Ülkemizin gelişim süreciyle demiryollarımızın durumu ilginç bir benzerlik arz etmektedir. Ülkemiz 2004 yılına kadar nerdeyse Abdulhamit Devri'nde temelleri atılan ve Cumhuriyet Dönemi’nde devamı getirilen demiryollarını kullanarak gelmiştir. 2002 yılında AK Parti Hükümeti’iyle başlayan gelişim her alanda olduğu gibi, demiryollarımızda da yeni bir sürecine girerek, farklı bir hız ve ivme kazanarak günümüze gelmiştir.
Önce "Hızlandırılmış Tren" sonra "Yüksek Hızlı Tren" sistematiği demiryollarımızda kullanılmaya başlamıştır. 2004 yılına kadar 100 yıllık demiryolu sistemimiz yerinde saymış, bir arpa boyu ilerleme kaydedememiş ve sürekli zarar eden ve de adeta iptidaileşen bir ulaştırma enstrümanı olarak algılarımızda yer almıştı.
Fakat geldiğimiz noktada yapılan, yapımı devam eden ve planlanmış olan projelerle birlikte, gerçek bir "demir ağlarla örülü" bir ülkeye dönüşüyoruz.
AK Parti ile de ülkemiz benzeri bir süreç geçiriyor. Cumhuriyetimizin 80. yılında başlayan gelişim süreci tıpkı demiryollarımızdaki gelişme gibi gün be gün ilerleyen bir ivmeyle sürmektedir. 2007’lere kadar sanki "hızlandırılmış tren" benzeri bir etabı yaşadık. Sonrasında "Yüksek Hızlı Tren" misali bir atılımla milli gelirimiz on bin dolarların üzerine çıktı. Tüm sabotajlara, yol kazalarına, engellemelere rağmen "Türkiye Treni" ilerlemeye devam etti. 2013’lerde yeni baltalamalar, içten darbeler ve bünyeyi kemiren kurtlara rağmen yavaşlasa da durmadı. Çünkü Hedef -2023- idi. Bu ise Yüce Cumhuriyetimizin 100. Yıl Dönümü’ne denk geliyor.
Şuanda AK Parti ve dolayısıyla ülkemiz yeni bir sürece girmek üzeredir. 22 Mayıs Kongresi’yle başlayan dönemde yönetsel birliğin tesis edilerek, ülke dinamiklerinin bir ve bütünlük içinde gelişime angaje olup, bu yönde topyekün büyümeye endeksli olacağı etap başlayacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik rejiminde sistemsel değişikliğe doğru yol alınacaktır. Çünkü Cumhuriyet rejimimizin uygulama sistematiği olan "Parlamenter sistem" geldiğimiz noktada artık eski usul "kara tren" niteliğinde kalmıştır. Gelecek Başkanlık yöntemiyle yönetsel hızımız ve pratiğimiz de "Yüksek hızlı tren" modeline dönüşmek zorundadır ve dönüşecektir. Ta ki; ülkemiz Atatürk’ün de hedef koyduğu "muasır medeniyetler seviyesine" çıkabilsin.
Tarihsel geleneğimize ve toplumsal yapımıza da en uygun sistematik budur. Geçmiş devlet geleneklerimiz irdelendiğinde bizim yönetsel karakteristiğimizin kendimize has bir başkanlık uygulamasıyla ciddi uyuştuğunu görürüz. "İngiliz Aklının" dünya devletlerine ve bize de dayattığı “Parlamenter Sistem” artık ülkemiz gelişimine ayak bağı olmaya başlamış, tıkanmalar, fetretler ve de kısır döngülere yol açan niteliği mutlak değişim gereğini ortaya koymuştur.
Bu değişimi dile getirenlere karşı çıkanların karşıt önermeleri yersiz, çapsız ve statükocu bir nitelik göstermektedir. Ve de kasıtlı şekilde bu sistem değişikliğini rejim değişikliği gibi lanse etme çalışmaları bir art niyetten başka bir şey değildir. Çünkü Cumhuriyet rejimimiz bakidir değişen ise sadece bu yamalı bohça gibi olan İngiliz dayatması parlamenter sistemdir. Yahu bu "Parlamenter Sistem" ilahi bir vahiyle irad edilmedi ki de değiştirilemesin.
İşte bu yeni süreçte Ak Parti Kongresi’nin seçeceği Başbakan Binali Yıldırım teknik anlamdaki demiryolu sisteminin gelişiminde ciddi merhale kat etme konusundaki maharetini Erdoğan’ın ucu açık ufkuyla da birleştirerek ülke yönetiminde "yüksek hızlı yönetim" sürecini başlatacaktır. Ta ki Başkanlık sistemine girdiğimizde artık ülkemiz bünyesine uygun kıyafeti bulmuş olacak ve yeni bir heyecan, şevk ve gayretle 2023’e ulaşacaktır. İşte o zaman hepimiz üzerine düşeni yapmış olmanın mesrurluğu içinde Ata’nın huzuruna çıkarak vazifesini ifa eden bir nesil olduğumuzu dile getirebileceğiz.
Yeni hükümetle birlikte aslında yeni bir yolculuğa çıkmayacağız. Sadece nefeslenme molasında yapılmış bir revizyonla, yeni bir heyecan ve yeni bir paradigmayla 1923’ te Ulu Önderin koyduğu hedeflere daha güçlü, hızlı ve gerçekçi ulaşabilmenin konsepti içine girmiş olacağız.
100. yıl öyle önemli ki; adeta yeniden kuruluş yılı, yeni bir Lozan, yeni bir Boğazlar Sözleşmesi, yeni bir Ortadoğu haritası ve yeni bir "Yeni Türkiye" anlamlarına gelmektedir. Tüm bunlardan dolayı bizim zaman kaybetmeye, yönetimsel sıkıntılar yaşamaya, bürokratik oligarşinin engelleme yapmasına, akademik ukalalıklara muhatap olmaya, diplomatik alçaklıklarla karşılaşmaya, güçler arası çatışmalara ve uzlaşmazlıklara tahammülümüz yoktur. Tek sesle, insicam ve ahenkle, bir ve bütünlük içinde hareket etmekle mükellef ve mecburuz. Birileri böylesi birlik ve beraberliğin tesisi anlamında oluşacak başkanlık sistemini ve liderliği diktatöryal yönetim olarak dile getirme cehaletini göstermektedir.
Onlara söylenecek çok fazla söz yoktur. Çünkü onlar oturduğu yerden kalkmayan, ayaktaysa yürümeyen, yürüyorsa koşmayan monotonize olmuş acuzelerdir. Bunlar dillerinden "Cumhuriyet ve cumhuriyetin kazanımları" gibi beylik lafları düşürmezler. Ama sadece laftadır ve eylemden yoksundurlar. Bunlar daha ileriye adım atmak için gayret etmekten aciz, kendi gücünü dirayetini bile unutmuş, tarihsel büyüklüğünü ve azametini idrakten yoksun, atalet içinde, tembellik batağına saplanmış zavallılardır. Bunlar sadece eleştirirler, sadece konuşurlar, sadece leylek gibi günlerini "lak lak" ile geçirirler. Bunların en yaptığı iş "yürüyen atın başına vurmaktır."
Ama bunların statik ve dogmatik Cumhuriyet algılarına rağmen Büyük Kurtuluş Savaşı sonrası kurulan Yüce Cumhuriyetimiz yükselmeye ve ilerlemeye hızlanarak devam edecektir. AK Parti Hükümeti ve Erdoğan bu hedefin büyüklüğü, gerekliği ve yüceliği konusunda hemfikirce idrak halindedirler. Bu konuda hiçbir engel ve maniye prim verilmeden menzile doğru "kutlu yürüyüş" tavizsiz sürecektir ve sürmelidir. Aksi takdirde bu vatan için can veren mezardakilerle, gelecek zamanda bu ülke efradı olacak doğacaklar şikayetçi olacaktır.
Tüm bu nedenlerle yeni hükümet yeni bir ivmeyle ülkenin büyümesi, gelişmesi, inkişafı için, yeni bir bilinç, inanç ve azimle çalışacaktır. Bu yolda gereken tüm değişim ve dönüşümü yapacak ve ülkemiz "yüksek hızlı yönetim"e kavuşacaktır.
Not: 2002’den beri AK Parti ve Erdoğan ile yola çıkıp önemli konum ve sorumluluklarda bulunan ve bu hizmet kervanında olmasalardı bugün hiçbirimizce adları bile bilinmeyecek olan ama şimdilerde sureti haktan şekilde, ağdalı sözlerle natıka dolu, süslü ve edebi lafızlarla, sözün şehvetine kapılarak içinde kendilerinin de bulunduğu geçmişe ironik bir şekilde kibarca güzellemelerle adeta sövenlere birkaç cümle etmek istiyorum;
Beyler…
Bu verilen molalar yola birlikte çıkılanların "refik"liğinin bitirilip yolda dahil olanlarla değiştirildiği bir mola değildir. Bu molalar taviz verilmemesi gereken yolculuğun en dinamik şekilde yapılabilmesi için kritiklerin yapıldığı, kişisel hırs ve istikbal kaygısından uzak, ali ve yüksek amaçlar için gerekenlerin yapıldığı andır. Çünkü bu yolculuk herkesten ve her şeyden önemli "kutsal bir yolculuktur".
Birileri kalkıp da yolda bulunanlar yola çıkılanlara tercih edildi derse, bu kişiselliktir ve adilane bir yaklaşım değildir. Bugünlerde kimilerinin diline doladığı faziletmeşrep nitelikli kerameti kendinden menkul sinsi, gizli ve eleştirel sözler bilesiniz ki; sizi halk nazarında müttehem duruma düşürmekten başka bir şey değildir. Yaptığınız vazifelerden dolayı parti, devlet ve de millet size müteşekkirdir. Ama siz başa kakarcasına bir söylem içinde "eski defterleri karıştıran" müflis tüccar gibi konuştukça, "ettiğiniz hayır ürküttüğünüz kurbağaya değmez" misali kendinizi bitirmektesiniz. Düne kadar yüksek görevlerde ve koltuklarda eleştirel sesleriniz çıkmazken, bugün bir görev değişimi sonrası dinlenmeye tabi tutulduğunuzda diliniz çözülmesin. Yoksa söylediğiniz her şey enaniyetinizin, şişmiş egolarınızın, kişisel hırslarınızın ve de sözün şehvetine kapılmışlık içinde alkışlara riyanızın göstergesi olacaktır.
Bu nedenle de, lütfen susun…. Susun ki; zihnimizdeki pozitif algıyla gönüllerimizde kalmaya devam edin... Yoksa milletçe düşünce ve kanaatlerimiz değişecek ve razı olan gönüllerimiz sizlere kırılacaktır.
Çünkü kırılmaya başladı bile…
Yeni Bir Portrede buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım.