ABD sokaklarının karışması tesadüfi veya rutin birşey mi..?

Bunun üzerine sokaklar karıştı.
Ülke yangın yeri: Birçok şehirde sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Çok sayıda gösterici Los Angeles'tan Miami'ye, Chicago'dan Minnesota'ya kadar birçok bölgede protesto düzenledi.


Peki bu tarz polis şiddeti veya ırkçı saldırı ABD'de ilk kez mi oluyor.?
Hayır. Neredeyse ABD'nin rutini olmuştu.
Ama hiçbirinde bu olaydaki gibi ortalık karışmadı, ülke yangın yerine dönmedi.
Olay bir işaret fişeği, bir kıvılcım niteliğindeydi.
Beklenen bir sinyal gibiydi.
Karışan sokaklar ve protestolar planlanmış gibi bir anda eyaletten eyalete sıçramaya başladı.
Manidar, oldukça manidar…
ABD deki bu olaylar aslında biraz da Pandemi sonrası Amerika harici dünyanın yaşayacaklarını özetler  gibi.
Şaşırdım mı; hayır.
Çünkü ABD’nin de bir ölçüde ve bir noktaya kadar karışması gerekiyordu ve karıştı.
Bir süre daha devam da edecektir.
Başka ülkelere de sıçraması çok muhtemel bir durum.
Farklı sebep, neden, durum ve olgularla farklı ve özellikle de Yeni Dünya Düzeninde dama taşı mesabesindeki ülkelerde de benzer sokak olaylarını, protestoları veya siyasi karışıklıkları görürsek hiç şaşırmayın.

Olayın bir ciheti bu.
Ama bir de görünen ve/veya görünmeyen; perde gerisinde veya gizli-saklı yaşanan istihbarat tandanslı cinayetler var.

Mesela Çin'in İsrail Büyükelçisi Du Wei'nin ölümü.
Gariptir ki; ABD derin devletinin en büyük figürü Dış İşleri bakanı Pompei'nin Pandemik İsrail ziyaretinin üç gün sonrasına denk geliyor.

Tesadüftür galiba…
Keza, pek duyulmasa da geçen ay Pompei'nin babasının şüpheli şekilde öldüğü söyleniyor.
Bu da tesadüf galiba…
Bir yazımda demiştim; bundan sonra dünyanın herhangi bir yerinde, olacak herhangi bir olay kendiliğinden, doğal ve spontane değildir, diye.

Bu düşüncemin zirve noktasındayız.
Önümüzdeki günlerde Çin, Londra, Fransa, Rusya, Arabistan, Hindistan, bazı Afrika Ülkeleri  benzeri durumlarla karşılaşırsa şaşırtıcı olmayacaktır.

Hatta ABD'den tutun da Çin'li yöneticilere kadar,
Küresel ölçekte siyasi ve ekonomik bazı önemli figürlerin suikastla veya hastalık nedeniyle ölümlerini duyma ihtimali çok muhtemeldir.

Küresel ikili gücün, ilk etap mutabakata vardıklarına dair söylentiler de dolaşıyor.
Bu bağlamda; ABD'deki durumun ve yaşanan şüpheli ölümlerin acaba son on yıldır bulanan suyun yavaştan dinginleşme ihtimaliyle ilintili olduğunu da düşünmüyor değilim…

Artık her ülke ve küresel gidişatta müessir her kişi güvende değildir.
Sona gelindi ve sanıyorum ki yakında "Yeni Nizam" tesisine şahit olacağız.
Aslına bakarsanız dert bela şuana dek hangi safta olduğu belli olmayan ülkeler için…
Önümüzdeki günlerde kabak tam da bunların başına patlayacak.
Ki Amerika da bunlardan biriydi.
Bakmayın öyle yekpare gibi göründüğüne…
Amerika'da kaç Amerika var, bir bilseniz…
Bir tarafta Derin ABD ve onların da kendi içinde farklı fraksiyonları,
Diğer tarafta Evangelistler, Neoconlar, Yahudiciler, Aileler,
Londracılar, Washingtoncular,
Üretimden yana olanlar, paranın tarafı olanlar…
Çin'ciler, Japoncular, Hintciler
Var da var…
Hal böyleyken; yukarıda bahsettiğim söylenti gerçek olmuş olsa ve Küresel Güçler temel esaslarda uzlaşmaya varmış olsalar bile; Küresel Denizlerin durulması zaman alacaktır.

Çünkü su öyle bir bulandı ki; "haydi uzlaştık, herşey artık süt liman" denmesi mümkün değildir.
Bu hengamede Türkiye her şeye rağmen hala şanslı ve krizi fırsata çevirebilecek noktadadır.
Aslına bakarsak Pandemi denen bu virüs belası Türkiye için farklı bir avantaj iklimi de oluşturdu.
Eğer Türkiye gereken yapısal siyasi ve ekonomik reformları zaman kaybetmeden gerçekleştirir; buna muvafık ve mutabık kadro hareketini başlatır, içinden geçtiğimiz küresel karmaşayı iyi ve doğru okur,
Ülkemizin stratejik ve coğrafi konumunun "Yeni Dünya Nizamında" olmazsa olmazlığını akıllıca öngörür,
Ve bağımsız kararlarla ama doğru safta da yer alacak doğru adımları atarsa belki de hiçbir ülkenin sahip olamayacağı avantajları elde edebilir veya bu krizden en az hasarla, hatta karlı bile çıkabilir..

Sayın Cumhurbaşkanı'nın gelinen bu hassas noktanın yani zurnanın zırt dediği yerin farkında olduğu ve gerekli akıl ve akılcılığı göstereceği inancındayım.

En belirgin adım için en gerekli anı kolladığı ve an geldiğinde bu adımı en net şekilde atacağı kanaatindeyim.
Umuyorum ve inanıyorum ki; Sayın Cumhurbaşkanı'nın basireti, liderlik ve deneyimi, ülkemizin sahip olduğu "devlet aklı" ve Allah'ın da yardımıyla Türkiye bu süreçten olumlu çıkacaktır.

Ama maalesef yine söylemek zorundayım ki; önümüzdeki günler oldukça çetin, zorlu, sıkıntılı ve tehlikelidir.
Öyle bir tehlike ki; her an her şeyin bekleneceği, her şeyin olabileceği, her an herkesin ölebileceği ölçüde büyük ve ürkünçtür.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

OGÜNhaber