Ben de dediğinizi duyar gibiyim.
Ama ben gerçekten hoşlanmam.
Daha doğrusu beceremiyorum.
Yani, itiraf edeyim ki yapmayı çok denedim.
Ama yok olmuyor, beceremiyorum.
Becerebilmeyi de çok istedim ama DNA kodlarımda yok sanırım.
Mesela; TV yöneticileri, yapımcılar nasıl kafalanır, nasıl etkilenir bilemedim.
Sesini, nefesini, vurgunu, volümünü kontrol edemediğin halde, yıllardır sunuculuk yapabilmek adına, Acun’un yalakası olabilmek nasıl bir marifetse beceremedim.
Hangi iş adamlarıyla sıkı fıkı olunur, teknelerinde kalınır çözemedim.
Mesela başta iktidar partisi olmak üzere, siyasi partilerin, üstelik ‘Genel Başkan’ın katılımıyla‘ düzenledikleri kahvaltı v.s kapalı toplantılarına ısrarla davet edildiğim halde mazeret beyan edip katılmadım.
Muhalefet partisine katılmazsınız haydi de iktidar partisi defalarca çağırmış, Sayın Hüseyin Çelik hatırlar, onun dönemiydi, gitsene salak.
Haaa ‘Demokratik Açılım Süreci’ nde, Dolmabahçe’de (O zamanki) Başbakan’ın verdiği davete katıldım ama diğerleri yalakalık yaparken ve bazıları ne kadar da ‘Kürt’ olduklarını anlatmaya çalışıp sırnaşırken ben yine
bildiğimi düşündüğümü söyledim.
Hatta bir tek benim söylediklerimi not aldırmıştı.
Sn. Erdoğan hatırlar herhalde.
Sonradan kendisine teşhis koyan bir yönetmen de elindeki senaryoya film çekebilmek için yarım saat yağ çekmişti.
Yok arkadaş, benden adam olmaz.
Bu ara herkes AK Parti yanaşması sanatçılardan söz edip dalga geçiyor.
Peki CHP yanaşması sanatçı yok mu ?
HDP’nin MHP’nin yok mu
Yani aslında sanatçı olarak beş paralık kıymeti yokken, sadece ideolojik sebeple CHP ya da diğerleri tarafından korunup kollanan sanatçılar yok mu ?
Sheakspare’in, Hamlet’in ağzıyla oyunculara söylediği ‘kelimelerin parlatılmaması ve doğal söylenmesi‘ üzerine tirattan habersiz, memleketin en kötü şiir okuyan adamı İbrahim Sadri iktidar tarafından kollanıyor da, ondan
daha kötüleri, hiç bir vasfı olmayanlar CHP belediyelerince festivallerde sunucu diye kollanmıyor mu ?
Kürtçe biliyor diye HDP etkinliklerinde kulak tırmalayan sesiyle türkü çığırmıyor mu?
(Bu arada bu da ne acayip bir çelişki; Kürtçe Türkü. Ona da Kürtü deyin ya)
Elleriyle kurt kafası yapabildiği için, toplam 20 kelimeyle konuşup filozof kesilenler yok mu ?
Bunları çoğaltın da çoğaltın.
Yalakalık en zor, en ince sanat.
Benim gibi dan dun, doğru direk konuşanlar da kumpaslar, vetolar, ambargolar falan, ne İsa’ya ne Musa’ya yaranamama durumu.
Oysa ki sanatçılar, bürokratlar, hakimler, öğretmenler meslek erbapları söyledikleri sözler, düşünceleri ya da yaşam tarzlarıyla değil, performanslarıyla, mesleklerine kattıklarıyla, o kattıkları meslekleri vasıtasıyla topluma
kattıklarıyla değerlendirilir.
Mesela Sayın Cumhurbaşkanı’nın Fazıl Say’la, ne bileyim Genco Erkal’la tek kare fotoğrafı, mesela onlara uluslararası başarılarından dolayı devlet nişanı takarken çekilmiş bir fotoğraf, 1.000.000 ‘Yaylalar Yaylalar‘ türküsü ve 10.000.000 ‘Doğalgaz Bağlanma Anısı’ndan daha çok puan getirir.
Üstelik Fazıl Say; böyle bir fotoğraftan hemen bir hafta sonra milletvekili aday adayı da olmaz.
Bu çekilen fotoğraflar oradaki ‘Sanatçı‘ lara -o da kişisel anlamda- bir şeyler kazandırır.
Fazıl Say ve benzeri sanatçılar örneğinde ise Fazıl Say’dan çok birlikte karede olan siyasetçiye kazandırır.
Mesela; önümüz Ramazan. CHP’li Belediyeler de Ahmet Özhan’la etkinlikler yapsa.
Tabii yalakalar sadece sanat dünyasından değil, her sektörden var.
Bu yalakaların bir özelliği de kimin çıkacağını, kimin düşeceğini herkesten önce hisseder, ona gore pozisyon alırlar.
O yüzden diyorum ki; aman ha gerek iktidarı muhalefeti, tüm adaylar, yalakalarla aranıza mesafe koyun.
Size yanlışlarınızı söyleyebilecek, öneri getirebilecek, yürekli, akıllı ve işinin ehli insanlardan oluşturun çevrenizi.
Çarçabuk gaza gelmeyin.
Unutmayın yalakalara geçmişte dalkavuk deniyordu.
Bu dalkavuklar ‘Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüne sebep olmuşlardır.
Osmanlı’nın en iyi dönemleri, padişahların etrafında onları acımasızca eleştiren vezirlerin sadrazamların bulunduğu yıllardır.
Evet belki bazen kantarın topuzu kaçtığında kelleye mal olsa da, yine de padişahlar o kişilerin dediklerini yaparlardı.
Buradan adaylara naçizane tavsiyem odur ki; kendi seçmenleri olmayan toplum önderleri, sanatçılar, sporcular ve bu gibi kişilerle bir araya gelsinler.
Şu adam kayırmacılık son bulsun ne olur.
Bu ülke ne çektiyse bu adam kayırmacılık, hani deyim yerindeyse hemşericilk, düdükdaşlık (Anladınız siz onu) yüzünden çekti.
Her yer yalaka ama sünepeler, yalaka ama değersizler, yalak ama cahiller, yalaka ama görgüsüzler, yalaka ama küstahlar tarafından işgal edildi.
Tersi olanlar açıkta.
Ama bakın her alan ve her parti için ve özellikle de İktidar ve Ana Muhalefet Belediyeleri için diyorum.
Ha mutlaka istisnalar vardır ki onlar da yıllardır başarıyla görevdeler.
Mesela Antalya, Eskişehir, Mersin, Adana, Fethiye bunlardan birkaçı.
Bu arada bir not:
Menderes Başkan; şu Altın Portakal’ın genleriyle fazla oynama ve sana bir tavsiye Cannes organizatörleriyle anlaş. Hem daha ucuza gelir hem daha başarılı olur.
Şimdi bir sözüm de iktidara.
Yahu ne olur şu ‘Milletvekili aday adayı‘nı bir dizginleyin. Bir çözüm bulun.
Önüne gelen meczup, tanıtım yapıyor.
Tek bir örnek vereyim siz yüzle binle çarpın.
Adam AK Parti Milletvekili Aday Adayı. Tanıtım metninde Cumhurbaşkanımız’ın, Hz. Muhammet’in reankarnasyonu olduğunu yazmış.
Yalakalıkta şuur aşmış.
Bakın bu iş dizginlenemezse sonu çok acayip yerlere gider.
Provakasyona çok açık bir durum.
Bir gün doğru insanların ‘Yalakalık‘ yapabilmesi dileğiyle.
Şimdilik hoşçakalın.