamikleri ve ekonomik büyümesiyle, bu yaklaşımlarınızı aldırmadan yolunda yürüyen Türkiye ve onun lideri mi rahatsız etti sizi…
“Kopenhag kriterlerini, Ankara kriteri yapar yolumuza devam ederiz, AB’ye almasanız da durmak yok yola devam” diyen Erdoğan’nın bu dik ve dirayetli duruşu mu sizi bu kadar sinirlendirdi ve bu küstah tavırlara sevketti…
Kuzey Irak bölgesel yönetimiyle iyi ilişkiler kuran, İran’la ticaret yaparak ekonomik imkanlar elde eden Türkiye mi sizi rahatsız etti yoksa… Yoksa Kuzey Irak petrol ve doğalgazından hayal ettiğiniz payı alamamak mı sizi hırçınlaştırdı. Türkiye’nin kararlı ve geri adım atmayan ve “kendi kararımı kendim veririm” diyen tavrıyla eğilmeyen ve milli menfaatlerine aykırı taleplerinize karşı duruşuna mı kızdınız da böylesine içinizdeki cerahati akıtmaya başladınız medyanız kanalıyla… Sizin Cumhurbaşkanı’nız ülkemize geldi, misafir ettik, çok da güzel ev sahipliği yaptık. Sizin medyanız ve siyasileriniz gibi daha gelmeden dezenformasyon ve Alman karşıtlığı sergilemedik. Çünkü biz misafire nezaket ve nezafet gösteririz. Cumhurbaşkanı’nızın tüm densiz, edepsiz ve gayrı diplomatik eylem ve söylemlerine rağmen kötü sözler sarfetmedik. Ama Erdoğan’ın Köln’e gelecek olması nedense sizi zıplattı. Daha günler öncesinden Türkiye ve Erdoğan hakkında ağza alınmayacak derecede galiz sözlerle haberler yapmaya başladınız.
Bazı siyasetçileriniz, “Erdoğan Almanya’ya gelmesin” diyecek kadar alçaklaştı, gazeteleriniz her türlü kirli haber ve seviyesizliği had safhaya ulaştırdı. Bu neyin hırsı, neyin kini, neyin hazımsızlığı ey Alman medyası ve siyasileri….
Almanya Erdoğan’ı misafir etmeye mecburdur ve edecektir de. Bu kadar alçakça haberler ve siyasi söylemlere rağmen, sağduyulu Alman vatandaşları ve soğukkanlı alman yöneticileri gerekenleri yapacak ve Erdoğan’ı misafir edecektir. Biz kimi medya ve siyasetçilerin yaklaşımlarının kesinlikle tüm Almanları kapsamadığına inanıyoruz. Ey Almanya, şunu unutmayın ki; siz isteseniz de, istemeseniz de bin yıllık kadim devlet geleneğine sahip olan Türkiye cumhuriyeti yoluna devam edecektir.
Artık sizler gibi Asya ve Afrika’ya nizam vereceğini sanan “oryantalist” zihniyet galebe çalamayacaktır. Sizlerin bu adi ve bayağı tavırları artık, ne Türkiye’yi, ne de Erdoğan’ı çıktığı bu medeniyet yolundan ve büyüme ekseninden alıkoyamayacaktır. Siz ve sizin müsteşrikleriniz istemeseniz de Türkiye ve Erdoğan, “durmak yok, yola devam” diyecek ve demeye devam edecektir…
Türkiye’nin başladığı ve ilerlediği bu “kutlu yürüyüş” Allahın izniyle devam edecektir. Kuran’da, Saf suresi 61. Ayette Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Halbuki zalimler istemese de, Allah nurunu tamamlayacaktır”
Haftaya yeni Bir Portre de daha güzel incelemeler ve daha neşeli Portreler yazmak istiyorum. Giderek artan ülkemiz üzerindeki fobilerin yok olacağı ve artık tüm Dünya'nın ve içimizdeki nifakların TÜRKİYE gerçeğini görüp, yenemedikleri TÜRK bileğine el uzatıp Türk'ün varlığını kabul ederek yaşamayı öğrenmelerini diliyorum. Sağlıcakla kalın sevgili okurlarım.