Koronavirüs Pandemi'sinin ölümcüllüğünü kanıksadık/rutinleştirmeye başladık.
Ama ekonomik etkileri ne durumda derseniz; her geçen gün daha da yakıcı bir hal alıyor.
Sadece Türkiye için demiyorum; küresel ölçekte böyle…
Bu kadar mı peki?Turpun büyüğü heybede demiştim hep.
Şimdi ise Rusya-Ukrayna üzerinden dünyasal bir kriz süreci yaşanıyor.
"Küresel ekonomik pandemi" desek, abartı olmayacak bir süreç…
Adeta, Covid'ten bayrağı almış ve dolu dizgin ilerleyecek gibi…
Arkadaşlar,Olağanüstü ve hatta olağandışı bir süreçteyiz.
İngiltere-ABD başta olmak üzere, Batı'nın Rusya yaptırımları başladı.
Bu yaptırımlar süreci inanın bana, savaşın olmasından daha beter etkili olacak.
Sakın abarttığımı düşünmeyin.
Öyle ki; bir dünya savaşının ekonomik sonuçları gibi, bir etki doğuracak.
Ki, amaçlanan da bu idi ve bu zaten…
Biz, Türkiye olarak ne yapacağız/ne yapmalı ve nasıl bir önlem almalıyız?Kırılgan ve krizde bir ekonomik süreç yaşıyoruz.
Zaten sıkıntımız büyük…
Ama çok üzgünüm ki, daha büyük bir risk kapımızda ve bizleri bekliyor.
Nasıl mı?—Doğalgazın % 40'ını Rusya'dan alıyoruz.
—İthal ettiğimiz buğday/mısırın % 80-90 civarını Rusya ve Ukrayna'dan alıyoruz,
—Sebze-meyve ihracatımızın büyük kısmını Rusya'ya yapıyoruz,
—Turistlerin üçte biri bu iki ülkeden gelmekte,
—Nükleer Santral inşaatı başta olmak üzere; savunma ve diğer pek çok sektörde Rusya ile alışveriş içindeyiz.
Hal böyleyken,—Batıyla entegreyiz,
—NATO ülkesiyiz,
—Kriz ve muhtemel bir sıcak savaşın en kritik noktalarından birisi Karadeniz ve dolayısıyla Çanakkale ve İstanbul Boğazı.
Bu kompozisyondayken, Rusya'ya başlayan yaptırımların Türkiye üzerindeki etkilerini varın siz düşünün.
Yapılması gerekenler;Öncelikle
"Gıda güvenliği" sağlanmalıdır.
Arkadaşlar,İnsan, bir süre mevcut kıyafetini giymeye devam edip, yenisini almadan durabilir.
Aracına daha az binebilir,
Daha az seyahat edebilir,
Ve, ihtiyaç olarak gördüğü pek çok şeyden taviz verebilir.
Ama yeme ihtiyacını sadece 5-10 saat erteleyebilir.
Ekmek ihtiyacını erteleyemez.
Keza, ekmeğin bir de sembolik etkisini düşünürsek; ekmek temininde kıtlık veya zorluk oluşması, öngörülemeyecek sıkıntılara sebebiyet verebilir.
Bu bağlamda;Devlet acilen tarımsal planlama yapmalıdır.Bu çerçevede Rusya ve Ukrayna'dan almakta olduğumuz buğday ve mısırı ikame edici bir, ekim-dikim politikası oluşturmalıdır.
Türkiye'nin ovaları/tarlaları planlı üretim politikası oluşturulduğu takdirde temel gıda tüketim ihtiyacını karşılayabilecek potansiyeldedir.
Ama en büyük eksik planlamadır.
İkincisi doğalgaz ve elektrik.Bu konuda, Rus doğalgazının alımına dair bir yaptırım ve/veya Rusya'nın bunu bir koz olarak kullanabileceği varsayımı altında, tedbir almalı/tedbirleri artırmalı/alternatifler oluşturmalıyız.
Mesela, Berat Albayrak zamanında yapılan Sıvılaştırılmış Gaz tesislerinin elden geçirilerek tam kapasite çalışır hale getirilmesi ve hatta ilave üniteler yapılması büyük önem arz etmektedir.
Ve aynı zamanda ciddi bir imkandır.
Ki bu sayede, başta Katar olmak üzere; farklı ülkelerden alacağımız LNG'yi
(sıvılaştırılmış doğal gaz) sisteme entegre edip açığı kapatabilelim.
Elektrik noktasında ise ivedilikle iletim hatları/trafo kapasiteleri artırılarak; özellikle, güneş ve rüzgar gibi enerji kaynakları ve hatta vatandaşların kendi ihtiyaçlarını karşılayıcı üretimleri devreye sokulmalıdır.
Bu dediklerimin hemen ama hemen yapılmaya başlanması şarttır.
Çünkü, dünya öyle bir süreçten geçiyor ki; yaz aylarını bile öngöremeyecek haldeyiz.
Mesela;Bir ekonomik model ve planlama yapmıştık.
Yaz aylarında rahatlayacağımızı düşünüyorduk.
Ki, iyileşme muhtemeldi de…
Ama şimdi yeni bir gerçeklikle karşı karşıyayız ve buna göre yeni bir plan revizyonu yapmak zorundayız.
Rusya-Ukrayna arasında yaşanan gerginlik ve başlayan yaptırımların muhtemel sonuçlarını dikkate alarak yeni bir hesaplama yapmaya mecburuz.
Sonuç:Son birkaç aydır hep dedim; yine ve üstüne basa basa yeniden diyorum ki;
İçe kapanmacı yaklaşım ve iç siyasetin şehvetiyle hareket etmenin zamanı değil,
Hatta hiç değil.
İktidarı sevin veya sevmeyin,
Yöntem ve yönetimini tasvip edin veya etmeyin,
Şuanda, iktidarı aşan bir kriz süreci yaşıyoruz.
Bu kriz küreseldir ve Türkiye ne yaparsa yapsın bunun etkilerinden azade kalamayacak boyutta bir krizdir.
Bu nedenle de,
"Yok efendim, o lider mum göndermiş, diğeri bunları sergilermiş,Vay efendim, muhalefet beceriksizmiş, iktidar kötü yönetirmiş,Aman efendim, seçimler ne olacakmış, anketler ne dermiş…" gibi, uyutucu ve uyuşturucu küçük siyasetler, bir kenara atılmalıdır.
Hanımlar/Beyler,
Kaldırın başınızı,
Küresel bazlı bir ekonomik göktaşı yerküreye çarpmak üzere,Ve hatta çarpmaya başladı bile…Büyük resme bakın, küresel boyutu görün.
Detayda boğulursak, hepimiz perişan oluruz.
Tüm dünyayı etkileyecek öyle vahim bir durumdayız ki; bahsettiğim ve daha da alınması gereken geniş kapsamlı önlemleri eğer almazsak; içeride iktidar olsan ne olur, iktidarda kalsan ne olur!..
Daha önceleri birkaç yazımda
"Ulusal Gıda ve Enerji Rezervimiz ne durumda" diye yazmış ve bunun hayatiyetine parmak basmıştım.
Arkadaşlar,
Bu son uyarıdır.Çünkü küresel boyutta bir kıtlık/yokluk ve sıkıntı kapıdan içeri girmeye başladı.
Hele de, biz gibi gelişmekte olan ülkeler için çalmakta olan tehlike zilleri, alarm borusuna dönüştü.
Hepimiz aklımızı başımıza devşirmezsek, halimiz harap.
Demedi demeyin!..
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.